Hafta içinde sosyal medyada izlenme rekoru kıran çok ilginç bir görüntü vardı.
Bir site bahçesi…
Bahçenin içinde büyükçe bir kardan adam…
Kömürden gözleri, burnunda havucu…
Belli ki çocuklar yapmış…
Derken, bu sevimli kardan adamın yanına bir genç kadın geliyor… Gayet güzel giyimli, kolunda çantası…
Vakit ya sabah saatleri ya akşam, çünkü kimse yok etrafta ondan başka…
*
Önce uzun uzun bakıyor, sonra bir tur atıyor etrafında genç kadın…
Derken beklenmedik bir harekette bulunuyor, başlıyor elindeki çantasıyla kardan adama vurmaya!
Çantasını bırakıp tekme tokat giriyor!
Öfkesini alamıyor, en sonunda arkasına geçip itiyor yere hışımla…
Ve yere yıktığı kardan adamın üzerine çıkıp tepinmeye başlıyor!
Bu nasıl bir nefrettir, sanki intikam alırcasına zıplıyor…
Fakat, kayıp düşüyor ve acıyla kalkıyor ayağa, üzerindeki karları temizliyor…
Son bir kez daha bakıp yerdeki kardan adama, söylenerek uzaklaşıyor.
*
Tam bir incelenmesi hatta okullarda gösterilmesi gereken sosyolojik vaka!
Çünkü pek sağlıklı bir ruh hali yoktu kadının.
Bir insan, çocukların yaptığı masum bir kardan adama bu kadar büyük kin ve nefretle niye saldırır, hem de sakatlanmayı göze alma pahasına!
Görüntüyü hayretler içinde her izleyen, kendine göre bir yorum yapmış, tahminde bulunmaya çalışmış kardan adam düşmanı o genç kadın hakkında…
Benim de aklıma üç ihtimal geldi…
*
Ya, genç kadın kardan adamı hayırsız kocasına benzetti. “Kardan adam oluyor, benim heriften olmuyor!” diyerek o öfkeyle kardan adama saldırdı…
Ya, çalıştığı işyerinde gıcık olduğu birine, belki kaynanasına, komşusuna olan sinirini kardan adamı döverek rahatlamak istedi.
Yolda, metro veya otobüste kendisini taciz eden sapığa da benzetmiş olabilir!
Belki de;
Ülkemizde yaşanan terör olaylarından etkilenip, “yeterin len!” diyerek teröristlere ve onları üzerimize salanlara olan nefretini, öfkesini kardan adamdan çıkarmak istedi!
Başka ne olabilir ki?
Düş uykusu
Çekeyim perdeleri sıkı sıkı…
Telefonları kapatayım…
Bozayım kapının zilini de…
Kıvrılıp yatayım yatağımda, anamın karnındaki gibi…
Örteyim üzerime de en kalın yorganı, karanlığa saklanırcasına…
İçimdeki acıları, öfkeleri, gözyaşlarımı, umutlarımı yastığımın altına atıp, yatayım düş uykusuna şöyle sessiz ve derin…
Memleketime bahar,
Memleketime huzur,
Memleketime barış,
Ve dünyaya insanlık gelince, uyandırırsınız beni…
Olur mu?
Cibran’nın aforizmaları…
Bursa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof.Dr. Rüstem Aşkın, yeni yıl hediyesi olarak güzel bir kitap göndermiş…
Lübnan’lı edebiyatçı Halil Cibran’ın aforizmalarından oluşan ‘Çıkılamayan Yolculukların Dönüşü’ adlı kitabıydı…
Kitaptan, soğuk kış gününde içinizi ısıtacak birkaç aforizmayı paylaşmak istiyorum sizlerle de…
*İnsanın gerçek değeri, yaptığı iyiliklerle anlaşılır.
*Ayrılığı tadana kadar aşkın derinliği anlaşılmaz.
*Güzellik, sonsuzluğun aynada kendisine bakmasıdır.
*Ancak küçük insanlar birbirlerini küçümser.
*Kafa karışıklığı bilginin ilk adımıdır.
*Dağın zirvesine ulaştığınızda başlar asıl tırmanış…
*Cahille dostluk etmek, sarhoşla tartışmak gibidir.
*Dün bugünün hatırasıdır, yarın ise hayali…
*Kadınları konuşurken değil, size bakarken dinleyin.
*Doğru kişiyi bulduğunuzda, aşk size yön verir.