Olay Gazetesi Bursa

Gülünce gözlerin değil burnunun içi gülsün!

Bazen hiç olmadık şeylere katıla katıla güleriz ya (örneğin, benim yazılarıma)… Psikologlar, kontrol edemediğimiz bu kahkahaların en önemli ve temel insan davranışlarından biri olduğunu söylüyorlar. O yüzden kendinizi kasmayın gülün bol bol! Gülme halinin mizahla ilgisi de yokmuş… Gülmek için espri, fıkra, mizah şart değil diyorlar… Ağlanacak halimize boşuna gülmüyoruz!   *   Hadi gerçekçi […]

Bazen hiç olmadık şeylere katıla katıla güleriz ya (örneğin, benim yazılarıma)…

Psikologlar, kontrol edemediğimiz bu kahkahaların en önemli ve temel insan davranışlarından biri olduğunu söylüyorlar.

O yüzden kendinizi kasmayın gülün bol bol!

Gülme halinin mizahla ilgisi de yokmuş…

Gülmek için espri, fıkra, mizah şart değil diyorlar…

Ağlanacak halimize boşuna gülmüyoruz!

 

*

 

Hadi gerçekçi olalım…

Sıcacık evde oturmuş, pencere kenarında bir yandan çayımızı kahvemizi yudumluyor bir yandan da yağan karı seyrediyoruz…

O sırada yoldan geçen bir vatandaş, ayağı kayıp düşse, istem dışı da olsa gülmez miyiz?

Hele o düşen ben olsam, daha da gülersiniz değil mi?

Atalarımız boşuna dememişler “düşenin dostu olmaz” diye!

 

*

 

İnsanlar çoğu zaman başkalarının şakalarına güldüğünü sanırmış oysa konuşma sırasında en çok gülen aslında konuşan kişiymiş…

Buna, fıkra anlatma, espri yapma yeteneği olmayanlarda tanık oluruz sıkça…

Anlattığı fıkraya, yaptığı espriye gülen çok olmayınca bu açığı kendi kapatmaya çalışır. Çevresindekiler ise onun en çok bu halini komik bulup gülerler!

Psikologlar, gülmeyi insanları bir araya getiren ve bağ kurduran bir ‘sosyal duygu’ olarak tanımlamalarının bir nedeni de bu bence…

 

*

 

Gülmeyle ilgili bir ayrıntı daha paylaşayım…

Karşınızdaki kişinin, size gülüşü istem dışı mı, yapay mı yoksa içten mi bunu anlamak için ancak 30’lu yaşları geçmeniz gerekiyormuş…

Bu konuda da hayat tecrübesi gerekiyor, eh kolay değil düşe kalka öğreniliyor bu tecrübe!

Bir de;

Kontrollü ve fazla içten olmayan gülmelerde, ses burundan gelirken, istemsiz zoraki gülmelerde burun yerine başka organdan geliyormuş ses…

Hangi organ olduğu yazılmamış ama ben tahmin edebiliyorum neresiyle gülündüğünü!

Hatta şu an görür gibiyim orasıyla gülenleri!

 

Sen de bizdensin!

 

Ünlü spiker Halit Kıvanç, sunuculukta geçen yıllarını kitaplaştırmış…

İşte o yazdığı anılardan biri…

Çok popüler olduğu dönemlerde, bir seçim dönemi üç ayrı siyasi partiden milletvekilliği teklifi geliyor Halit Bey’e

Birbirinden çok farklı siyasi görüşlere sahip bu üç partinin yöneticileri de “sen bizdensin” demişler…

İşte bu söz çok dokunuyor Kıvanç’a, oturup ağlamış evinde ve sormuş kendin kendine:

Ben bu kadar sahtekâr biri miyim? Neden herkes sen bizdensin diyor!”

Ünlü spikerin bu sorusu, seçim dönemleri “Söz konusu vekillikse, partiler teferruattır” mantığıyla hareket eden, rozetsiz aday adaylara da tam kapaklık!

 

Nerde o eski karlar?

 

Yeni yılın ilk gününün sabahı, medyaya gitmek üzere evden çıktım…

Her taraf bembeyaz…

Kar, dinlenip dinlenip yağıyordu.

Karda yürür izini belli etmez” demesinler diye, özellikle üzerine henüz basılmamış taze karlara basa basa Bursaray istasyonuna gittim…

O da ne!!!

Yeni Büyükşehir Belediye Binası’nı geçtikten sonra bir baktım, Nilüfer’deki kar yoğunluğu Osmangazi ve Yıldırım’da yok!

Kestel-Gürsu bölgesinde de…

Eskiden yağdı mı, bütün Bursa bürünürdü beyazlara, şimdi bölge bölge yağıyor…

Neden acaba?

Nedeni belli değil mi?

Doğanın fabrika ayarlarıyla oynamaya devam edersek, kar yerine taş bile yağar başımıza!