Daha önce bir Marzing faciasını atlattılar…
Tehlike resmen teğet geçti ilçeyi…
Yalnız ilçeyi değil Bursa’yı da!
Metal hurdalardan çinko üreten o baca tozu üretim tesisi Mustafakemalpaşa’ya kurulmuş olsaydı, bugün toprağı da, suyu da, havası da zehir kusuyordu…
Nasıl bir tehlikenin kıyısından döndüğümüzü daha iyi görmek için Karabük’e bakmalı, orada yaşayanlara sormalı!
“Verilmiş sadakanız varmış!” diyeceklerine eminim.
*
Çevrecilerin, ilçe halkının tepkileri, İlçe Belediye Başkanı Sadi Kurtulan’ın kararlı duruşu, yerel medyanın büyük bir bölümünün duyarlılığı karşısında, tesisi Mustafakemalpaşa’da kurmaktan vazgeçmiş, Karabük’e gitmek zorunda kalmıştı, Marzing…
Neden yerel medyanın büyük bir bölümü diyorum çünkü bazı arkadaşları yurtdışındaki benzeri tesislerini gezdirip, zararsız ve çevreci bir tesis olduklarına inandırmayı başarmışlardı!
O inanan arkadaşlara bir Karabük gezisi de düzenlemeli!
Hak ettiler!
*
Bugünlerde yine gündemde Mustafakemalpaşa…
Orman ve kaplıcaların bulunduğu yaklaşık 40 bin dekarlık arazisi, Altın-Gümüş Kompleks Madeni ve Cevher Zenginleştirme Tesisi Alanına çevrilmiş.
Şayet o bölgede yapılacak sondaj çalışmaları sonunda, rezerv altın ve gümüş bulunduğu takdirde, 3 yıl içinde bu madenlerin siyanürle çıkarılması düşünülüyormuş.
Yarın çok geç olmadan…
İlçe Belediye Başkanı Sadi Kurtulan, ilçesindeki siyasi parti temsilcileriyle bir araya gelerek, bu tehlikeye karşı ortak tepki göstermişler…
*
Toplumsal duyarlılıklarını şu sözlerle özetliyor Sadi Başkan:
“Biz bir tarım ve hayvancılık kentiyiz. Tarıma dayalı sanayimiz gelişime açık ve her yıl büyümekte. Gelecekteki bu tabiat felaketinin ilçemize vereceği zararı hiçbir ekonomik birimle ölçmek mümkün değildir!”
Kaygılanmakta son derece haklı…
O siyanürün toprağa ve suya karışması demek, bire bin veren verimli güzelim ovasındaki tarımın da, hayvancılığın da hatta kaplıca turizminin de ruhuna Fatiha okunması demek…
Tamam Mustafakemalpaşa’nın taşı toprağı altın da, bu altınları ilçemizin havasına, suyuna, toprağına ve doğasına zarar vermeden çıkarmanın başka bir yolu yok mu?
Altını bulacağız derken, tarımını, hayvancılığını tenekeye döndürmeyelim!
40 yıllık dosttan ayrılmak…
İznik Belediye Başkanı Osman Sargın, 9 Şubat Sigarayı Bırakma Günü kapsamında katıldığı bir etkinlikte, “40 yıllık dostum” dediği sigaradan nasıl ayrıldığını anlatmış…
Tiryakilere tam bir ders niteliğinde…
Bakın ne demiş Sargın:
“Ben 40 yıldan beri sigara içen kardeşinizdim. Bir gün hastaneye gittim, dediler ki sen kalp krizi geçiriyorsun. Baygın değildim. Kendimi biliyor ve biraz terlemiştim. Acaba tansiyonum mu düştü diye gitmiştim dediler ki sen sigara içtiğin için kalp krizi geçiriyorsun ve acilen hastaneye kaldırdılar. Sigaranın büyük bir illet olduğunu o gün ve ameliyat sonrası da bizzat yaşadım. Dost değil en büyük düşmanımmış meğer! 45-50 gündür içmiyorum. Dünya varmış!”
Boşuna demiyorlar;
“Sigarayı bırak, o seni hastaneye veya cami avlusuna bırakmadan!”
Kaşar kalpli sevgili!
14 Şubat Sevgililer Günü ile ilgili reklam kokan haberlere bakıyorum…
Ve gülüyorum kıs kıs…
Bir restoran, “14 Şubat’ta sevgilinizi şımartın!” sloganını kullanmış…
Şımartın da, kalan 364 gün tepenize çıksın!
Hele bir peynir firmasının Sevgililer Günü’ne özel ürettiği kalp şeklindeki hediyelik peynire bayıldım!
Hem de eski kaşardan yapmışlar!
Onu alıp, sevgilisine hediye edecek vatandaş bence yılın en romantik kişisi seçilmeli!
Tabii hediyeyi verdikten sonra sağ kalabilirse!
Timsah Arena!
Büyükşehir Belediyesi, yeni stadyumun bulunduğu arazinin sahibiyle mahkemelikti.
Sonunda taraflar uzlaşmışlar.
Belediye, arazi sahibine, 41 milyon lira ödemeyi kabul etmiş…
Zaten ekonomik sıkıntıda Belediye…
Para yerine, Stada arazi sahibinin ismini vermeyi önerseydiler keşke!
Sevdim bu sözü
“Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir.”
(Pablo Picasso)