Günümüzde bilgiye ulaşmak artık çok kolay…
Bir o kadar da hızlı.
Kimin sayesinde?
Elbette bilişim teknolojisi sayesinde…
Hangi bilgiye ulaşmak istiyorsan, tıklıyorsun internetten arama motorunu, ister yazılı ister görsel hemen çıkıyor karşına bilgileri…
Eskiden öyle miydi?
Bir bilgiye ulaşmak için tozlu ve rutubet kokulu dev ansiklopedileri, sözlükleri sayfa sayfa tarardık, günlerce, saatlerce…
Sonra bulduğumuz sayfalar dolusu bilgileri de elimizle defterimize yazardık.
Fotokopi cihazı ilk çıktığında, insanlığın en büyük buluşu gibi gelmişti gözümüze…
*
İnternet sayesinde her türlü bilgiye ulaşmak kolaylaştı ve hızı sayesinde zamandan da tasarruf ediyoruz ama bu hızlılık beraberinde bilgi kirliliğini de getirdi.
Bilgi kirliliğinin moda adı, dezenformasyon!
Bu sorun cahillikten daha tehlikeli!
Kasıtlı veya bilinçsizce paylaşılan yalan yanlış bir haber ya da bilgiyi sosyal medyadan silmek kolay ama okuyanların bilinç altından silmek uzun zaman alıyor.
Virüs gibi tıklandıkça yayılıyor, sonunda o haberi paylaşan da inanıyor kendi yalanına!
Türkçemiz öyle esnek bir dil ki, bazen konuşmaların veya yazıların arasından cımbızlanan bir cümle bile bizi sosyal medyada anında vezir de yapabiliyor rezil de!
Çünkü insanların çoğu konuşmanın, yazının bütününe değil öne çıkarılan o cümleye odaklanıyor sadece…
Böyle olunca da ettiğimiz laf oluyor gaf!
Özellikle siyasetçilerin başı çok ağrıyor bu konuda.
*
Yazar Cemil Meriç’in çok sevdiğim bir sözü var…
Der ki;
“Doğruyu söylemek kolay, anlatmak zordur!”
Hele bunu sosyal medyada yapmak deveye hendek atlatmaktan daha da zor!
Neyse, konuyu bilgiye ulaşmaktan açtık, Google’nin yaptırdığı ilginç bir araştırmanın sonucuyla bağlayalım yazımızı…
Ülkelere göre, kendisine en çok sorulan sorulardan bir derleme yapmış Google…
Bizim ülkemizde ilk sıralarda, “Kırılan kalbi nasıl tamir ederim?” sorusu çıkmış!
Çok duygusal milletiz vesselam!
Yaşlanan yaşlanana…
Sosyal medyada yeni akım, yaşlılık fotoğrafını paylaşma…
FaceApp adındaki uygulamaya gönderiyorsunuz, son halinizi gösteren fotonuzu, anında sizin yaşlandırıyor.
Yaşlılığı sevimli olanlar paylaşıyor o fotoğrafını, beğenmeyenler siliyor kimselere göstermeden.
Ben henüz denemedim.
Kararsızım hala…
Laf aramızda;
Saçlarımı dökülmüş olarak göstermesinden korkuyorum!
Uzmanlar, uygulamanın gerçeğin ancak yüzde 33’ünü yansıtabildiğini belirtiliyorlar.
Sigara ve alkol tüketenle tüketmeyenlerin yaşlılıkları çok farklı olduklarını vurguluyorlar.
E normal, arada ciğer farkı var!
Geçenlerde katıldığım etkinlikte sohbet ederken, konu FaceApp uygulamasından açılınca, bir siyasetçi dost patlattı espriyi:
“Bu uygulama ne ki! Biz seçim dönemleri adaylıklar açıklanana kadar bir günde 20 yıl yaşlandığımız bile oluyor!”
Robotla mülakata hazır olun!
İsveç’teki bir belediyede, iş başvurusu yapanlarla mülakatı bir robot yapıyormuş…
Halkla ilişkiler uzmanları yerine o robot soruyormuş işe girecek adaylara soruları…
Adayların yaşı, cinsiyeti, dış görünüşü, etnik kökeni, ses tonu veya aksanı gibi faktörleri yok sayıyor, yetenek ve becerilerine odaklı tamamen önyargısız bir mülakat gerçekleştiriyormuş.
Sistemin örnek olması bekleniyor.
Olabilir de, çünkü robota torpil geçmez, duygusallık demagoji işlemez!
Yalnız iş dünyası değil, seçim dönemleri siyasi partiler bile adayların mülakatını robotlara yaptırabilirler.
Tabii “Bu kaçıncı aday adaylığınız? Daha kaç defa denemeyi düşünüyorsunuz?” şeklinde sorular sormasınlar adaylara…
Hurdacıda alabilirler soluğu!
Hayvansever okullar
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okulların hayvan sahiplenebilmeleri için çalışma başlatmış…
Güzel bir uygulama…
Kedi veya köpek düşünülüyor muhtemelen…
Keşke evcil hayvanlardan oluşan minik bir hayvanat bahçesi kurulsa her okulun bahçesine…
Çocuklar kendi elleriyle bakıp beslese…
Yumurtanın tavuktan çıktığını canlı canlı görseler…
Sayfalar dolusu kitap okumaya bedel…
İnşallah veliler bu uygulamaya sıcak bakar!