Raflar cep yakıyor…
Ürünler pazar tezgahlarında artık dilimlenerek satılıyor…
Suni bolluk dönemi sona erdi.
Sıcak para gitti.
Savaş, pandemi, döviz kurunun yukarı yönlü hareketliliği…
Türkiye’nin kendi kendine yetebilmesinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Zaten böylesine verimli topraklara sahip ülkenin temel gıda ürünlerinin temininde dahi senelerdir ithalata mahkum edilmesi kabul edilebilir mi?
Tarım politikası kökten değişmeli.
Konu oldukça geniş perspektifli.
Şüphesiz hatalı uygulamalar kadar parçalı araziler meselesi de tarımda istenilen düzeye gelinememesinin bir nedeni.
Bursa özelinde 370 bin hektar arazinin neredeyse dörtte biri ekilmiyor.
Türkiye genelinde ise 3 milyon hektarın üzerinde alan boş bırakılıyor.
Fazla ortaklı arazileri kimin işleyeceğinin belli olmaması tarımın gelişimine darbe vuruyor.
Ülke kendine yetemeyince gıda güvenliği tehlikeye düşüyor.
Bu nedenle yanlış tarım politikalarından vazgeçilmesi kadar genellikle miras kaynaklı parçalı arazi sorununun da ortadan kaldırılması gerekiyor.
Çözümün yolu ise toplulaştırma çalıştırmalarının yaygınlaştırılmasından geçiyor.
Peki, nedir bu toplulaştırma?
Kişi ve işletmelere ait olan küçük parseller halinde birden fazla parçaya bölünmüş, değişik yerlere dağılmış veya elverişsiz biçimde şekillenmiş arazilerin, modern tarım işletmeciliği esaslarına göre birleştirilmesi işlemine toplulaştırma deniyor.
Çalışmaların tamamını Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yürütüyor.
Toplulaştırmayla her arazi yola ve sulama imkanına kavuşturuluyor.
Her tarlanın sulama kanalına sınırı oluyor. Toplulaştırma öncesi yolu bulunmayan birçok tarla varken toplulaştırmadan sonra tarım arazilerinde yolu olmayan tarla kalmıyor.
Yani büyük bir sorun ortadan ortadan kaldırılıyor.
Meseleyi aslında sadece ekonomi özelinde değerlendirmemek gerekiyor.
Zira köylerdeki kavgaların çoğu parçalı arazilerden ötürü çıkıyor.
Hisselilik, sulama ve ulaşımın neden olduğu sosyal huzursuzluklar sonu cinayete varan acı olaylara yol açabiliyor.
Toplulaştırma sayesinde tarla sahipleri arasındaki anlaşmazlıklar çözümleniyor.
Üçgen, beşgen, yay halindeki tarım arazileri düzgün şekillere getirilerek hem işlenmesi kolaylaştırılıyor hem de bakım masrafları azaltılıyor.
Tarım makinelerinin kullanımı tasarruflu oluyor.
Çiftçinin maddi yükü azalıyor.
Ulaşım daha ekonomik hale geliyor.
Parçalı, farklı mevkilerde bulunan arazilere ulaşmak zaman, iş gücü ve mali açıdan kayıplara yol açarken toplulaştırma sonrasında araziler tek parçalı olduğundan bu kayıplar önleniyor.
ÇİFTÇİNİN YÜKÜ HAFİFLİYOR
Bir örnekle konuyu detaylandıralım:
Toplulaştırma öncesinde parçalı olarak 18 adet parseli bulunan Hasan Sever isimli bir vatandaşın köye uzaklığı 37.885 metreyken toplulaştırmanın ardından 2 parselde birleştirilen arazilerinin köye uzaklığı 4.350 metreye düşmüş.
Bir diğer vatandaş Mehmet Güzel’in ise 14 parseldeki arazileri tek parselde birleştirildikten sonra köye uzaklığı 39.814 metreden 2.050 metreye inmiş.
Akaryakıt fiyatlarını aklınıza getirirseniz ekonomik kazanımın büyüklüğü sahiden çarpıcı.
Zirai mücadele ve gübrelemenin kolaylaşması, ekilebilir arazi miktarlarının artması toplulaştırmanın en önemli faydaları…
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Başar Bulut, sohbetimiz sırasında Türkiye’de mülkiyet duygusunun çok kuvvetli olduğunu söyledi.
Zaten toplulaştırma çalışmalarının en zor ayağı vatandaşı ikna kısmı.
Bulut, kazanımlar çok fazla olduğundan yapılacak çalışmanın doğru anlatılmasının öneminin altını çizdi.
Şu anda Yenişehir, Mustafakemalpaşa ve Karacabey ovalarında toplulaştırma faaliyetleri yoğun şekilde sürüyor.
Tarım alanları her yıl biraz daha azalan Bursa’nın verimli arazilerinin bir de parçalılıktan ötürü ekilememesi sorununun giderilmeye başlandığını öğrenmek sevindirici olsa da çalışmaların yaygınlaştırılması şart.
Bunun için de sulama altyapısına kavuşmayan arazi kalmamalı.
Bursa’da yaklaşık 135 bin hektar alanın sulama altyapısı beklediğini eklemiş olalım.