Samime Sanay’ın söylediği, hüzzam makamındaki bu şarkıyı yıllar geçtikçe daha da bir sever oldum…
Ömrümüzdeki sonbaharlar çoğaldıkça, vefasızlık konusunda kuşlara haksızlık edildiğini de anlıyor insan…
İşte geldi yine bir sonbahar…
Başlar yakında çöpçülerle, şair ruhlular fazla mesaiye!
Çöpçüler, ellerinde süpürge, sararan yaprakların peşinden koştururlar, parktan parka…
Şairler ise ellerinde kalemi, hüzün kokan mısraların peşine takılırlar…
*
Sonbahar son yıllarda sosyal medyada da bir başka kutlanıyor!
Mevsimin en güzel fotoğraflarını paylaşan paylaşana…
Fotoğrafla birlikte yazılar, yorumlar paylaşanlar da oluyor…
Geçen gün baktım bir okur, yıllar önce köşemde yazdığım ve “Bursa’nın Ufak Tefek Aşkları” adlı kitabımda da yer alan “Güzün aydın sonbahar” başlıklı yazımdan bir bölümü paylaşmış…
Hoşuma gitmedi desem yalan olur.
Okuyunca, içim sonbahar rüzgarlarına direnen yapraklar gibi titredi!
Az şair değilmişim ben de gençliğimde!
İyi ki edebiyatı parçalamaktan atmamışlar içeri beni!
Şu cümlelere bakar mısınız?
*
“…Çöpçüler pek sevmese de, ben seviyorum sonbaharı…
Ağaçlardaki sarı yaprakların, deli rüzgarlara karşı verdiği o umutsuz direnişlerini seviyorum.
Bana yaşayamadığım sevdamı hatırlatır.
Ben kara sevdalı, o sarı…
Sonbahar benim dava arkadaşımdır. Saymadım kaç mevsimdir eylemlerdeyiz onunla…
Her sonbahar gelişinde, o rüzgarlara, yağmurlara karşı direnir…
Ben hatıralarıma ve yalnızlığıma!
Yenik düşsek de her baharda yeniden tomurcuklanır, güneş açar umutlarımız koparıldığı dalında…
Ve sevgiyle filizlenir…”
Yeşertene bak!
Bu fotoğrafı, bizim medyanın yolunda, cep telefonumla çektim…
Yaya yolundaki parke taşlarının arasında yeşeren bir çam fidesiydi.
Beton parkelerin arasından güneşi görüp, nasıl çıkıp boy verdiğine şaşırmamak elde değil!
Az ötesindeki bahçede kök salmış ağaçlar yapraklarını birer birer dökerken, o minik çam fidesi adeta sonbahar rüzgarlarına meydan okuyordu…
Yalnız sonbahara değil, onu betona hapsedenlere de!
O çam fidesi yaşama inadı, umudu ve direnciyle, geleceğe ve barışa dair umudu azalan insanlara da güzel bir mesaj veriyordu aslında…
Ne mutlu o mesajı alabilene!
Kadın doğumcu magazinciler!
Magazin medyasına hayranım!
Neden mi?
Nerede yeni evlenen bir ünlü sanatçı çifti yakalasalar, ilk soruları:
“Bebek ne zaman geliyor? “
Bekle de bir balayından gelsin insanlar, bu ne acele, altın mı takacaksın doğumda!
Kenan Mirzalioğlu-Sinem Kobal ile Kenan Doğulu-Beren Saat, bu sorudan en çok muzdarip olan çiftler…
Sinem ve Beren, olmadığına dair defalarca açıklama yapmalarına rağmen medyada “hamile mi?” diye haberleri yazılıp duruyor.
Neyse, sonunda ikisinden umudunu kesmiş olacaklar ki, yeni bir av bulmuş kadın doğum uzmanı magazincilerimiz…
56 yaşındaki Kibariye, şen kahkahasını atarak göbeğini gösterip, “Ben hamileyim anacım! Yazın beni ayol ama güzel yazın nazar değmesin!” demiş…
Gelin de maşallah demeyin bu habere!