Daha önce sosyal medyada gruplaşan Bursalı ANAVATAN Partililer, pazar sabahı Nilüfer’deki Asya Spor Tesisleri’nde kahvaltıda buluştular.
Eski bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, il ve ilçe başkanları, yöneticileri, belediye ve il genel meclisi üyeleri, gençlik ve kadın kollarında görev alanlar…
Çoğu siyasetten kopsa da, aralarında değişik partilerde hala siyaset yapanlar da vardı.
*
Nostalji ve vefa kokulu etkinliğin fikir babası eski bakanlardan Ersin Taranoğlu…
Organizasyonu gerçekleştirenler ise, ANAP Gençlik Kolları’nın efsaneleri Şenol Kul ve Çetin Sabırlı…
Kahvaltı bahane, sohbetler, anlatılan anılar, espriler şahaneydi!
Hayatını kaybeden partililerin ruhuna duaların da okunduğu etkinliğin anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Taranoğlu yaptı…
ANAP’ın iktidarı döneminde, yerel ve genelde yaptığı başarılı hizmetleriyle Türk siyasetinin bir dönemine damga vurduğunu hatırlattı Ersin Bey “Oyumuz kalmasa da itibarımız devam ediyor. Çünkü ANAP bir ruhtu, elleri birleştiren bir sevgi partisiydi. Ömrümüzün en güzel yıllarını partide geçirdik. Kurduğumuz bu sevgi bağının kıymetini bilelim” dedi.
Taranoğlu’nun konuşmasının finalinde anlattığı fıkra tadındaki anekdot ise tam bir Türkiye gerçeğini yansıtıyordu…
*
Üniversitede en zorlandığı ders sırasında, Ersin Bey hocasından bir anlamadığı konuyu, üçüncü defa anlatmasını isteyince, Hocası “Evladım, sıkma kendini bu kadar! Herkes mühendis olmak zorunda değil, sen de mebus olursun” demiş gülerek…
Bakanlığı döneminde mezun olduğu üniversitesinin önünden geçerken aklına o hocasının söyledikleri geliyor Taranoğlu’nun…
Durduruyor makam aracını, onu ziyarete gidiyor.
Tanımıyor tabii hocası…
Aralarında geçen o diyaloğu hatırlatıyor:
“Hocam! Mühendis de oldum, mebus da… Hatta bakan bile yaptılar beni!”
Bunun üzerine hocası patlatıyor espriyi:
“Memleket neden adam olmuyor, şimdi anlaşıldı! Bizim mühendis yapmakta zorlandıklarımızı bakan yaparlarsa, iki yakası bir araya gelir mi bu memleketin?”
İttifakın dayanılmaz ağırlığı!
Yirmi gün kadar önce…
MHP Lideri Devlet Bahçeli, AK Parti ile seçim ittifakını, partisinin grup toplantısındaki şu sözlerle bitirmişti:
“Biz başkasına benzemeyiz MHP’yiz. Oyalanmaya, milleti aldatmaya, umutlarla oynamaya lüzum yoktur. Kendi yolumuzu kendimiz çizeceğiz. Kendi göbek bağımızı kendimiz kesmeye hazırız. Yerel seçimlere kendi adaylarımızla, kendi amblemimizle katılıp Türkiye’nin her seçim bölgesinde demokratik mücadelemizi yapacağız.”
Bu sözlerin ertesi günü, adını vermeyeyim sevdiğim saydığım bir MHP il yöneticisi ile karşılaşmıştık…
Seçimde iki parti arasında ittifaktan vazgeçilmesi kararını aynen şöyle yorumlamıştı:
“Üzerimizden ağır bir yük, sorumluluk kalktı. Kuş gibi hafifledik! Rahatladık! Göreceksiniz, ittifaksız daha başarılı olacak partimiz seçimlerde…”
O MHP il yöneticisine, ilk gördüğümde takılacağım…
İttifak geri geldi, kendisini şimdi nasıl hissediyor?
Hazine yardımında da ittifaka gidilsin!
Önümüzdeki yerel seçimlerde Meclis’te grubu bulunan siyasi partilere Hazine’den yapılacak seçim yardımının toplamı 890 milyon liraymış…
Bu parayla ne yaşa takılan emekli kalır ne taşa takılan emekli!
Madem ki, ülke olarak soğan depolarını basacak kararlılıkta bir ekonomik savaş veriyoruz…
Ve madem ki, seçimde partiler arasında yine ittifaklar yapılacak…
O halde, hazine desteğini de ittifak kapsamına alsınlar…
Yani, sandıktaki oyları paylaştıkları gibi hazineden gelecek yardımını da paylaşsınlar!
Bazi illerde, ilçelerde belediye başkan adaylıklarında birbirlerine yaptıkları fedakarlığı, ülke ekonomisine de göstersinler!
Nasılsa seçim masrafları ittifak sayesinde yarı yarıya düşüyor!
Daha önce önermiştim, yine tekrarlıyorum…
Hazine, siyasi partilere son seçimde aldıkları oy oranına göre değil, 31 Mart seçiminde gösterecekleri belediye başkan aday sayısına göre vermesi daha adaletli olur!