Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül’ün “Dünyalar savaşı: Bir anda on devlet savaşa girer ve Suriye diye bir ülke kalmaz..” başlığıyla (20 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Bütün kartlar “Türkiye’yi durdurma” üzerine kuruluyor. Küresel aktörler de, bölgesel güçler de, terör örgütleri de Afrin operasyonunu durdurma, yavaşlatma, boşa çıkarma, Türkiye’yi oyalama, kilitleme, Afrin’den sonra Münbiç’e girmesinin önünü alma özellikle de Fırat’ın doğusuna geçme niyetlerini yok etme üzerine oyun üstüne oyun kuruyor.
ABD’nin en büyük hedefi Türkiye-Rusya-İran arasında varolan Suriye yaklaşımını sabote etmek. Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başını çektiği bir başka İsrail ekseni de yakınlaşmayı sabote etmeye çalışıyor. Bu çevrelerin hepsi PKK/PYD üzerinden oyun kuruyor. ABD ve İsrail kadar BAE’nin başını çektiği eksen de PKK’ya destek veriyor, teşvik ediyor, silah sağlıyor.
İran Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya mı çalışıyor?
Türkiye-Rusya-İran üçlüsünün en zayıf halkası İran. O da PKK üzerinden elini güçlendirmeye, Türkiye’yi sınırlamaya, Şam yönetimini provoke edip Türkiye’yi Afrin’de kilitlemeye çalışıyor. Tahran’ın “fırsatçı” tavrı, her ne kadar “Suriye’yi koruma” pazarlaması yapsa da aslında bu ülkenin imhasına yol açacak ölçüde bir tehlike barındırıyor. ABD ve BAE’nin PKK ile bağlantısı kadar İran’ın PKK/PYD ilişkileri de derinlemesine sorgulanmalı, İran’ın Afrin operasyonuna karşı tutumu özellikle not edilmeli.
ABD, binlerce TIR dolusu silahla orada bir terör ordusu inşa etti. Bu silahlı gücün öncelikli hedefi Suriye’den çok Türkiye’dir. BAE ise bölgesel her konuda Türkiye’ye olağanüstü güçlükler çıkarıyor, her taşın altından çıkıyor, Türkiye’ye karşı terör örgütlerine destek veriyor.
Bu ülkenin, Veliaht Prensi Muhammed Bin Zaid’in 15 Temmuz darbe girişimi dahil, ülkemize yönelik bütün komplolara finans hatta silah sağladığını biliyoruz. İsrail istihbaratının yönettiği bu kişinin terör finansmanıyla suçlanması için yeterince malzeme oluşmuştur.
Suriye askerini Afrin’e kim getirecek?
Peki İran, hem ABD ve İsrail ile bölgede restleşiyor görünürken hem Suudi Arabistan-BAE ekseni ile aynı paydada nasıl yer alıyor? Türkiye ile dostluk söylemlerini dilinden düşürmeyen bu ülkenin bölgesel her konuda ülkemize çelme takması, rahatsız edici tavırlar göstermesi ne ile açıklanabilir? Tahran yönetiminin bu konuda Türkiye’ye güven vermesi, bu bölgenin geleceği açısından esastır.
Birkaç gündür, Afrin’i terörden temizlemeye dönük operasyon karşısında buldukları tek fikir PKK ile Şam yönetimini anlaştırıp rejim askerlerini Afrin’e taşımak oldu. Görünüşte buna İran da destek veriyor. PKK da destek veriyor. Türkiye engellenecekse ABD de destek verecektir. Tabi BAE çoktan hazır. Zaten McGurk’ün BAE ziyaretinde bunlar konuşulmuş, hesaplanmıştır.
Türkiye’nin fedakarlığı sınırsız olmak zorunda
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya lideri Putin’le dün yaptığı görüşme, her görüşmede olduğu gibi, düğümleri çözebilecek tek şeydir. Türkiye, Rusya ve İran’ın Soçi’de buluşması kararı ve görüşmeden sonra Erdoğan’ın “Sonuçlarına katlanırlar” sözü, Türkiye’nin neleri göze aldığının göstergesidir. Çünkü mesele Afrin değil, PKK/PYD ile sınırlı değil, mesele Türkiye’nin varoluşudur. Bu da fedakarlığın sınırsız olacağı anlamına gelecektir.
İşin geldiği, kuvvetle muhtemel gelebileceği nokta şurasıdır: Eğer birileri Suriye askerlerini Türkiye’nin karşısına dikerse, devletten devlete savaşın ilk adımı atılmış olur. Suriye savaşı bambaşka bir döneme girer. Örgütler devreden çıkar devletler sahaya iner.
Dünyalar savaşı: Suriye diye bir ülke kalmayacak
Böyle olursa, Türkiye ve Suriye askerleri karşı karşıya kalırsa bu, kesinlikle iki devletle sınırlı kalmayacaktır. Birden çok devlet aynı anda bu savaşın tarafı olacaktır. O andan itibaren Suriye diye bir ülke de kalmayacaktır.
Rusya zaten sahadadır ve daha farklı bir çatışmanın tarafı olacaktır. İran açıktan savaşın ana cephelerinden biri olacaktır. ABD ve onunla beraber İsrail ve BAE gibi bölge ülkeleri bir başka cephe olarak sahaya girecektir.
İşte o zaman Suriye dünyalar savaşının ana çatışma alanı olacaktır. Bir tür kıyamet savaşının temelleri atılmış olacaktır. Batı dünyasının bütün senaryolarının merkezinde bu vardır. Bütün planlar, Doğu-Batı hesaplaşmasının Suriye-Irak hattında yaşanması üzerine kurgulanmıştır.
Tereddüt edersek paramparça oluruz
Peki ne yapacağız? Afrin operasyonunu bırakıp çekilelim mi? PKK/PYD üzerinden kurgulanan senaryonun gerçekleşmesini mi izleyelim? Yüzlerce kilometre boyunca “Türkiye Cephesi” açmalarına izin mi verelim? Bir adım sonra o cepheden Türkiye’ye topyekûn saldırılarını mı bekleyelim? Hemen ardından savaşın Türkiye içine taşınmasına mı göz yumalım?
Bu Türkiye’nin kendini inkârı olur. Daha mücadele etmeden teslim olmak olur. Yenilmek, bu yüzyılı kaybetmek olur. Yeni tarih yükselişini ıskalamak olur. Bu, Türkiye’nin paramparça olması demek olur. Ve bu asla mümkün değildir, olmayacaktır, düşünülemez bile.
Kimse gözümüzü korkutmayı denemesin!
Türkiye kendi varoluşu için ne yapması gerekiyorsa yapacaktır. Ne kadar oyun kurulursa kurulsun, ne kadar ittifak halkaları değişirse değişsin, ne kadar dışarıdan ve içeriden operasyona maruz bırakılırsa bırakılsın kendi yürüyüşünü devam ettirme dışında hiçbir seçeneği yoktur.
Ama Türkiye, Suriye meselesinin devletler savaşına dönüşeceğini, bunun kuvvetle muhtemel olduğunu, PKK/PYD’nin bu denli silahlandırılmasının bu amaca yönelik olduğunu biliyor, bilmelidir. Birileri azmimizi kırmaya çalışacak. Tehditleri abartacak, gözümüzü korkutmayı deneyecek.
Savaş biterse terör koridoru boşa çıkacak, bunu biliyorlar
Çünkü o birileri Suriye’de savaşın devam etmesi için elinden geleni yapıyor. Bu savaş üzerine bölgesel bir kriz çıkarmak için elinden geleni yapıyor. Yine o birileri bölgesel direnci harekete geçiren Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için her yolu deniyor, örtülü operasyonlara girişiyor.
Çünkü savaş biterse, “Terör Koridoru” tehlikeye girecek. ABD ve İsrail’in garnizon planı suya düşecek. Bütün ülkeler o koridora, o yabancı işgale, harita çalışmasına yoğunlaşacak ve ABD’den bölgeyi terk etmesini isteyecek.
Sınırsız bir mücadele ruhunu harekete geçirecek tek ülke..
İran dikkatli olmalı.. Suriye Türkiye’ye açık cephe almaktan çekinmeli. Türkiye-Rusya güven bunalımına girmemeli. Arap ülkeleri, basit gerekçelerle, ABD-İsrail ağzıyla bölgeyi konuşmaya son vermeli. Türkiye bütün bölgeyi koruyup kollayacak tek ülkedir. Bölge içi çatışmalara direnecek tek ülkedir. Batılı istilaya set çekecek tek ülkedir.
Ama Türkiye, mesele kendisi olunca sınırsız bir mücadele ruhunu harekete geçirecek tek ülkedir. İster PKK/PYD, ister ABD planları isterse bölgedeki örtülü senaryolar, Türkiye ne yapılması gerekiyorsa onu yapacaktır. Yapmak zorundadır.
“Suriye üzerinden dünyalar savaşı” başlıklı bir önceki yazı, dünyanın ne ile karşı karşıya olduğunu anlatıyor. Dikkatinize sunarım.