Belediye başkan aday adayıydı…
Elinde kestane şekeriyle ziyaretime geldi.
“Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” diyerek, başladı seçimi kazanırsa neler yapacağını ballandıra ballandıra anlatmaya…
Aday gösterileceğine kesin gözüyle bakıyordu.
“Büyük ihtimalle beni aday gösterecek partim ama sen de köşende hakkımda güzel bir şeyler yazarsan, daha garanti olur” dedi kasılarak…
Uyardım:
“Baştan söyleyeyim, benim yazdıklarım kafadan eleniyor, hayatta aday olamıyorlar!”
Şaka yaptım zannetti.
Yazdım…
Aday olamadı!
*
Belediye başkan adayıydı…
Elinde lokum kutusuyla geldi medyaya…
“Yediğin lokum olsun, kalemine kuvvet dolsun” diyerek, seçimi kazanırsa, gerçekleştirmek istediği harika projelerini anlata anlata bitiremedi…
Ne partisi ne kendisi anketlerde bile çıkmıyordu ama o çok iddialıydı…
“Bursa’daki mevcut adaylar içinde var mı benim kadar sevilen, sayılan, deneyimli başka biri? Ülkesini, kentini ve kendi geleceğini düşünen oyunu bana verir arkadaş” dedi ve ekledi:
“Fakat basın desteği de şart azizim!”
Havası kaçmasın diye sıkılarak, “Ben yazmayayım sizi, yazarsam başkanlık şansınız ters tepebilir, kentin geleceği etkilenmesin” dedim.
İnanmadı.
Seçimde oy kullandığı sandıkta bile kendisine 1 oy çıktı!
*
Muhtar adayıydı…
Elinde, son kullanım tarihi bitmek üzere olan bayramdan kalma madlen çikolata kutusu…
Bir tomar da seçim broşürü…
“Çam sakızı, çoban armağanı” diyerek, kutuyu masamın kenarına bırakır bırakmaz, muhtar seçilirse mahallesine yapacaklarını, elindeki broşürden sıralamaya…
“Senin dışında kaç aday var?” diye sordum…
“10 aday daha var ama hepsi tırıvırı, mahalle halkının gözünde on numara aday benim. Hele bir de beni yazarsanız köşenizde, diğer adayların hepsi havlu atar vallahi” dedi.
Müthiş özgüveni vardı.
“Yazmasına yazarım ama sonra sen havlu atabilirsin seçimde” uyarıma güldü kıs kıs…
Seçimde sondan üçüncü çıkmış.
Yine de büyük başarı!
Öneriye destek
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, seçim sonuçlarının ardından yaptığı “Büyükşehir belediye başkanını halk seçsin, o da ilçe başkanlarını belirlesin” önerisini Anayasa’ya ve demokrasiye aykırı bulanlar da var, destekleyenler de…
Dün ben de bu konuda kafalara takılan sorulara yer vermiştim köşemde…
Yazımı okuyan eski bir siyasetçi aradı…
“Bahçeli’nin önerisini destekliyorum ama bir şartla” dedi ve şartını da söyledi:
“Bu uygulama önce siyasi partilerde test edilsin. Parti üyeleri sadece il başkanlarını seçsinler, il başkanı da ilçe başkanlarını belirlesin. Şayet seçilmiş il başkanı, birlikte çalışacağı ilçe başkanlarını hiçbir baskı altında kalmadan özgürce belirleyebilirse, sistem yerel yönetimlerde de uygulansın…”
Güzel fikir!
Ne bereketli oymuş, say say bitmiyor!
Tek zarfın içine bu kadar çok oy pusulası koyarsanız, geçersiz oylar neden bu kadar çok çıktı diye daha çok ağlanıp sızlarsınız…
Büyükşehir belediye başkanlığına ait oy pusulası ayrı zarfta olsaydı, seçim çoktan bitmiş, mazbatasını alan başkanlar koltuğuna oturmuştu.
Seçimin üzerinden 5 gün geçti, itiraz edilen 21 ilde oylar tekrar tekrar sayılıyor.
Bütün gözler İstanbul’da!
Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım’ın arasındaki oy farkı kapanır mı?
Bu saatten sonra kapansa ne olur, açılsa ne olur?
Oy sayım işlemini yapanların halini gördükçe, “Köyden Döndüm Şehire” filmdeki o unutulmaz sahne geliyor gözlerimin önüne…
Zeki Alasya, Metin Akpınar, Halit Akçatepe, Kemal Sunal’ın buldukları altınları bir türlü sayamadıkları o komik sahne…
Dünyaya daha fazla kendimizi güldürmeden, bu oy sayımı demokrasimize yakışır olgunlukta sonuçlansın artık…
Kazanan alsın mazbatasını, kaybeden tebrik etsin…
Herkes dönsün işine gücüne…
İtirazım var!
– Sevgili Başkanım!
– Ne var?
– Diyorum ki, biz de seçim sonuçlarına itiraz edelim mi?
– Dalga mı geçiyorsun?
– Hayır çok ciddiyim Başkanım…
– Nesine itiraz edeceğiz kardeşim? Sonuç ortada!
– Öyle deme Başkanım! Seçimi kazanan adayla aranızdaki oy farkı çok az çıktı! Oysa daha büyük bir fark bekliyorduk biz, sayımda kesin bir yanlışlık var!
– Len git vurdurma kendini!