Türkiye’de son dönemde aynı sistemin unsuru olmalarından ötürü eczacılar hekimlerle bir anlamda aynı kaderi paylaşıyor.
Onlar da doktorlar gibi ötekileştiriliyor.
Düzenli şekilde itibarsızlaştırılıyor.
Yurttaşla karşı karşıya bırakılıyor.
Böyle giderse gelecekte sadece hekim değil eczacı da bulunamayacağı ifade ediliyor.
Zaten kozmetik ürün, vitamin satarak ayakta kalmaya gayret eden çoğu eczane bugünlerde iflas tehlikesi yaşıyor.
Palyatif tedbirler sorunları ortadan kaldırmıyor.
9 Temmuz itibarıyla ilaçlara yüzde 25 zam yapıldı ve eczacı kârlarında artışa gidildi.
İlaçtaki euro kuru 6,29’dan 7,86 seviyesine getirildi.
İlaçların depocuya satış fiyatının 100 TL’ye kadar olan kısmı için eczacı kârı yüzde 25’ten yüzde 28’e, 100-200 TL arasında olan kısmı için yüzde 16’dan yüzde 18’e ve 200 TL üstünde kalan kısmı için yüzde 12’den yüzde 13’e yükseltildi.
Son 1 bir yılda ilaç fiyatlarında yaklaşık yüzde 71 oranında artış meydana geldi.
Ancak eczacıların beklentisi bu değildi.
Mevcut son durumu medyada misafirim olan Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin şu sözlerle özetledi:
“Eczanelerde artan maliyetler sebebiyle eczacı kârlılıkları ciddi anlamda düştü. Bizlerin talebi ilaç fiyat artışı değil, eczane kârlılıklarıyla ilgili düzeltmeler yapılmasıydı ancak son yapılan düzenleme de beklentilerimizden çok uzak kaldı. Son yapılan değişikliğin eczane ekonomilerine yansıması maalesef bu ay yapılacak personel ücret artışlarını dahi karşılamaz halde. Bu zammı sanki eczacılar istemiş gibi aktarılması bizleri ziyadesiyle üzüyor ve vatandaşla karşı karşıya bırakıyor.”
Şahin, şöyle devam etti:
“İlaç fiyat kararnamesindeki sıkıntılar sebebiyle birçok ilaç firması ülkemizden ruhsat almıyor. Geçtiğimiz günlerde ilaç sanayisinin yaptığı açıklamaya göre Avrupa İlaç Ajansı’ndan yeni ruhsat alan ürünlerin yaklaşık yüzde 80’i maalesef ülkemize gelmiyor.”
Son aylarda Bursa özelinde bazı tüp bebek, kanser, kan hastalıkları ile ilgili ilaçlara vatandaşların ulaşmada güçlük çektiğini öğrendik.
Çocukların kullandığı antibiyotikleri bulmak da her geçen gün biraz daha zorlaşıyor.
Okan Şahin, “Ekonomik sıkıntılar nedeniyle yeni mezun birçok meslektaşımız eczane açmak yerine mevcut eczanelerde ikinci eczacı olmayı veya ilaç firmalarında çalışmayı tercih ediyor” dedi ve ekledi:
“Kârlılık anlamında düzeltme yapılmaz ise Bursa’daki eczanelerin yüzde 30’u büyük ihtimalle kapanır. Çok kazandığı düşünülen eczaneleri önümüzdeki yıl göremiyor olabilirsiniz.”
Kapanma tehdidini en çok şehrin batısındaki eczanelerin yaşadığını da belirtelim.
BURSA’DAKİ HAVUZ KAVGASI ŞAŞIRTTI MI?
Dün sosyal medyanın ana gündem maddelerindendi.
Yabancı uyruklu bir grup Mudanya’da bulunan sitenin havuzuna girmek istemiş.
Diğer sakinler buna müsaade etmeyince yumruklar devreye girmiş.
Olayın detayını araştırınca öğreniyoruz ki havuza girmek isteyen yabancı uyruklular da mülk sahibiymiş!
Geçtiğimiz cuma günü bu köşede yabancı uyruklulara daire satılan lüks sitelerde yaşanan sıkıntılara değinmiştim.
Sosyal uyumsuzlukların çatışmalarını artırdığını ifade ederek, “Daire alacak paranız varsa konut sahibi olmayı planladığınız yerde kimlerin yaşadığını iyice araştırmanız artık yetmiyor. Yarın yanınızda kimin yaşayabileceğini de hesaba katmanız gerekiyor” demiştim.
Kabul etseniz de etmeseniz de Türkiye artık böyle bir ülke.
Güvensizlik ve huzursuzluk hayatın her alanına sirayet etti.
Dünyadaki herhangi bir ülkenin sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısının kontrolsüz milyonlarca yabancı uyrukluyu kaldıramayacağı belliyken Türkiye’de inatla tam aksi yönde hareket edildi.
Haklı itirazlar kimseye dinletilemedi.
Yeri geldi yanlış yapıyorsunuz diyen herkes faşist bile ilan edildi!
Buyurun sonuç ortada.
Türkiye’de ırkçılığı körükleyen kim, hangi politika?
Düzensiz göçün devam ettiğini hesaba katarsak daha kötü günler de kapıda.
Site sakinlerinin olayın ardından polis yerine bir partiden yardım istemesi mi?
İşte belki de bu en tehlikesi…
SCOOTER TİCARETİ VE DİLARA’NIN HAYALLERİ
Belli ki son da olmayacak.
Çünkü muhtemelen yine hiçbir tedbir alınmayacak.
Trafikte kurallara çok riayet edilen bir ülkeymişiz gibi her yer kiralık elektrikli scooter araçlarıyla dolduruldu.
Yaş sınırı yok!
Kask takmanız, ehliyet sahibi olmanız gerekmiyor.
Kiralama ücretini ödemeniz kafi.
Gece gündüz trafiğe çıkabiliyorsunuz.
Canınızı yollarda hâlâ motosiklet kullananları bile yok sayan otomobil sürücülerinin insafına bırakıyorsunuz.
Akan trafikte nasıl hareket edilmesi gerektiğini bilmiyorsanız bazen de siz herkesin hayatını tehlikeye atıyorsunuz.
Kaldırımlarda yayaları dahi yaralayabiliyorsunuz.
Birileri cebini dolduruyor mu dolduruyor…
Sadece buna bakılıyor.
Başıboşluk da ortada rant varsa kimsenin umurunda olmuyor.
İstanbul Şişli’de kırmızı ışığa yakalanmamak için gaza yüklenen sürücü elektrikli scooter ile sol tarafa dönmek isteyen Dilara Gül’ü ezdi.
Dilara daha 23 yaşında oracıkta can verdi.
Dansçıydı, ABD’ye gidecekti.
Yarım kaldı hayalleri…
Suçlu kim şimdi?
O acı kaza anını seyrettiniz mi?
Otomobilin hızını, Dilara’nın dönüşünü olay özelinde değerlendirip, aynı şekilde yolumuza devam mı edeceğiz yani…
Bu muyuz?
Bu kadar mıyız?
Galiba buyuz ve bu kadarız…