Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği’nde (BESOB) 28 yıllık Arif Tak saltanatının sona ermesi şüphesiz ki tabandan gelen önemli değişim talebinin net göstergesi.
Seçimin ardından ortaya atılan bir konuya ise açıklık getirmek gerekli.
Başkanlık için Fahrettin Bilgit’le yarışan Tak’ın oy kullanmaya gelenlere çanta ve 400 lira vermesi etik miydi?
Elbette değildi.
Ancak herkese verildi.
Herkes aldı.
Çünkü bu ilk kez yapılmadı.
Daha önceki seçimlerde de benzer uygulamalar vardı.
Oda seçimlerinde de çok sayıda hediye dağıtıldı.
Doğru olup, olmadığı tartışılır ki zaten etik olmadığını söyledik.
Ancak bunun seçim rüşveti şeklinde lanse edilmesi her şeyden önce Bursa esnafına haksızlık.
Kimsenin iradesini 400 lira için bir yöne kanalize edecek hali yok sonuçta.
470’e 300’lük seçim sonucu zaten tezi çürüttü.
İlçelerden gelenler de düşünülerek gelenekselleşmiş şekilde harcırah olarak verilmiş 400 lira.
Verilen yolluğu altını bir kez daha çizelim Bilgit’i destekleyenler de aldı.
Bu arada hazır etik demişken sorgulanması gereken çok daha farklı konular var aslında!
Senelerdir birlikte yol yürüyenlerin arkadaşlarını hançerlemesine tanıklık edildi mesela.
Birbirlerine yıllardır galiz sözlerle saldıranların ortaklıklarına da şahit olundu.
Bu nedenle Tak’ı devirerek BESOB’da tarih yazan yeni başkan Fahrettin Bilgit’in bundan sonraki süreci sağlıklı şekilde yönetmesi gerekli.
Birliğin dağılmasına izin verilmemeli.
Esnafın kısır tartışmaların dışına çıkarak dijitalleşen günümüz şartlarına ayak uydurması, her şeyden önce de kendini sorgulaması şart.
Fırıncı tatlı satar, pastacı ekmek…
Sonra da süpermarketler topa tutulur her şeyi satıyorlar diye…
Fırın demişken Bursa’nın doğu bölgesindeki fırınların yüzde 70’inin ruhsatsız olduğunu biliyor muydunuz?
Esnafın genel anlamda vatandaşla kurduğu ilişki, halkın gözündeki yeri ise apayrı bir konu!
Zam geleceği zaman ürünleri raflardan kaldıran, kredi kartı ile alışveriş yapılmak istendiğinde çoğu zaman yüz çeviren, asla fiş vermeyen, temel gıda ürünlerini zincir marketlerden çok daha pahalıya satan küçük esnafa karşı halk nasıl tepkisiz olsun?
Geçtiğimiz şubat ayında Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği’nin zincir marketleri boykot çağrısı karşılık bulmamış ve sosyal medyada “Pandemide zincir marketler olmasaydı, bakkalların insafına kalsaydık yanmıştık” şeklinde çok sayıda yorum yapılmıştı.
Suriyelilerin bazı mahallelerde esnafı işsiz bırakması gibi daha pek çok problem cabası.
Fahrettin Bilgit ve ekibinin değişim talebini doğru okuyarak haksızlıklara artık ses çıkarması, esnafı teknolojiyle buluşturması, esnafın halkla arasındaki bağları güçlendirmesi, hüsran projesi Çataltepe düğümünün de çözülmesi gerekiyor.
Seçimden önce Bilgit’in günümüz gerçeklerini baz alarak çizdiği çağa ayak uyduran perspektif kıymetliydi.
Söylediklerini yapabilirse ülke genelinde ses getireceği belli.
Bakalım Türkiye’ye örnek bir başarı hikayesi Bursa’dan çıkabilecek mi?
ÜNİVERSİTELERİMİZ ADINDAN SÖZ ETTİRMEYİ BAŞARIYOR!
Bir süredir Gaziantep Üniversitesi’nden kamuoyuna yansıyan haberleri şaşkınlıkla takip ediyoruz.
İlk olarak Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği’nin (RATEM) telif bilincini artırmak için üniversitede yapacağı sergi, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Akbaş tarafından engellendi.
Oysaki aynı eserler daha önce 40 üniversitede sergilenmişti.
Ancak Akbaş, “Burası yalnız İlahiyat Fakültesi. Ben İslam’a küfreden birinin fotoğrafını koyamam. İzin vermem yani. Burada Halk Bankası kredi kartı tanıtımı yaptı. Defettim” dedi.
İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Akbaş, kaçak dövüşmeyi tercih etti.
Yüreklice söylesenize İslam’a kim küfür ediyor?
Dekan, kredi kartı tanıtımını engellemekle de övünüyor.
Ancak neyin özlemini çektiğini net şekilde dile getirmekten yine delicesine korkuyor.
Açıkça ifade etmek gerekiyor:
İslam’a en büyük zararı bu zihniyet veriyor.
Yükseköğretim Kurulu ise tüm olanları sadece seyretmekle yetiniyor!
Gerçi Gaziantep Üniversitesi Rektörü’ne bakınca Dekan’ın böyle davranmasına insan daha az şaşırıyor.
Rektör Prof. Dr. Arif Özaydın, üniversitenin spor merkezinde yer alan kıyafet değiştirmek isteyenlerin kullandığı odaların kapılarındaki ‘Soyunma Odası’ yazılarını kaldırtarak yerine ‘Bayan Giyinme Odası’ ve ‘Bay Giyinme Odası’ tabelaları astırıyor.
Yetmiyor!
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı Bilal Erdoğan’ın da konuşmacı olduğu bir söyleşide bu uygulamasını icraat olarak katılımcılara duyuruyor!
Ayıptır, yazıktır ve gerçekten de günahtır yahu!
Bir kere de bilimle gündeme gelin…
Akademik başarıyla adınızdan söz ettirin!
Üniversitelerimizin hangi vizyonla yönetildiğini görüyor musunuz?
Geleceğimizin teslim edildiği bu zihniyetle ilgili işlem yapmayanlar söz konusu bakış açılarını onaylıyor olmalılar.