Flipboard
Televizyondaki kendine özgü yemek programlarından tanıdığımız ünlü gurme Vedat Milor, kurban bayramında, sosyal medyadan bir tartışma başlatmıştı.
Bayram bitti ama tartışma hala sürüyor.
Twitter hesabından bir anket düzenlemişti Milor…
Takipçilerine sormuştu:
“Menemen yemeği soğanlı mı olur, soğansız mı?”
*
Menemeni bilmeyen yoktur herhalde!
Melemen diyenler de var!
Evde hazır yemek olmadığı zamanlarda hatta iş yerlerinde herkesin en kolay ve en çabuk yaptığı, zenginin de fakirin de aynı lezzeti tattığı milli yemeklerimizdendir…
Maliyeti, malzemesi, işçiliği en az olan tam bir tembel yemeği…
Yeşil biber ve domatesi doğra tavaya, yağda biraz piştikten sonra kır üstüne açlık durumuna ve yiyecek kişi sayısına göre yumurtayı…
Al sana menemen!
Ekmeğini bandıra bandıra ye hemen!
*
Bayrama rağmen tam 500 bine yakın kişi üşenmemiş, Milor’un bu anketine katılıp menemenle ilgili görüş bildirmiş…
Sonuç mu?
“Soğanlı daha güzel olur” diyenlerin oranı yüzde 51 çıkmış!
Benim de içinde bulunduğum yüzde 49’luk grup da soğansız menemeni tercih etmiş!
Zevkler ve renkler tartışılmaz!
Her iki türlü sevene de saygımız sonsuz!
Aslında sorulması gereken bir soru daha olmalıydı:
“Menemen acılı mı daha güzel olur acısız mı?”
Eminim acılıyı tercih edenlerin oranı yüzde 99 çıkardı!
Çünkü, acısız menemen, turşusuz, arnavut bibersiz kuru fasulye yemeğe benzer!
*
Laf aramızda;
Yumurtaya gelen seri zamlardan sonra yakında ankete şu soru da eklenebilir:
“Menemeni yumurtalı mı yapsak daha hesaplı olur, yumurtasız mı?”
Yumurta zamlanmaya devam ederse kırk yıllık menemen bu gidişle olur yenemen!
O yüzden ankete takılmayalım fazla, domatesini, biberini bulduğumuza şükredip, soğanını sarımsağını aramayalım!
Bu nasıl kriz?
Denize, sahillere gidiyorsun dolu…
Dağa, ormana kaçıyorsun dolu…
AVM’lere gidiyorsun, dolu…
Çarşılar, pazarlar, mağazalar dolu…
Oteller, restoranlar, meyhaneler, kafeler dolu…
İnşaatlar bulutlarla yarışıyor…
Yollar desen araçtan geçilmiyor…
Tatil üstüne tatiller yapıyoruz…
Bir de “Memlekette ekonomik kriz var! Millet aç aç!” diyorlar…
Gördüklerimize mi, söylenenlere mi, hangisine inanmalı?
Bu kadar insan gömü bulmuş olamayacağına, para basamayacağına göre, geriye iki ihtimal kalıyor…
Ya, ekonomiyle ilgili olumsuz veriler fazla abartılıyor, korkulacak ve büyütülecek bir durum yok…
Ya da;
Depremle yaşamaya alıştığımız gibi ekonomik krizlerle, borçlarla, kredilerle yaşamaya alıştık!
Var mı üçüncü bir ihtimal?
Benim aklıma başka gelmiyor!
Bu japonlar da çok olmaya başladılar!
İzlemeye gittikleri maç sonrası stadyumun tribünlerini temizliyorlar…
Tatil için geldikleri yerleri temizliyorlar…
Bizim ülkemizde de sürdürmüşler bu geleneği…
Yerli turistlerin ve belde halkının şaşkın biraz da mahcup bakışları arasında, güneşlendikleri sahilleri temizleyip de ayrılmışlar!
Yapmayın kardeşim böyle şeyler!
Eski köye yeni adetler getirmeyin!
Kötü örnek oluyorsunuz!
Nimetlerinden faydalandığı yerleri, o güzel mekanları kirletip, çöp dağı halinde bırakarak gitmeyi bir kültür haline getirmiş insanları durduk yerde niye sıkıntıya sokuyorsunuz?
Bu örnek davranışlarınız karşısında ya utananlar olursa?
Yaşadığınız dünyaya, çevrenize, doğaya saygınız, sevginiz var tamam anladık ama bir yere kadar…
Çöpçü müsünüz, turist mi kardeşim?
Haddinizi bilin!
Aldırmayın elimize çöp poşetlerini!
Bizim elimiz ağırdır, temizliğimiz çok pis olur!
Sahillerimiz
Bu yaz 2 milyon yerli turisti ağırlamış Bursa’nın sahilleri…
Her yıl artıyor rakam…
Rakamın artmasında, Büyükşehir Belediyesi’nin, sahillerdeki düzenlemelere, denizlerin temizliğine yönelik çalışmalarının katkısı büyük…
Aslında, Akdeniz’i Ege’yi arattırmayacak güzellikle nice bakir sahil beldelerimiz var.
Denizimizi daha temiz tutabilsek, konaklama ve eğlence mekanlarını arttırabilsek yabancı turisti de çekebiliriz.
Sahillerimizdeki turist sayısının artması kadar, bu yaz boğulma olaylarının azalması da sevindiriciydi.
