Mevzubahis içselleştirme ise kimse elimize su dökemez.
Aksi olsaydı zaten bu fiyat artışları karşısında toplu bir biçimde çıldırmamız gerekmez miydi?
Neyse ki yüksek enflasyonu da güzelce sindirmiş gözüküyoruz!
Bu nedenle bugün 5 liraya satın aldığımız ürün için yarın 10 lira talep edilebiliyor mesela.
Sorgulamayı bıraktık.
Zam yağmurunun altında yokuş aşağı savrulmaya başladık.
Kimse farkında değil gibi gözüktüğünden belirtmek gerekli:
Böyle devam edersek toparlanma sürecine geçmemiz bile yıllar alacak.
Öte yandan özümsemekte çok başarılı olduğumuz bir konu daha var.
O da akıl dışı uygulamalara yeterince tepki göstermediğimizden faturanın rahatlıkla hep tüketiciye çıkarılması hususu.
Temel gıda ürünleri bildiğiniz gibi artık lüks kategorisine girdi!
Süte bir zam daha geldiği haberini okumuşsunuzdur.
Hatırlatmak gerekirse Ulusal Süt Konseyi (USK), Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) çiğ süt alım fiyatına 1.8 TL zam yaptığını bildirdi.
USK’nin açıklamasında “18.03.2022 tarihinde 1 Nisan 2022’den itibaren geçerli olmak üzere kalite esaslı soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatı 5,70 TL/Litre olarak belirleyen ESK 15 Mayıs 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ süt tavsiye satış fiyatı (çiğ süt destek primi hariç) 7,50 TL/Litre olarak belirledi” denildi.
Son dönemde süt üreticisinin kesime gönderdiği hayvan sayısı hayli artmıştı.
Girdi maliyetlerindeki fahiş yükselişten ötürü üretici para kazanamadığından süt fiyatında artış kaçınılmaz hale gelmişti.
Ancak yetkililer sübvansiyon yerine faturayı yine halka kesmeyi tercih etti.
18 Mart’ta çiğ sütte litre başı 20 kuruş olan prim desteği 80 kuruş artırılarak 1 TL’ye çıkarılmıştı.
Şimdi sözde üreticiyi rahatlatmak için zam yapıldı ancak prim desteği yine 20 kuruşa düşürüldü!
Çiğ süt alım fiyatına zam yapılacağına desteklemeyi düşürmek yerine sübvansiyonu artırmak neden tercih edilmedi?
Üreticiye yüzde 30 civarında zammın alt metninde desteklemenin 20 kuruşa çekildiğini görüyorsunuz…
Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı Fevzi Çakmak, görüşmemizde “Şark kurnazlığı yapılıyor” dedi.
Destekleme 20 kuruşa çekileceğine sübvansiyonu 2, 3 hatta 5 lira yapıp zammı düşük tutsaydınız süt ürünlerinin fiyatı bu kadar artmazdı.
Marka litrelik sütlerin fiyatı 15 liraya çıktı.
Bu zammın ardından 20 liraya dayanacak.
Elbette sadece sütlerin fiyatı artmayacak.
Peynirden yoğurda marketlerdeki tüm süt ürünleri zamlanacak.
Çakmak, “Bu zamlar vatandaşın sağlıklı ürüne ulaşmasının da önüne geçiyor. Yurttaş zorunluluktan kalitesiz, hatta merdiven altı ürünlere yöneliyor” diyor.
Haksız mı?
Zaten tüketici uzun süredir indirim marketler için üretilen özel markalı ürünlere yönelmeye başladı.
Bilindik markaların peynirlerini çoğunluk yiyemiyor.
Son zamla artık indirim marketlerin peynirleri de zor yenecek.
Merdiven altı üretim ve tüketim kaçınılmaz olarak artacak.
İktidar en azından temel gıda ürünlerinin ulaşılabilir olması için ne gerekiyorsa yapmalı.
Geçilmeyen köprülerin, otoyolların zararı nasıl karşılanıyorsa; temel gıdayı üreten üretici de kollanmalı.
KDV’yi yüzde 1’e çekince fiyatlar gördüğünüz gibi inmedi.
Devlet zarar edecekse üreticiyi kollayarak zarar etmeli.
Halk daha fazla mağdur edilmemeli.
BÜYÜK RESMİ GÖRME SENDROMU
Muhalefetin önde gelen partilerinin tüm hücrelerine işleyen bir illet var.
Bunu fazla detaylandırmadan kısaca büyük resmi görme sendromu diye nitelendirebiliriz.
Siyasetteki her söylem ve eylemi sürekli tiyatro olarak adlandırma hastalığı, oylarımızı bölmeye çalışıyorlar sanrısı, tuhaf komplo teorilerine inanmak, siz büyük resmi göremiyorsunuz çıkışları iktidar olmak için ne kadar faydalı?
Örneğin Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında son yaşananlara bakalım.
Konunun magazin boyutuna değinmeye herhalde gerek yok.
Çünkü karşılıklı sarf edilen ağır sözler ve meydan okuma içeren kavgada her iki taraf amacına popülizm bağlamında ulaştı.
Ancak takip ettiyseniz dikkatinizi çekmiştir, sosyal medyada Özdağ-Soylu atışmasının tamamen kurgu olduğuna dair de çok sayıda mesaj paylaşıldı.
Zafer Partisi’nin bilerek hedef haline getirildiği, Özdağ’ın parlatılarak muhalefetin oylarının bölünmesinin amaçlandığı yazıldı.
Muhalefetin toplamının senelerdir sandıkta aldığı sonuç ortada.
Kim, hangi oyu bölecek Allah aşkına?
Ayrıca Özdağ’ı popüler hale getiren, sıkıntılı sığınmacı meselesiyle ilgili yaptığı açıklamaların toplumda büyük karşılık bulması.
Peki, Zafer Partisi son dönemde neden kamuoyunda büyük karşılık buldu?
Çünkü diğer muhalefet partilerinin sorunu dile getirmede eksikliği söz konusuydu.
Kimse cesurca çıkıp, net konuşmadı.
Elinizi, kolunuzu tutan mı vardı?
Gerçi şimdi sığınmacılarla ilgili politika üretmek halkta karşılık bulunca iktidar dahil herkes konuşmaya başladı, o ayrı…
Keşke büyük resmi görme uzmanları enerjilerini biraz da biz neden girdiğimiz her seçimi kaybediyoruz konusuna kaydırsa.
Bir partiyi popülerleştiği için iş birlikçi olmakla suçlamak sahiden faydasız ve saçma.