13 yaşında…
3 yıl önce Suriye’nin Halep şehrinden Türkiye’ye göç eden 5 çocuklu ailenin tek erkeği…
Baba yok!
Ailesini göndererek kurtarıyor ama söylentiye göre o savaşta hayatını kaybediyor.
Fakat Hüseyin babasının hala yaşadığını, Halep’te inşaat mühendisliği yaptığını zannediyor, belki de kendini öyle kandırıyor.
Bursa’ya gelmelerine, babasıyla geçmişte ticaret yapmış hayırsever bir camcı aracılık etmiş.
İki katlı müstakil bir evde, oldukça kalabalık bir nüfus yaşamaktalar…
*
Mahallemizdeki berber dükkanında tanıştık Hüseyin’le…
Ufak tefek, sevimli bir çocuk…
“Gel seni bizim yeni çırağımız Suriyeli Yattara Hüseyin’le tanıştıralım” dedi, dükkanı işleten Murat ile Adem kardeşlerim…
Patronunun biri Karadenizli olunca hemen ortama uyum sağlamış Hüseyin…
Tıraşa gelen müşterilerin “nerelisin sen?” sorusuna “Bize her yer Trabzon” cevabını veriyor!
Sorunun devamını da ezberletmişler:
– Trabzon’un neresindensin?
– Çaykara!
– Çaykara nereye bağlı?
– Of’a!
– Peki Of nereye bağlı?
– O direkt Allah’a bağlıdır abi!”
*
Dün, berber dükkânının önünden geçerken, baktım bizim Yattara Hüseyin saçları yine yana yatırıp taramış, jölelemiş…
“Hazır yakışıklıyken, gel seninle bir 23 Nisan sohbeti yapalım” dedim…
Murat ve Adem de, bayram geleneğine uysun diye, boş olan berber koltuğuna oturttular onu…
Ben sordum, Hüseyin az Türkçesiyle verdi cevapları…
İşte mini söyleşimizden bir bölüm:
*
“Özlüyor musun Halep’i, doğup büyüdüğün yerleri Hüseyin?”
“Özlüyorum abi ama oraları çok fena, karışık her yer, savaş yapılıyor, insanlar korkuyorlar”
“Orada kalan arkadaşlarının durumuna üzülüyor musun?”
“Evet üzülüyorum. Orada arkadaşlarım da var, akrabalarım da var, onlar da kaçsınlar, ölmesinler diye hep dua ediyorum…”
“Peki, savaş biterse, tekrar geri dönmek ya da başka bir ülkeye gitmek ister misin?”
“Bitmez ki savaş orada! Bitse de dönmeyiz, Türkiye’ye, Bursa’ya alıştık, seviyoruz buraları…”
“Hayalin, hedeflerin var mı? Ne olmak istersin büyüyünce?”
“Okuyup mühendis olmak istiyorum. Okuyamazsam da berberlik mesleğini öğrenmek isterim, o da güzel iş…”
“Burada nasıl geçiniyorsunuz, kim bakıyor size?”
“Annem, dayılarımın yengeleri çalışıyorlar makinede dikiyorlar kumaş filan… Dayılarım da arada gönderiyor para ama çok kalabalık ev, çocuk çok, yemek yetmiyor para yetmiyor be abi!”
“Çok paran olsa, ilk ne almak isterdin?”
“Bisiklet, top, bir de telefon… Halep’te vardı bisikletim ama getiremedik, kaldı orada!”
“Bugün 23 Nisan, günün önemini biliyor musun?”
“Bilmiyorum nedir abi?”
“Çocukların bayramı bugün! Atatürk armağan etti onlara…”
“Biliyor musun abi, ben Atatürk’ü de çok seviyorum. Keşke Suriye’de de olsaydı bir Atatürk, böyle savaşlar olmazdı belki, biz de bayram yapardık…”
“Atatürk, yalnız Türk çocuklarına değil tüm dünya çocuklarına armağan etti bu bayramı… Senin de bayramın…”
“Ne oluyor bayramda?”
“Çocuklar, gönüllerince eğleniyorlar, oynuyorlar bugün… Sen de oynamak, eğlenmek ister misin?”
“Yok istemem. Suriye’de bitsin savaş, o zaman daha güzel olur bayram bize!”