Bazı eksiklikler yok muydu?
Şüphesiz ki mevcuttu.
Ancak özellikle bugünle kıyasladığınızda halka açık alanlar çok daha fazlaydı…
Altyapıya hiçbir yatırım yapılmadı.
Yeni inşa edilen beton yığınlarındaki zemin katlar ticarete ayrıldı.
Yol kenarları kafeler ve marketlerle dolup taştı.
Dükkanların önlerinde ek kapalı kısımlar tasarlandı.
Amaç daha fazla müşteri için yeni oturma alanları oluşturmaktı.
Kamusal otoparklar yaratılmadı.
Trafik de doğal olarak içinden çıkılmaz bir hâl aldı.
Bilhassa hafta sonları bazı mekanlarda vakit geçirmek adına arabanız varsa park yeri bulmak için artık en az 15 tur atmanız gerekiyor.
Yapılan yanlışlardan ise ne yazık ki ders alınmıyor…
Özlüce’den Ataevler’e, Nilüfer’de hoyrat yapılaşma tüm hızıyla devam ediyor.
Aslında sadece Nilüfer’de değil, kentin doğusundaki bazı noktalarda da orantısız inşaatlardaki artış dikkat çekiyor.
Ankara merkezli hazırlanan ranta dayalı parsel bazlı planlar mevcut duruma tuz biber ekiyor.
2016’dan 2022’ye, geldiğimiz aşamada tam tersinin olması beklenirken Bursa’nın şehircilik anlamında geriye gittiği görülüyor.
Şahıslara ait arsalarda hakkı olan kullanacak elbette de en azından belediye hizmet alanlarının, devlete ait yerlerin bundan böyle ticari faaliyete açılmaması gerekiyor.
İnşaatların dokunulmazlığı mı var?
Cumartesi gecesi…
Yer, Özlüce’nin göbeği…
105 daireli iki bloğun inşaatı için peşi sıra dizilmiş beton mikserleri ara sokakları işgal etmiş.
Saatin kaç olduğunu umursayan yok.
Çılgınca beton dökülüyor.
Herhâlde zamlardan etkilenmemek için iş bir an önce bitirilmek isteniyor.
Durumdan rahatsız olanlar inşaat çalışmasını belediyeye şikâyet etmiş olacak ki bir zabıta aracı gelmiş.
İnşaat çalışması mı?
Gece vakti aynen devam etti!
Ceza kesilse de daha ekonomik geldi belli ki…
Belki de kesilmedi.
Hem Bursa’da inşaattan daha önemli ne olabilir ki?
Şikâyet edenler halt etmişler yani!
UNESCO adaylığı İznik’i kurtarır mı?
Kültür ve Turizm Bakanlığı, UNESCO Dünya Mirası 2022 daimi adaylığı için UNESCO’ya ‘2024 yılı konferansında görüşülüp karara bağlanmak üzere’ Türkiye’den sadece Bursa’nın İznik ilçesiyle ilgili dosyayı gönderdi.
Bu gelişme…
İznik Gölü’nün dibindeki ağır sanayinin kaldırılması, mutlak koruma alanındaki kaçak yapılaşmanın sonlandırılması, sazlık alanların doldurulmayıp ekosistemin korunması, göle 400 metre mesafede yeni fabrika temellerinin atılmaması, birinci sınıf tarım alanlarında talanın durması için bir vesile olur mu?
Esasen çok fazla şey yapmamıza gerek yoktu.
Su kuşları yaşama ortamı olarak uluslararası öneme sahip sulak alanların korunmasına dair, Türkiye’nin de 1994 yılında imzalayarak taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi’ne uyulsaydı bugün çok daha farklı bir İznik karşımızda olurdu…
Ancak bildiğiniz gibi bu kadim ilçenin ağır tahribata uğradı dokusu.
İznik’in kurtuluşu için belki de son umut UNESCO yolculuğu…