Haftasonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeydim…
Biliyorum, daha bu giriş cümlemi okur okumaz “Ee normal, hafta içinde güzel hatunlarla bol bol selfie çektirmenden belliydi!” diyeceksiniz.
Fakat durun hemen günahımı almayın!
Gidişim tatil amaçlı değil tamamen haber amaçlı resmi bir geziydi.
*
Kıbrıs’ın sadece kumar-deniz-eğlence turizminden ibaret olmadığını, tarihi, kültürel eserleri açısından da ne kadar zengin olduğunu bilinmesi hedefiyle çıkmışlar yola…
İşte bu amaçla hazırladıkları projenin ilk ayağı olan “ Alternatif Bir Rota, Vakıf Şehir Lefkoşa” turunun tanıtımı vardı.
Vakıflardan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun davetlisi olarak, ben de Bursa’dan katıldım tura.
Sağolsun Hakan Bey, bakan olduğu günden beri yurtiçi ve yurtdışındaki etkinliklere giderken, Bursa yerel medyasını da İstanbul’dan ayırmıyor.
*
Tur öncesi Girne Kapısı önünde düzenlenen törene, KKTC’nın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay ve Başbakanı Tufan Erhürman da katıldı.
Törende konuşan Başbakan Yardımcısı Çavuşoğlu, vakıfçılığın önemine vurgu yaptı sık sık…
“Kıbrıs bir vakıf adasıdır. Buradaki kadim Osmanlı vakıflarının varlıkları, Kıbrıs Türk’ünün haklı mücadelesinde Müslüman kimliğinin Adadaki en önemli belgesidir” dedi.
Verdiği rakamlara göre, 150 yıl önce Ada’nın yüzde 14’ü vakıf mülküyken bu oran, İngiliz sömürge döneminde ve Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde binde 6’lara kadar düşmüş.
Deniliyor ki;
Ada’da bugün hala Müslüman Türkler duruyorsa, o vakıfların ve koruyup yaşattıkları eserleri sayesindedir!
Gezince inandım ben de…
Kumarcılar Han’ı!
Gezi rotasında, Kumarcılar Han’ın da olduğunu duyunca, tam “bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz” diyecektim ki, rehberden açıklama geldi…
Eski adı Semerciler Hanı’ymış…
Semercilik mesleği adadaki eşeklerle birlikte azalınca, hanın ismi de defalarca değişmiş, sonunda en popüler olan bu ismi almış.
Muhtemelen kumarda kaybedenler buraya gelip, “Ah len ah! Ne eşek adamım ben, kumarda bütün paramı kaybettim!” diye ağlanıyorlar.
Geziden kısa kısa…
* Benim Kıbrıs’a ilk gidişimdi. Bizim Mudanya’ya benzettim biraz… Tek farkı kumar amaçlı gazinoları, otel ve kafelerinin çokluğuydu…
* Sağdan işleyen trafiğine alışmak kolay olmuyor. Yolun karşısına geçerken çarpılmadıysam, sürücülerin yayalara olan saygılarındandı. Taksilerin çoğu Mercedes’ti. Orada da, araç sayısı ve akaryakıt fiyatının artışından kaygılıydı insanlar.
* Programımız çok doluydu. Lefkoşa ve Girne’yi az da olsa Gazi Magosa’yı gezme fırsatı bulduk. Girne daha hareketliydi. Çarşı pazarda fiyatlar bizden aşağı değildi. Pazar günü Göztepe-Bursaspor maçını izleyecek bir açık kafe bulamadım. Nerenin takımı olduğu soranlara da bozuldum!
* Ada’ya eğitim sektörü de canlılık getirmiş. Öğrenci çoktu. Yabancı ve yaşlı turistler de…
* Kıbrıs’ın meşhur hellim peynirinden de yedik ama bana tadı öyle çok da güzel gelmedi.
* Etkinliğe gelen medya mensuplarının kaybolmaması ve yanlışlıkla gazinolara kaçmaması için kurdukları WhatsApp hattını başarıyla yöneten Bakan Çavuşoğlu’nun Basın Danışmanı Yakup Halit Bulut ve ekibi ile Vakıflar Genel Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Aslı Ceren ve ekibini ayrıca kutluyorum.
Selimiye Camii hatırası
Aralarında, 2. Sultan Selim’in Ada’yı fethinden sonra katedralden camiye döndürülüp ibadete açılan Ayasofya (Selimiye) Camisi de vardı.
Erken Gotik dönemin dünya üzerinde yaşatılan iki eserinden biri olan (diğeri de Magosa’da) bu muhteşem yapının önünde Bakan Çavuşoğlu ile birlikte gezi hatırası çektirmemek olmazdı.