Olay Gazetesi Bursa

Suç akrepte mi yoksa yelkovanda mı?

Yaşlı adam, yarı zemin kattaki küçük bir saatçi dükkanından içeri girdi. Yelek cebinden, kapağı gümüş işlemeli köstek saatini çıkarıp, tezgahının üzerine koydu: – Bak şu meret şeye, bozuldu galiba! – Yine nesi var? – Yelkovanı çok hızlı dönüyor!   *   Saatin önce üst camını çıkardı saatçi, akreple yelkovanına bir göz attı. Sonra elindeki minik […]

Yaşlı adam, yarı zemin kattaki küçük bir saatçi dükkanından içeri girdi.

Yelek cebinden, kapağı gümüş işlemeli köstek saatini çıkarıp, tezgahının üzerine koydu:

– Bak şu meret şeye, bozuldu galiba!

– Yine nesi var?

– Yelkovanı çok hızlı dönüyor!

 

*

 

Saatin önce üst camını çıkardı saatçi, akreple yelkovanına bir göz attı.

Sonra elindeki minik tornavidayla arka kapağını söküp, zembereğini kontrol etti, “tamamdır” diyerek kapağını kapatıp uzattı.

Yaşlı adam, saatini cebine koyarken, borcunu sordu…

At bir çay parası yeter” dedi saatçi, en sadık müşterisine…

Sadık olduğu kadar ilginç bir müşteriydi yaşlı adam…

Yılda bir defa mutlaka uğrardı, tarihini de hiç şaşırmazdı, her 1 Şubat sabahı damlardı dükkana…

Bir tesadüf mü yoksa bilerek mi hep o tarihte geliyordu?

Aklından geçirse de soramıyordu yaşlı adama.

Şikayeti de hep aynıydı…

Saatinin ya akrebi hızlı dönüyor derdi ya yelkovanı…

 

*

 

Yine soğuk ve yağmurlu bir şubat günüydü…

Fakat yaşlı adam yoktu ortada…

Saatçi tam dükkanını kapatmak üzereyken, genç bir adam girdi içeri…

Cebinden bir saat çıkarıp gösterdi sıkılarak:

– Bu saatin sahibini hatırladınız mı?

O yaşlı adamın saatiydi. Görür görmez tanıdı…

– Ne oldu, niye kendi gelmedi bey amcamız?

Genç adamın gözleri doldu:

– Babamı geçtiğimiz günlerde kaybettik. Hastalığı sırasında bıraktığı bu zarfı size vermemi vasiyet etmişti…

 

*

 

Zarfı tezgahın üzerine bırakıp, tekrar sokaktaki yağmura karıştı genç adam…

Saatçi, elleri titreyerek açtı zarfı…

İçinden, yıllardır şikayet ettiği o saatinin akrep ve yelkovanı çıktı…

Bir de kurşunkalemle yazılmış kısacık bir not:

Ben geç de olsa öğrendim. Sen de boşuna kurcalama saatleri, bütün arıza zamandaymış! Ha bu arada 1 Şubat, benim doğum günümdü!”

(Bursa’nın Ufak Tefek Aşkları-2004 kitabımdan…)

 

Vekillerimiz erken seçim kararını ilk duyduklarında…

 

AK Partililer:

Mehmet Müezzinoğlu, “Sağlık olsun, ne diyelim!”

Hüseyin Şahin, “Ak düştü saçlarıma seçimden seçime koşmaktan vallahi!”

İsmet Su, “Hayırlı olsun, 1 Kasım nedir ki su gibi gelir geçer!”

Zekeriya Birkan: “Hay bendeki şansın!..”

Bennur Karaburun, “Şemsiye tutan o genci hemen bağlayın bana!”

 

CHP’liler:

Lale Karabıyık “Çok erken seçim oldu bu… Bilimsel izahını yapamayız seçmene!”

Ceyhun İlgil, “Madem koalisyon kuramayacaktınız, baştan söyleseydiniz de ameliyatlara girseydim bari!”

Orhan Sarıbal, “Sonbahar, seçim için uygun mevsim değil, yine hasat alınmaz o sandıklardan!”

 

MHP’liler:

Kadir Koçdemir, “Millete vali değil vekil olduğumu anlatana kadar, seçim geldi hayret bişi!”

Tevfik Topçu, “İnsanın bir kere ters gitmesin işi, Durak’ta muhallebi yerken kırılır dişi!”

 

Transfer kardeşliği!

 

Bu transfer döneminde, Bursaspor’la Fenerbahçe tam bir transfer kardeşliği yaptı.

Bursaspor‘un 4 futbolcusu gitti Fenerbahçe‘ye, onlardan da 3 futbolcu geldi Bursaspor‘a…

Krasic ve Holmen‘i de göndermek istediler fakat Ertuğrul Hoca sıcak bakmadı…

Gelseler 5 Fenerbahçeli olacaktı.

Her futbolcunun hayali Fenerbahçe’de oynamaktır” açıklaması yapanlar bu transfer grafiğine iyi baksınlar…

Ders alsınlar!

Hayalleri suya düşmesin!