Bir ara ortalık masaj salonlarından geçilmiyordu…
Kentte nereye baksanız, adım başında bir masaj salonu!
İsimleri de çok acayip, hele bazıları daha okuyunca gevşetiyor insanı!
Arz-talep meselesi tabii bu…
Demek ihtiyaç var ki, bu sektör canlandı…
Fakat sonradan anlaşıldı ki, bazı kötü niyetli kişiler masaj salonu tabelası altında gayriahlaki başka işler de yapıyor…
Neyse ki, ihbarları dikkate alan polisin ve İl Sağlık Müdürlüğü’nün çok sıkı denetimleri, uygulanan ciddi cezalar sayesinde, amacı dışında hizmet veren masaj salonları büyük ölçüde azaldı.
Diplomalı gerçek masör ve masözlerimiz meslek prestijini yeniden kurtardılar!
*
Dikkat ediyorum…
Şimdi de, hacamat merkezleri çoğalmaya başladı kentimizde!
Sosyal medyada da reklamlarından geçilmiyor!
İzlerken daha kanı çekiliyor insanın!
Hacamata neden bu kadar ihtiyaç doğdu bu ilgi oldu?
Problem kanda mı canda mı?
Hacamatın ne olduğunu bilmeyen yoktur herhalde…
Şöyle tarif edeyim kısaca…
Kökeni 5000 yıl kadar öncesine kadar dayandırılan bir çeşit akupuntur yöntemi…
Vücudun rahatsızlık duyulan bölgesindeki kılcal damarlardan vakum yöntemiyle, bir miktar kanı çekip rahatlatıyorlar.
*
Eskiden bunu sülük denilen hayvanlarla yapıyorlardı, şimdi daha sağlıklı tıbbi malzemeler kullanıldığı söyleniyor.
İnternetten şöyle bir göz attım, sayısız hastalığa iyi geliyormuş hacamat…
Okuyunca ben de şaşırdım.
Yalnız uzmanların ciddi uyarısı var…
Bu tür alternatif tedavi yöntemlerine, doktorunuza danışmadan asla uygulanmaması öneriliyor…
Çünkü;
Sağlık bulacağım derken sağlığınızı tamamen kaybetme riskiniz de var…
Steril olmayan ortamda ve eğitimini almamış kişilere hacamat yaptıranlar, ölümcül bulaşıcı hastalıklara veya kan kaybına bağlı ciddi sorunlarla karşılaşabilirmiş.
Görülüyor ki;
Hacamat merkezleri, kötü niyetli masaj salonları kadar tehlikeli!
Sağlık Bakanlığı, onlara karşı da denetimden asla taviz vermemeli!
İzinsiz, belgesiz merdivenaltı hacamat merkezi işletenleri, en yakın masaj salonuna götürmeli!
Romantik Başkan!
Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan‘dan bir video paylaşımı geldi…
Referandumla ilgili bir şey sandım…
Açınca güldüm!
14 Şubat Sevgililer Günümüzü kutluyordu Başkan!
Kısa ama öz cümle ve görüntülerle işlenmiş onbeş yirmi saniyelik videoda, sevginin önemine, gücüne vurgu yapılıyordu.
Sadi Başkan‘ın mesajı açıktı…
Sevgi insanlara sunulan en güzel ve en büyük hediye!
Ne mutlu sevene, sevilene!
Ve sevginin kadrini kıymetini bilene!
Evet-hayır
Erkan Yolaç referandumu başlatsa ve şöyle seslense:
“Referandum sürecince, siyasetçilerin sorularına kesinlikle evet-hayır cevabı vermiyorsunuz…
Yaptıkları yorumları, konuşmaları da başımızı emme basma tulumba gibi sallayarak tasdiklemiyorsunuz… Hazır mıyız? O halde, duydunuz Cumhurbaşkanımızın sesini, demokrasi yarışmamız başladı!”
Eko-roman!
Bir mahalle gezisi sırasında, milletvekili roman vatandaşa sorar:
“Evde durumlar nasıl teyzeciğim?”
Gülerek verir cevabı roman vatandaş:
“Nasıl olsun be ya vekilim, her zamanki gibi… Evde dolabı aç, dolap bizden aç!”