ABD ile diplomatik ilişkilerimizin daha da limonileşmesine gerekçe gösterilen, tutuklu rahip Brunson sayesinde, o meşhur tarihi bir hikaye de yine anlatılır oldu.
Hangi hikaye mi?
Henüz duymamış olanlara da biz aktaralım.
Bursa’nın Osmanlı’nın başkenti olduğu yıllar…
Altıparmak Çatalfırın’daki Arap Şükrü sokağının olduğu bölgenin adı o dönemde “Yahudilik” olarak geçiyor.
Hali vakti yerinde bir Müslüman, tam o semtte sokak çeşmesi yaptırıyor ve üzerine de şu kitabeyi yazdırıyor:
“Her kula helal, Müslümana haram!”
*
Vay sen misin bunu yazdıran!!!
Çarşı karışıyor.
Konu kadıya kadar ulaşıyor.
Müslümanları ayağa kaldıran o yazıyı niye yazdığını soran kadıya şu yanıtı veriyor adam:
“Çok geçerli bir gerekçem vardır ama yalnız Sultan’a söylerim!”
Bunun üzerine yaka paça Padişah’ın huzura çıkarırlar…
Ona da şöyle der:
“Sultanım, vereceğiniz hükme, boynum kıldan incedir. Ne olur önce delillerimi ispatlamama izin veriniz!”
*
İzni veriyor Padişah…
Ve çeşmeyi yaptıran o adamın isteği doğrultusunda, sinagogdan bir hahamı, kiliseden bir papazı ve cemaati en çok bir caminin sevilen sayılan imamını yakalatıp bir haftalığına hapse atıyorlar…
O bir hafta içinde halktan gelecek tepkileri gözlemliyorlar…
Haham ve papazın hapse atıldığını duyan azınlıklar ayağa kalkmışlar. Diğer ülkelerden mektup üzerine mektuplar gelmiş, elçiler gönderilmiş… Padişaha kadar çıkıp, “Bizim din adamımız masumdur. Ona hepimiz kefiliz, neyse kefaleti ödeyelim, serbest bırakınız” demişler.
*
Fakat, imamla ilgili tepki gösteren hiç olmamış. Aksine daha camiden götürülürken cemaat başlamış aralarında konuşmaya:
“Tutukladıklarına göre kim bilir ne halt işledi? Vay bee, biz de onu dini bütün biri zannediyorduk! Halinden belliydi güvenilmez olduğu…”
Bir hafta sonra Padişahın huzuruna tekrar çıkan çeşmeyi yaptıran adam, boynunu bükmüş:
“Yüce Sultanım! Siz de gördünüz, duydunuz… Arkasında yıllardır namaz kıldığı imamı bir dakikada satan o Müslümanlara yaptırdığım çeşmenin suyunu haram etmekle haklı mıyım, haksız mıyım?”
Padişahın ne dediğini de siz tahmin edin artık!
İşçi bulma kurumu belediyeler
İş başvurusu için gelenlerin yoğunluğu üzerine Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, belediye bünyesinde bir İş ve Meslek Edindirme Ofisi kurdurmuştu.
İşte bu ofis, 2018 yılının ilk altı ayı içinde kendilerine başvuran 5 bin 200 kişiyi işe yönlendirmiş…
Bu rakamın 680’i işe yerleşmiş.
Tabii akla şu soru geliyor…
5 bin 200 kişiden 680’i işe girdiğine göre kalan 4 bin 520 kişi ne oldu?
Kaçı hala işsiz?
Ofis, iş bulmanın dışında ilgili kurumlarla ortaklaşa düzenlediği kurslarla da 180 kişiyi meslek sahibi yapmış.
Diğer belediyelerimiz de benzeri projeler üretiyorlar sürekli…
Görünen o ki;
İşsizlik, belediyelerin de en büyük sorunu!
Belediye başkanlarını gören vatandaşın ilk isteği, kendisine veya bir yakınına iş oluyor. Başkanların cepleri iş başvuru CV’lerinden geçilmiyor.
Mahallesine, semtine alt ve üstyapı hizmeti beklentisi bile ikinci planda kalmış durumda!
“Bursa’ya kadın eli değecek!”
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, bayramda Bursa’daydı…
Bakanlığının ve partisinin düzenlediği etkinliklere katılan Bakan Selçuk, buralarda yaptığı konuşmalarda sık sık şu cümleye vurgu yaptı:
“Bursa’ya kadın eli değecek!”
Bakan’ın her konuşmasında bu sözü sıkça dile getirmesi, bazı partililerin kafasında farklı çağrışımlar yapmış…
“Kesin önümüzdeki yerel seçimlerde belediye başkan adaylarımızdan biri kadın olacak! Bakanımız bunun sinyalini veriyor” diyenler var.
Olur mu olur?
Güzel de olur!
Yakışır.
Gıyb-ET
Bir gün parayı bulursam, ben de Nusr-ET’e rakip bir et restoranı da ben kurayım diyorum…
İsmini de buldum:
“Gıyb-ET!”
Bu fikrimi sosyal medyadan da paylaştım önceki gün…
İsmini beğenip destekleyenler de oldu, “sakın deneme tutmaz, eti severiz ama gıybeti asla, özellikle de siyasetçilerimiz” diyerek korkutanlar da…
Gıyb-ET’ den vazgeçtim, Trump-ET koyabilirim ismini!