Olay Gazetesi Bursa

Bursa’nın sorunlu daireleri! Onlarca kişi daha mağdur edildi

Gelin bugün yaklaşık 5 sene önceye gidelim. Mudanya Halitpaşa’da denize nazır mevkide başlanan inşaat projesinde gelinen son noktayı özetleyelim. Çok güzel bir yerde, havuzlu, sözde lüks daireleri satın alanlar bugün bin pişman! Neden mi? Aslında son dönemde sıklıkla dile getirdiğimiz rantçı müteahhit oyunlarının kurbanı oldular da ondan… Yine temelden daireler satılmış. Ardından inşaat firması Bursa’da […]

Gelin bugün yaklaşık 5 sene önceye gidelim.

Mudanya Halitpaşa’da denize nazır mevkide başlanan inşaat projesinde gelinen son noktayı özetleyelim.

Çok güzel bir yerde, havuzlu, sözde lüks daireleri satın alanlar bugün bin pişman!

Neden mi?

Aslında son dönemde sıklıkla dile getirdiğimiz rantçı müteahhit oyunlarının kurbanı oldular da ondan…

Yine temelden daireler satılmış.

Ardından inşaat firması Bursa’da çokça rastlandığı gibi proje dışına çıkmış.

Otopark alanları ortadan kaldırılmış.

Yerine binaya bodrum yapılmış.

Giriş çıkışlar peyzaj olarak bırakılmış.

Etraf duvarla kaplanmış.

Kısacası projenin neredeyse tamamına uyulmamış.

Firma bu nedenle belediyeden oturum izni alamamış.

Site sakinleri elektrik, doğal gaz ve suyu şantiye aboneliği ile kullanmak zorunda kalmış.

Yani vatandaş normal tarifeden katbekat fazla faturalarla karşılaşmış.

Sitedeki asansörler bile kaçakmış!

Daire sahipleri bakanlığa başvurup kendilerini ihbar edince asansör ruhsatı alınmış.

Şikâyetler artınca inşaat firması tadilat projesi hazırlamış.

Ancak hatalı imalattan ötürü kesilen cezalar ödenmeyince tadilat projesi de uygulanamamış.

Bu arada evlerin kalitesi de berbatmış.

Dairelerde su sızıntıları varmış.

Şimdi ilanlara bakarsanız bahsettiğimiz evlerin fiyatının 2 milyondan başladığına rastlarsınız.

Oturum izni yok.

Problemler diz boyu.

Ne diyelim, alana hayırlı olsun!

Peki, bu inşaat firması bugünlerde ne mi yapıyor yol açtığı rezalet karşısında?

Onu da söyleyerek yazının ilk bölümünü noktalayalım.

İsim değişikliğine giderek yeni inşaatlara imza atmaya devam ediyorlar!

Borçlar ve sorumluluktan kurtulmak için iflas ettik diyorlar.

Başka adla yeni yarım kalan, sorunlu konutlar inşa etmeyi sürdürüyorlar.

Gerçi çürümüşlük pek çok alanda var ama Türkiye’nin özellikle bu rantçı beton işleyişini sona erdirmeden iflah olması pek mümkün gözükmüyor.

LÜKS SİTELERDE HUZURSUZLUKLAR ARTTI

Türk Lirası’nın değersizleşmesi, konut fiyatlarının uçmasıyla daire sahipleri satış ve kiralamada artık yabancı uyrukluları tercih etmeye başladı.

Bilhassa Nilüfer’in gözde diye bilinen siteleri son dönemde zengin Arap ailelere bolca pazarlandı.

Eski sakinlerle sosyal uyumsuzluk ise çatışmaları artırdı.

Dün bir site yönetim firmasının temsilcisiyle yaptığımız görüşmede duyduklarıma inanamadım.

Bahçeye tuvaletini yapan çocuklar o kadar şaşırtmadı (!) da dairelerin ortak alanlarındaki eşyaların düzenli şekilde parçalanması, gece saatlerinde otoparkta karşılaşılan nahoş manzaralar yuh dedirtti!

Gayrimenkul sahipleri sadece nasıl daha fazla para kazanırımın derdinde.

Kime satıyor ya da kiralıyorum diye düşünmüyor kimse.

Huzursuzluk her geçen gün biraz daha artıyor milyonluk lüks sitelerde.

Daire alacak paranız varsa konut sahibi olmayı planladığınız yerde kimlerin yaşadığını iyice araştırmanız artık yetmiyor.

Yarın yanınızda kimin yaşayabileceğini de hesaba katmanız gerekiyor!

ÖLDÜREN DEVRİM!

Konya Şehir Hastanesi’nde görev yapan Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ekrem Karakaya’nın vahşice katledilmesinin acısını yaşıyoruz.

Birkaç gün sonra herkesin hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürdürmeye devam edeceğini de gayet iyi biliyoruz!

Sağlık çalışanlarını ötekileştirenlerin olayla ilgili açıklamaları ne kadar samimi?

Özellikle doktorların itibarsızlaştırılması için yoğun uğraş verilmedi mi?

İnşa edilen saçma düzende âdeta hekim ve hastanın çatışması istendi.

Devrim yaptık denilen ancak çöken sağlık sisteminin şiddet ürettiği bir türlü görülemedi!

Belki de görmek kimsenin işine gelmedi!

Aslında Gaziantep Valisi Davut Gül’ün, Karakaya’nın öldürülmesinin ardından yaptığı açıklama mevcut zihniyetin özeti niteliğindeydi:

“Sağlıkta şiddetin ortadan kalkması için alınabilecek tedbirler olmakla birlikte bu olayı sağlıkta şiddet gibi açıklayamayız.”

Ömrünü insanlığa adamış bir doktor hastanede kurşun yağmuruna tutuluyor.

Odası kan gölüne dönüyor.

Vahşet karşısında Türkiye ayağa kalkıyor.

Ancak bu cinayet Vali Gül’ün sağlıkta şiddet kategorisine girmiyor.

İnsan sormadan edemiyor…

Acaba daha ne olması gerekiyor?

Bu kadarı artık fazlasıyla ayıp oluyor.

Vicdan ve ahlaktan uzaklaşmanın faturasını daha kaç canın ödeyeceği ise bilinmiyor!