Büyükşehir Belediyesi’nin 30 yılı aşkın süredir atıl hâlde duran Çelik Palas Oteli ek binalarının bulunduğu alanda hayata geçireceği Çekirge Teras Projesi’nin seçimden önce Bursalıların hizmetine gireceğini bu köşeden duyurmuştuk.
Bursa Çekirge Teras Sosyal ve Kültürel Tesis Binası Bakım Onarımı Yapım İşi’nin ihalesi dün gerçekleştirildi.
Böylelikle önemli bir aşama geçildi.
Kontrollerin ardından kısa süre içinde ihale sonuçlanmış olacak.
Sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 10 gün içinde ilgili firmaya yer teslimi yapılarak işe başlanacak.
35 kalem inşaat işinden oluşan projenin bitirilmesi için sözleşmede yükleniciye 360 günlük süre tanınsa da Çekirge Teras 2023’teki seçimden önce tamamlanacak.
Başkan Aktaş, vizyon işlerinden biri olarak gördüğü Çekirge Teras’ı çok önemsiyor.
Bölgedeki yoğunluğun artılırmayıp azaltıldığı, yeşil alanların ise azaltılmayıp çoğaltıldığı projenin üzerinde hassasiyetle duruyor.
Yapı yoğunluğunun yüzde 50 oranında azaltıldığı, peyzaj alanının yüzde 41 artırıldığı proje kentte Nilüfer dışında da canlı bir sosyal alan yaratmak için değerlendirilmeli.
Onlarca yıldır atıl durumdaki alanın Bursa’ya kazandırılması bu açıdan da önemli.
Projenin şehirle bütünleşmesi için halktaki beklenti de dikkatle incelenmeli.
Nilüfer’deki belli lokasyonların nasıl cazibe merkezi hâline geldiğinin üzerinde adamakıllı düşünülmeli.
Yeni bir sosyal yaşam alanı yaratıldığında getirilen markalar, gerçekleştirilen etkinlikler o mekânın kimliğini de oluşturuyor bir anlamda.
Bakalım Büyükşehir’in vizyonu ile nasıl şekillenecek Çekirge Teras?
Hep birlikte göreceğiz…
METRODA GERİ ÖDEME GERİ GELSİN TALEBİ
Bursaray’da yaklaşık bir sene önce sessiz sedasız kaldırılan kısa mesafede para iadesi uygulamasının geri getirilmesini isteyen başka benzer mesajlar da zaman zaman geldiği için bu talebi bugün paylaşmak istedim.
Aslında çoğu gelişmiş ülkede toplu taşıma kullanacağınız zaman hangi durakta ineceğinizi seçerek bilet alıyorsunuz.
Metroda gittiğiniz mesafe kadar ücret ödüyorsunuz.
Yurttaşın haklı talebinin mevcut ekonomik konjonktür de hesaba katılarak karşılanması gerektiğini düşünüyoruz.
53 LİRALIK SALATA DÖNER
Maliyet yükselişlerinin kontrolden çıkması yemek sektöründe hizmet veren firmaları da şüphesiz çok zorladı.
Pandemi ve ardından her geçen gün biraz daha şiddetlenen ekonomik kriz siparişleri azalttı.
Vatandaşın haklı şikâyetleri de arttı.
Açıkçası Bursa’nın alanında isim yapmış bazı firmaları bugünlerde eski kalitesinden fazlasıyla ödün vermekle kalmadı.
Aynı zamanda ürünler ortansız ölçüde zamlandı.
Geçtiğimiz gün bir dost sohbetinde tanık olduğumuz manzara ise şaşırttı.
Dışarıya siparişte 53 lira istenen, içine sözde 75 gramlık et dönerin konulduğu ekmekler küçülmüş.
Açıp baktığınızda ekmeğe boca edilen salatanın arasına 75 gram şöyle dursun sadece birkaç et serpiştirilmiş.
O birkaç et tanesi de tahmin edebileceğiniz üzere kayış gibi.
İki günde bir yaptığınız zamlara karşın maliyet sizi kurtarmıyorsa daha yüksek fiyattan satın.
Ancak vatandaşa bu kadarını da yapmayın.
Ürün satarken markanızın zedelenen imajının maliyetini, özellikle gıda işinde tüketicide bir kez oluşan olumsuz algının düzelmesinin ne kadar zor olduğunu da hesaba katın.
KADINI ETTEN İBARET GÖREN DAMAR
Adı Halil Konakçı.
Ankara Melike Hatun Cami imamı.
“Bak sokaklar ne hâle geldi! Kasap dükkanı gibi. Et görmekten içimiz dışımıza çıkıyor artık. 100 yıl önce dedelerimizin yatak odasında göremediği kıyafetleri biz çarşıda, pazarda, plajda görüyoruz. Neden? Bu kadınların başında yok mu adamları, abileri, babaları kocaları? Geçtim helali haramı hadi buna inanmıyorsun. Tamam ateistsin, imanın zayıf… Ya hiç mi kıskanmıyorsun lan” diyor.
Kadınların giyim tarzını iğrenç sözlerle kendince böyle betimliyor.
Nefreti körüklüyor.
Sosyal medyada doğal olarak Konakçı’nın sakil ifadelerine isyan ediliyor.
Söz konusu imamın daha önce hilafet çağrısı yaptığı hatırlatılıyor.
Peki, yetkili bir Allah’ın kulu çıkıp da neden bu iğrenç sözlerin hesabını sormuyor?
Düşünceler örtüştüğünden mi sessiz kalınıyor?
Sanki aynı damardan besleniliyor.
Utanma duygusunu yitiren ahlaksız sapkın zihniyetin dışa vurumu artık şaşırtmıyor.
Ancak kadının ötekileştirilmesinin sistemleştirilmesi, pervasız ifadelerin sessizlikle bir anlamda tasdik edilmesi artık iyice can sıkıyor.
Tahammül sınırları zorlanıyor.
Siyasi saiklerle istenen bu olsa da safların cinsiyet üzerinden sıkılaştırılması her şeyden önce insanlıkla bağdaşmıyor.
Türkiye ilerlemek istiyorsa acilen safralarından arınmalı.
Ülkenin gelecekte gerçek anlamda yeni bir sayfa açabilmesi için ekonomik enkazın kaldırılması yetmeyecek.
Çağ dışı zihniyetlerin de kökten temizlenmesi gerekecek.