İsveçli baba, gecenin bir yarısı bakıyor bebeğinin maması bitmiş…
Bebek açlıktan ağladı ağlayacak…
Her babanın yaptığını yapıyor, alıyor ceketi çıkıyor sokağa, açık bir bakkal, market arıyor…
Saatlerce dolanıyor, açık bir yer bulamadan, üzgün ve yorgun biraz da öfkeli bir şekilde dönüyor evine…
Güvenlik kaygısıyla bütün dükkanlar kapalı.
*
Bu olay, İsveçli babayı öyle etkiliyor ki, o gün karar veriyor, anne babaların bu tür çaresizliklerine son verecek bir buluş gerçekleştirmeye…
Gerçekleştiriyor da!
İnsansız bakkal dükkanı projesini hayata geçiriyor.
İçinde çalışanın olmadığı, 24 saat açık olan bir bakkal dükkanı açıyor…
Abone olan müşterileri, buraya akıllı cep telefonuyla girebiliyor ve aldığı ürünleri onunla taratıp, ödemeyi de kredi kartı hesabından aylık olarak yapabiliyormuş.
*
Haberi okuyunca, İsveçli babayı takdir ettim…
Sinek avlayan bizdeki bakkal amcalara ders ve örnek olacak bir buluş bu!
Bağlı bulundukları esnaf odası, bu teknolojik projeyi bizzat inceleyip, geliştirerek hayata geçirebilirler.
Ve böylece, bol kazançlı eski güzel günlerine dönebilirler.
Boş yere, AVM’lerin ve büyük süpermarketlerin şehir merkezi dışına çıkmasını beklemelerine gerek de kalmaz.
Beklerlerse daha çok sinek avlarlar!
*
Bu yazımı okuyan bakkallar şimdi diyecekler ki;
“Gündüz gelmeyen müşteri, gece mi gelecek?”
Niye gelmesin?
Denemekte yarar var.
Bakkal esnafını batıran, bol sıfırlı veresiye defterleri, yakın çevresindeki AVM ve süpermarketler, ödediği vergiler değil, teknolojik değişime ayak uyduramamasıdır!
Elin İsveçlisi bebeğine mama bulamayınca insansız bakkal açıyor…
Bizim bakkal amcamız müşteri bulamadım diye kepeng kapatıyor!
Hiç olmazsa e-bakkal projesini uygulayıp, internet üzerinden satış yapsınlar.
Un var, yağ var, şeker var, ne duruyorsun bakkal amca, e-helva yapsana!
Balon araba!
Bu balon yüklü özel otomobil fotosu, Bursa caddelerinden…
Sizce otomobil kime ait olabilir?
a) Baloncuya!
b) Balonsever sevgilisine doğumgününde, sürprizin gözünü çıkarmaya giden parası bol vatandaş!
c) Zabıtaya!
Mart ayı, dert ayı!
Bir dostum, kaynanasının kedisini kısırlaştırmak için oturduğu ilçenin belediyesindeki Hayvan Barınağı’nı aramış…
“Kaynanamın sokaktan sahiplendiği bir dişi kedimiz var. Onu getirsek kısırlaştırır mısınız?” diye sormuş, telefona çıkan ilgiliye…
Aldığı cevap çok garibine gitmiş…
Ne mi demişler?
“Üzgünüz beyefendi, biz kısırlaştırdığımız kedileri sokağa bırakıyoruz, size veremeyiz!”
Fıkra gibi!
İnanmadım ama ciddiydi…
Takıldım bende:
“Madem öyle, götür kısırlaştırsınlar, sonra takip kedini et hangi sokağa bıraktıklarını, erkek kediler peşine düşmeden git oradan al!”
Oscar
Oscar ödüllerinde “En İyi Film” ödülü, gazeteciliği anlatan film kazanmış…
Derim her zaman, bizim hayatımız film!