Olay Gazetesi Bursa

Bursa’da körfez yok olma tehdidi altında!

Gelin isterseniz bugün Gemlik ilçesindeki mahkemelik olan yatırımı ele alalım. Yazıya evvela çok tartışılan konuyu hatırlatarak başlayalım: Gemlik’te faaliyetini sürdüren MKS-Marmara Entegre Kimya Sanayi A.Ş. isimli fabrika, tesislerinin soğutma ihtiyacını karşılamak için deniz suyu ile soğutma sistemi tasarladı. Amaç kapasite artırımı ile daha fazla para kazanmaktı. Bu kapsamda hazırlanan deniz deşarjı yatırımının körfeze büyük zarar […]

Gelin isterseniz bugün Gemlik ilçesindeki mahkemelik olan yatırımı ele alalım.

Yazıya evvela çok tartışılan konuyu hatırlatarak başlayalım:

Gemlik’te faaliyetini sürdüren MKS-Marmara Entegre Kimya Sanayi A.Ş. isimli fabrika, tesislerinin soğutma ihtiyacını karşılamak için deniz suyu ile soğutma sistemi tasarladı.

Amaç kapasite artırımı ile daha fazla para kazanmaktı.

Bu kapsamda hazırlanan deniz deşarjı yatırımının körfeze büyük zarar vereceğini söyleyen akademik odaların temsilcileri ve çevre dernekleri projeyi yargıya taşıdı.

Zira 5 bin 500 metreküp soğutma amaçlı kullanılacak deniz suyu, deniz suyu sıcaklığında artışa neden olacak.

Körfez bataklığa dönüşme tehlikesi yaşayacak.

Müsilaj felaketinin kapısı yeniden aralanacak.

Fabrika gerçek dışı verilerle yanlış algı oluşturuluyor iddiasında.

Kimyasal madde üretiminde kapasite artışı, denizden su çekme ve derin deniz deşarjı projesi; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararının ardından mahkeme süreci devam ederken faaliyette bu arada.

Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Çevre Komisyonu tarafından hazırlanan; mahkemeye de sunulan, projenin ÇED değerlendirmesinden bazı bölümler aktaracağız şimdi:

“Tesiste yıllık 300-380 bin ton Formaldehit Çözeltisi, Üreformaldehit Reçinesi, Melaminformaldehit Reçinesi, Fenolformaldehit Reçinesi, Pentaeritritol, Sodyumformiyat ve Potasyumformiyat üretilmektedir. Aynı bölgedeki Gemlik Gübre gibi diğer tesislere benzer olarak denizden su alınıp, atık su verilmektedir. Emisyon olarak çeşitli zararlı gazlar, atmosfere salınmaktadır.”

Yukarıdaki ürünlerin tamamı yüksek teknoloji ürünü değil.

Temel kimyasallar sınıfında.

Yani dünya standartlarında kar marjı düşük ürünler.

Buna karşın gerek ürünler gerekse ham maddeler, ABD Çevre Koruma Ajansı ve Dünya Sağlık Örgütü’nün En Tehlikeli Kimyasallar Listesi’nde yer alıyor.

Yanıcı, parlayıcı, patlayıcı olmaları nedeniyle olası bir kazada büyük felaketlere yol açabilme riski bulunuyor.

Rapor şöyle devam ediyor:

Marmara Denizi’nin şimdiye dek kirletilmeye açık bir iç deniz oluşu, bundan sonra da benzer şekilde denetimsiz yerleşim ve sanayileşmeye açık oluşuna gerekçe olamaz. İklim değişikliğinin de etkisiyle, kirlenme hızında artış söz konusu; İzmit Körfezi’ndeki gibi Gemlik Körfezi’nde, sucul yaşamın yok oluşa adım adım gittiği çok açık. Bölgede olumsuz gelişmelerin, insan duyularıyla fark edilmesi veya yaşanmasının, 3-8 yıl içinde olabileceği endişesini taşıyoruz. Bu nedenle, Marmara Denizi hinterlandında yerleşim ve sanayileşme politikalarının ivedilikle gözden geçirilip, kıyısı olan tüm il ve ilçelerde millî bütçeden destekli ortak önlemlere ihtiyaç var. Bu önlemlerin bütünleşik ve eş güdüm içinde olması zorunludur.

Gelelim can alıcı noktaya:

Gemlik Körfezi’nde uzun yıllardır denizi ve havayı kirleten Gemlik Gübre ve MKS gibi şirketlerin kapasite artışı, yeni üretimler ve derin deniz deşarjından önce denetim ve belki, taşınarak yeniden konumlandırması gerekiyor. Bu yüzden, gelecek kuşaklara sorumluluklarımızın çerçevesinde Kimya Mühendisliği disiplini içinde bu ÇED’in uygulamaya konulmasını onaylayamayız.”

Aslında Bursa’nın temel sorunu bu!

Körfez, İznik Gölü’nün dibi, ovanın göbeği…

Tamamını korumamız, millî bir hamleyle çevresindeki sanayiyi taşımamız gerekirken biz ne yapıyoruz?

Kamu kurumları derin deşarjdan vazgeçip sudaki azot ve fosfor yükünü azaltabilmek adına yatırım yaparken, bir fabrika için tam aksi yönde kararlar alıyoruz.

Özel Endüstri Bölgesi ilanları ile devasa fabrikaların özerkliğini ilan etmesine göz yumuyoruz.

Yeni planlı sanayi alanları oluşturmayarak çevrenin katledilmesini seyretmekle yetiniyoruz!

BURSA’YI YİNE NİYE SEL ALDI?

Bu köşede daha önce de ifade etmiştik.

İklim değişikleri ani yağışları tetikliyor.

Beklenmedik hava olayları artık olağan hâle geliyor.

Her an lokal afetler yaşanabiliyor.

Bakın dün neler oldu yine hep birlikte gördük.

Terminalin çatısı çöktü.

Neredeyse her yer bir kez daha göle döndü…

İçler acısı görüntüler marka kent olma iddiasındaki Bursa’ya yakışmıyor.

Yakışmıyor da sorumlu kim?

Altyapı probleminin geçmişi uzun yıllara dayanıyor deniliyor.

Tamam, doğru da peki şimdi ne yapılmalı sorusunun üzerinde neden kimse durmuyor?

Yerel yönetimlerin acilen bir eylem planı oluşturulması şart.

Her şeyden önce de akıl dışı projelerin hemen durdurulması, taşkın alanlarında yapılaşmanın derhal önüne geçilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde hepimizi ne yazık ki çok daha büyük felaketler bekliyor.

BU KENTİN MÜCADELECİ BİLİM İNSANLARI DA VAR

Bursa’daki kent suçlarını yakından takip eden TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı BAOB Özgürlük Meydanı’nda düzenlenen konserle kutladı.

TMMOB’a bağlı odaların Bursa Şube yöneticileri ve üyelerin yanı sıra halkın da katılım gösterdiği etkinliği takip edenler arasındaydık.

Bazı oda başkanları ile şehirdeki son durumu değerlendirerek kıymetli fikir alışverişleri yaptık.

İşlerini yürütmeye (!) çalışanların yanı sıra Bursa’nın bunca baskıya karşın boğun eğmeyen, vicdanlı bilim insanlarına da sahip olduğunu bir kez daha görüp, kent adına gururlandık.

TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreterliği görevini de sürdüren Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, etkinlikte şu sözleri sarf etti:

“Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere şehitlerimizi ve gazilerimizi saygıyla ve minnetle anıyoruz. Bizler de hem bireysel olarak hem de toplumdaki sosyal sorumluluğumuzun farkında olarak bağımsızlığımızın kıymetini bilerek, ülkemizin daha da ileri gitmesi için çalışmaya, üretmeye devam edeceğiz.”

Her cephe ne yazık ki kendi korku iklimini yaratmaya çalışıyor.

Rant odakları harcayamayacakları paraları kazanmaya devam ederken Bursa pek çok niteliğini kaybediyor.

Bu nedenle Başkan Şimşek’in de ifade ettiği gibi bireysel ve toplumsal sorumlulukların farkında olmak, bu bilinçle dik durmak fazlasıyla önem taşıyor.

Ahlaki değerlerin yok edildiği bir ortamda şehir için mücadele etmek belki her zamankinden çok daha güç olabilir; ancak böyle zamanlarda sergilenen duruş bir o kadar kıymetli ve şereflidir.