Sonbaharda hasat edilmesi dolayısıyla “hüznün meyvesi” olarak nitelendirilen kestanenin hasadı Bursa’da sürüyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Miras Listesi’nde yer alan Uludağ eteklerindeki Cumalıkızık Mahallesi gibi, kentin bazı noktalarında kestane, bölgedeki vatandaşların önemli geçim kaynakları arasında yer alıyor.
Kestane ağaçların diplerinin temizlenmesinin ardından “dokuma” işlemiyle başlayan hasat döneminde, “dokuyucu” adı verilen işçiler, genellikle mahallenin yüksek kesimlerinde boyu 35 metreyi bulan, 200-300 yıllık kestane ağaçlarına çıkarak, sırık yardımıyla kestaneleri düşürüyor.
Bu zorlu aşamada dokuyucular, ince dallarda adeta akrobat gibi ayaklarının üzerinde durarak, iki elleriyle tuttukları sırıklarla ağaçtaki tüm kestanelerin düşmesini sağlıyor. Tüm risklere rağmen bu işlemi yapan dokuyucuların yevmiyeleri 250 lirayı buluyor.
“Canını sepete koyup ağaca çıkıyor”
Cumalıkızık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mehmet Emin Yavuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kestanenin hasat döneminde belirli aşamalardan geçtiğini belirterek, “Hasat döneminde, dokuyucu kestaneyi dokur, toplayıcı toplar ve hararcı taşır.” dedi.
Kestane ağaçlarının genellikle engebeli yerlerde bulunduğunu vurgulayan Yavuz, şunları kaydetti:
“Ağaçların kimisi 200, bazıları 300 yaşında. Yaşlı ağaçların boyu, 30-35 metre kadar olabiliyor. Dokuyuculuk, zor bir iştir ve sınıf sınıftır. Yani bir tecrübelisi, bir tecrübesizi vardır. Buna göre, yevmiyeleri de değişir. Tecrübesiz dokuyucu, 150 lira alır, tecrübelisi 250 liraya kadar yevmiye alır. Dokuyuculuk, bir hasat döneminde 15 gün kadar sürer. Ağaçlar eski olduğu, budanmadığı için riskli. Buradaki kestane ağaçları, ekilmiş bahçelerde olan ağaçlar değil, hepsi ormanda. Bu yüzden 15 günlük dokuma işlemi sürecinde, canını cebine koyan dokuyucular, aldıkları parayı hak ediyor.”
Dokuyucuların 3 çeşit sırık kullandığını anlatan Yavuz, “Bunlardan biri, doruk sırığıdır ve 4-5 metre uzunluğundadır. Bu sırık, kestane ağacının en üst noktalarına ulaşmak için kullanılır. Orta sırık, 3 metredir ve ağacın yan taraflarındaki dallardaki kestaneler içindir. Bir de 2 metre uzunluğundaki yakın sırık olur. O da yakındaki kestaneler için kullanılır.” ifadesini kullandı.
“Çocukluktan yetişmek gerekir”
Dokuyucu Ömer Yavuz da (38) bu işin herkes tarafından yapılamayacağını vurguladı.
Çocukluktan yetişmek gerektiğini aktaran Yavuz, “Tecrübe, çok önemli. Çünkü birçok arkadaşımız bu işi yaparken zarar gördü, ölenler de oldu. Kendi işiniz olmadığı sürece yapamazsınız ve başkasının ağacında öğrenemezsiniz bu işi. Ben 15 yaşımdan beri bu işi yapıyorum.” diye konuştu.
Yavuz, ağaç üstünde tutunmadan, dengeli bir şekilde durabilmenin zor olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Ağaca sırıkla birlikte çıkmanız gerekiyor. Sincap gibi bir şey oluyorsunuz ağacın tepesinde. Dengeyi sağlamak, çok önemli çünkü ayaklarınızın üzerinde tutunmadan iş yapıyorsunuz. Zaten kestane, tutunarak dokunamaz. Bir elinizle tutunup, bir elinizle sırık sallayıp dokuyamazsınız. Ağaçtayken birçok tehlike var. En basiti, çok kalın ve güvenli gibi görünen bir dalın içi sincaplar sayesinde boşalabiliyor. Sadece dış kabuğu kalıyor. Bu şekilde olduğunda ne kadar kalın görünürse görünsün hiç ummadığınız anda kırılabiliyor. Beklemediğiniz anda kendinizi yerde bulabilirsiniz. Köyde bu işi yapan 8-10 kişi ya var ya yok. Çünkü herkes cesaret edip de çıkamıyor. Herkesin çoluğu çocuğu var. Herkes, arkasında kalacakları düşünüp korkuyor.”
Dokuyucular azaldı
Yaklaşık 20 yıldır kestane dokuyan Mehmet Keskin, bu işin zor ve tehlikeli olduğunu ifade etti.
Keskin, dokuyucuların gün geçtikçe azaldığını vurgulayarak, “Ağaçlar azaldığı gibi bu işi yapan da azaldı. Artık bu işi öğrenen de yok. Eskiden bir köyden bir köye dokuma için giderdik. Birçok çiftçi de dokuyucu bulamadığı için kestanesini dokuyamıyor.” diye konuştu.
Yevmiyesinin tehlikesine göre olduğunu belirten Keskin, “Aslında kimse bu yevmiyeyle bu ağacın tepesine çıkmaz. Ağaçlarda kestane yoktu bu sene, olanlar da kurtluydu. Maliyeti kurtarmadığı için bazı mal sahibi kestanesini dokutmadı.” dedi.