Karadeniz’de yine sel felaketi yaşanıyor.
Kastamonu İnebolu’da ilçe merkezinden geçen çay taştı.
Köprüler çöktü.
Sinop, Bartın, Karabük, Zonguldak ve Düzce’de de var afet alarmı.
Batı Karadeniz’de geçen sene yine sel felaketi meydana gelmişti.
Onlarca kişi feci şekilde can verdi.
Doğaya karşı hoyratlığın bedelini masum insanlar ödedi.
Her yer binayla dolduruldu.
Akacak yer bulamıyor ki su…
Şimdi gelelim Bursa’ya.
Kenti bekleyen büyük tehlikeye karşı yetkililer ne kadar duyarlı?
Acı olaylardan ders alındı mı?
Bursa’da uzun süredir Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenen, Nilüfer Çayı’nın taşkın alanları dolduruluyor.
Doğal yapısının korunması gereken dere yatağı, moloz ve hafriyat dökülerek mahvediliyor.
Bursa Uludağ Üniversitesi’nden emekli olan Ziraat Mühendisi Prof. Dr. İsmet Arıcı, görüşmemizde, “Islah adı altında büyük bir hata yapılıyor. Nilüfer Çayı intikamını alır” dedi.
Şöyle devam etti:
“Eskiden Nilüfer Çayı boyunca doğal alanlar uzanıyordu. Geçmişte kullanılan kum ve taş ocakları da kendiliğinden doğal alanlara dönüşmüştü. Çok zengin bir doğal hayat barındırıyorlardı. İlkbaharda taşkın alanlar göç eden beyaz ve kara leyleklerin ve diğer su kuşlarının beslenme, dinlenme ve barınma ihtiyaçlarını sağlıyorlardı. Geçmişte leylekler Nilüfer Köyü’nün çevresinde güvenli biçimde dinleniyordu. Aslında bu tür alanların uluslararası anlaşmalara göre korunması gerekmektedir. Bern Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Türkiye’de 1984’te onaylandı.”
Prof. Dr. Arıcı, 2005’ten itibaren Nilüfer Çayı’nın tahribata uğradığını şu sözlerle aktardı:
“Çay boyunca uzanan taşkın alanlarının büyük bir bölümü Ruhsatlı Hafriyat Döküm Alanı ilan edildi. Dipleri doldurulan ağaçlar kurumaya başladı. Doldurma işlemleri, daralmış çay yatağında sel felaketlerine davetiye çıkarmaktadır. Çay boyunca doğal alanlar yok oldu, biyoçeşitlilik fakirleşti, hayvanların ve bitkilerin geçiş koridoru bozuldu, göçmen kuşlar dinlenebilecekleri yer bulmakta zorlanıyorlar. Akarsular ve taşkın alanlar asla çöplük ve hafriyat deposu olmamalıdır.”
Bursa’nın rantsal değil gerçek kentsel dönüşüme ihtiyacı da ortada.
Yenilenmesi gereken sayısız yapı bulunuyor.
Bu nedenle önümüzdeki süreçte inşaat atıklarının nasıl değerlendirilebileceğine dair de bir önerisi mevcut Prof. Dr. Arıcı’nın:
“Molozu ve hafriyatı geniş alanlara yaymaktansa daha dar alanlarda tepeler oluşturulabilir. Örneğin Almanya Stuttgart çevresinde Grüner Heiner adındaki moloz tepesi çok amaçlı kullanılmaktadır.”
Ayrıca rüzgar enerjisi üretimi de yapılıyor.
Bizi kıskanan Almanlar bir taşla kaç kuş vuruyor görüyor musunuz?
İklimler değişiyor.
Şiddetli yağışlar Bursa’da da artık sık görülüyor.
Kent merkezinin dahi sular altında kaldığı düşünülürse mahalle statüsüne kavuşan çok sayıda köy sel mağduru olabilir.
Nilüfer Çayı’nın taşkın alanlarının korunmasına önem verilmelidir.
Yerel yönetimlerin ortaya koyacağı vizyon Türkiye’ye rol model olabilir.
ANADOLU TEHDİT ALTINDA!
Erzincan İliç’teki altın madeninin siyanür borularından birisi kırıldı.
20 ton civarında siyanürün çevreye yayıldığı jandarma tutanağına yansıdı.
Normal bir ülkede yaşasaydık bu olayın ardından kıyamet kopardı.
CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Kanada ve Çalık Holding’in ortağı olduğu Anagold Madencilik tarafından işletilen madenin çevreye ve doğaya zarar vereceğini bilen çevre örgütlerinin, siyanürle maden arama faaliyetinin son bulması için senelerdir mücadele verdiğini hatırlattı.
Sözleri çarpıcıydı:
“Ülkenin doğal zenginliğini korumakla görevli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu bölgede siyanür, sülfürik ve nitrik asit kullanılarak maden üretimine olur veren ÇED raporunu onayladı. Bugün yaşanan felaketin birinci sorumlusu aslında Bakanlıktır.”
Sarıbal, “Bakanlık ceza keserek kendi sorumluluğunu gizleyemez. Ayrıca, siyanür, sülfürik ve nitrik asit ile maden arama faaliyetlerine son verilmezse verilen cezaların hiçbir hükmü olmaz. Yapılan faaliyetler Türkiye’nin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Nehri’nin dibinde. Yani bu maden şirketi bütün Anadolu’yu tehdit ediyor. O nedenle de Bakanlığın verdiği ÇED olumlu raporu iptal edilmeli. Ayrıca bu şirketin faaliyetlerine son verilmeli, bu maden sahası derhal kapatılmalı” diyor.
Haksız olduğunu düşünmüyoruz.
DOLAR OYUNLARI NE KADAR FAYDALI?
Uzun süredir yazıyoruz.
Önemli ekonomistlerle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerin detaylarını da aktarıyoruz.
Bir anlamda uyarıyoruz.
Global ve yerel ölçekte mevcut göstergeleri incelediğimizde, ekonomide kabul görmüş uygulamaları tercih etmemiz, yani ortodoks yaklaşımı benimsememiz gereken bir süreçten geçiyoruz.
Ancak inat politikasından kimseyi ne yazık ki vazgeçiremiyoruz.
Türk Lirası’nı âdeta ‘altcoin’e dönüştüren, kimsenin önünü göremediği tutarsız ortam itinayla yaratıldı.
Bir para biriminin kısa süre içinde bu kadar değer kazanıp, yitirmesi ne kadar sağlıklı?
Bu durum yurttaşın ekonomisine faydalı mı?
Piyasa kapalıyken kura yapılan müdahalelerle kalıcı bir refah sağlanamayacağı ne yazık ki hâlâ anlaşılamadı.
İnsanlar fiyatlamayı nasıl yapıyorlar buna odaklanılmalı.
Geçtiğimiz aralık ayında kabine toplantısının ardından kurdaki dalgalanmaları durdurmak için 10 maddelik tedbir paketi açıklanmıştı.
Döviz kurunda aniden baya sert geri çekilme sağlanmıştı.
Peki, reelde neyin fiyatı ucuzladı?
Tencere kaynamıyor.
Algıya oynayan hamleler bu sebeple halkta da karşılık bulmuyor.