1-7 Mart Deprem Haftası, toplumsal bilinç oluşturulması açısından anlamlı.
Ancak konu 2022 Türkiye’sinde artık farklı bir yaklaşımla ele alınmalı.
İçi boş söylemlerin dışına çıkılmalı.
Halkın bilgilendirilmesi kadar seçilmiş kent yöneticilerinin de şuurlandırılmasına odaklanılmalı.
Türkiye ekonomisinin lokomotif kenti Bursa, ülkenin deprem açısından en riskli illerinin başında yer alıyor.
Şehirdeki yapı stoğunun son derece riskli olduğu da biliniyor.
Korkutucu senaryolar dile getiriliyor.
Uzmanlar olası bir felakette kentteki çok sayıda bölgeye uzun süre ulaşılamayabileceğini sıklıkla ifade ediyor.
Dolayısıyla tehlike arz eden binaların daha fazla vakit kaybetmeden kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi gerekiyor.
Bursa’nın deprem tehdidiyle ilgili acil eylem planı oluşturması şart.
Risk potansiyeli son derece yüksek kentin bu yönde bir yol haritası hala mevcut değil.
Şaka gibi ama ne yazık ki gerçek!
Tıpkı ulaşımda olmadığı gibi Bursa’nın uzmanlar tarafından yaklaştığı söylenen büyük depreme yönelik de master planı bulunmuyor.
Seçilmiş yerel yöneticilerin senelerdir süren ihmali, belirli periyotlarla bilindik sözler tekrar edilerek devam ediyor.
Son günlerdeki bazı açıklamaların ortaya koyduğu yaklaşım ise tüm sorumluluğun vatandaşın omzuna yüklendiği izlenimi doğuruyor.
Net şekilde ifade etmek gerekiyor:
Kaçak yapılara senelerdir oy için göz yuman, imar affıyla çoğu usulsüz binayı legal hale getirenlerin iş dönüşüme geldiğinde yurttaşa başının çaresine bak demesi hakkaniyetle pek bağdaşmıyor.
Halkın aklına dönüşüm meselesinde de devlet gelmeyecekse yerel yönetimlerin işi tam olarak ne?
Şüphesiz vatandaş da salt rant odaklı hareket etmemeli.
Sahip olduğu mülkten elde edeceği kazancı katlamaktan ziyade can güvenliğini öncelemeli.
Yerel yöneticiler de konjonktürün ruhuna aykırı hareket etmemeli.
Ekonominin durumu belli.
Halkı dönüşümden tamamen uzaklaştıracak söylemler geliştirilmemeli.
Vatandaş, bir yerel yöneticiden mahallesindeki dönüşümle ilgili bilgi almak istediğinde “Üste para istiyorsunuz, aklınıza devlet gelmesin” yanıtını alıyorsa kamuoyunda; Bursa, kaderine mi terk edildi sorusu gündeme gelir.
Siz çözüm odaklı hangi formülleri ürettiniz de denir.
Bursa için dertliyseniz, her şeyden önce bilim insanlarıyla oturup bir yol haritası belirlersiniz.
Yurttaşı azarlayan tavırlar partilerin 2023 hedeflerine zarar vermekten öte kente fayda sağlamaz.
Bursa’da trafik sorununu akaryakıt zamlarının çözmesini ummak gibi kentsel dönüşümde de tüm sorumluluğu vatandaşa yükleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışmanın nasıl bir vizyona sahip olmakla tanımlanabileceğini de düşünmek gerekir.
BESAŞ’TAN BİR ZAM DAHA!
Uzun kuyruklar ve toplu satış iddialarıyla gündemde olan BESAŞ’tan bir zam haberi daha geldi.
25 Ocak’ta 2 liradan satılan 400 gram ekmeğin fiyatı 2 lira 75 kuruşa yükseltilmişti.
Aradan kısa süre geçti.
%37,50’lik zam tatmin etmedi.
BESAŞ ekmeğine sessiz, sedasız bir “güncelleme” daha geldi!
Bu kez yüzde 9’luk zamla ekmeğin yeni fiyatı 3 lira olarak belirlendi.
Zam kararı sosyal medyada büyük tepki çekti.
Vatandaşları enflasyona karşı ezdirmeyeceğiz diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temel gıda ürünleri ve enerjide gerçekleştirdiği KDV indirimleri hatırlatıldı.
Yerel yönetimden neden benzer perspektifte bir adım gelmediği sorgulandı.
Geçim sıkıntısı had safhaya ulaşmışken belediyelerin öz kaynakları doğru kullanılmalı.
Gerekiyorsa sübvansiyon artırılmalı.
Bütçe akılcı yönetildiğinde yine 400 gram ekmeğin 1 liraya dahi satılabildiği örnekler çok uzakta değil.