Türkiye’nin, temel gıda ürünlerinin temininde dahi dışa bağımlı hale gelmesi yanlış tarım politikaları silsilesinin eseri.
Hatalı uygulamaların en vahimi şüphesiz ki çiftçinin yeterince desteklenmemesi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıklamasına göre “Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE)” hem aylık hem de yıllık bazda endeks tarihinin rekor seviyesine yükseldi.
Tarım-GFE, Ocak’ta aylık bazda yüzde 10,12 artarken, yıllık bazda ise yüzde 57,26 oranında tırmanış kaydetti.
Üreticinin ana maddelerinden gübre ve toprak geliştiricilerde tam %153,34 oranında artış yaşandı.
Enerji ve yağlarda ise %101,14 oranında yükseliş gözlendi.
Tarihte daha önce hiç görülmemiş fahiş artışlar ortada.
Aynı durum geçerliliğini sürdürüyor…
Gelin, 2006’da yürürlüğe giren 5488 sayılı Tarım Kanunu’na bir bakalım.
21. madde, noktasından virgülüne aynen şöyle:
“Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az
olamaz.”
Peki, kanunun gereği yerine getirildi mi?
Gayrisafi Yurt İçi Hasıla 2021’de 7 trilyon 209 milyar 40 milyon lira oldu.
Kanuna göre yüzde 1’i yani 72 milyar liradan az olmaması gerekirken, çiftçiye bütçeden sadece 29 milyar lira ayrıldı!
2021 desteklemelerinin 2022’de ödenmesi ise ayrı bir garabet unsuru.
Tarımı kurtarmak istiyorsak desteklemeler daha çiftçi üretime başlamadan açıklanmalı.
Çiftçi, üretimin sonunda ne kazanacağını bilmeli.
Yetersiz sübvansiyonlar nedeniyle çiftçi üretimden uzaklaşmaya devam ederse, bir başka deyişle inatla küstürülürse işler daha da sarpa saracak.
Hayati düzeyde stratejik tarım alanında dışa bağımlılığımız artacak.
Köyden kente göç hızlanacak.
Şehirlerdeki işsizlik, ulaşım, konut, eğitim, altyapı sorunları katlanacak.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Şube Başkanı Fevzi Çakmak tarafından hazırlanan, yarın Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Bursa tarımı konuşuyor” başlıklı panelde sunumu yapılacak raporda yer verilen vurgu ve tespitlerin hepsi hayli kıymetli.
Çiftçinin kazanarak üreteceği, gençlerin köyde tarıma devam etmesinin sağlanacağı politikaların derhal uygulanması gerekli…
BURSA’DAKİ TARIM ARAZİLERİ AZALIYOR
Aksi takdirde tarım alanları azalıyor!
Geri dönüşü mümkün olmayan kayıplar yaşanıyor.
Gelin konuya Bursa özelinde mercek tutalım.
2006’da kentte 429.323,00 hektar olan tarım alanı 2020’de 369.727,86 hektara düştü.
Yaklaşık 60.000 hektar alan tarım dışına çıktı.
Yine 2020 verilerine göre toplam tarım alanının yaklaşık yüzde 6’lık kısmı nadasa bırakıldı.
19’luk kısmı ise sebebi bilinmeyen nedenlerle kullanılmadı.
Yani Bursa’nın yüzde 25’lik tarım arazisi ekilmedi.
Büyük ölçekte bakıp, Türkiye genelini ele alırsak da manzara farklı değil.
1990’da 27,8 milyon hektar civarındaki toplam tarım alanımız 2020’de 3,7 milyon hektar azalarak 23,1 milyona geriledi.
2020 senesinde 3,1 milyon hektar alan hiç ekilmedi!
Ayçiçek yağı, şeker son dönemde yaşadığımız sıkıntılardan bazıları.
Etrafımızdaki çatışma ortamı, jeopolitik risklerimizi göz önüne aldığımızda…
Üstelik pandemide paranız olsa dahi ürün temin edemediğinizi hesaba kattığınızda…
Acilen dışa bağımlılığı büyük ölçüde azaltan, millî tarım politikalarına dönmeliyiz.
Ekonomik darboğazda kendine yetebilmenin önemini geç de olsa artık idrak etmeliyiz.