Anneyi, babadan ayıran önemli özelliklerden biri de hafızasıdır!
Çocuklarıyla ilgili hiçbir ayrıntıyı unutmazlar. Karnına düştüğü ilk andan itibaren kronolojiyi çalıştırıyorlar…
Hem de günü gününe, saati saatine, dakikası dakikasına!
Sanki beyinlerinin bir köşesinde çocuklarına özel ayrı bir hard disk var. Belki de yüreklerinde o hafıza kutusu…
Cigabayt (GB) değil sınırsız duygu gücündeki bu hafıza kutusunu da, sevgi anti virüsü programıyla koruyorlar.
Öyle güçlü belleğe sahiptirler ki;
Kaç çocuğu olursa olsun, her birini doğumundan büyümesine kadar geçen evrelerini, mutluluklarını, üzüntü zamanlarını ne varsa hepsini ayrı ayrı hatırlıyorlar…
Örneğin;
Yoksulluğunu katık ederek 7 çocuk büyütmüş 86 yaşındaki garip anam, her ziyaretine gidişimde hala çocukken yer yatağında yattığım yeri gösterir bana…
*
“Çocuğun ilk ne zaman size baba dedi?” diye sorsanız babalara, kem küm yapar, “onu hatırlamıyorum ama ilk harçlık istediği günü söyleyebilirim” der çoğu…
Babalara da haksızlık etmeyelim, onların hard diski de geçim kaygısıyla formatlanmış, ne yapsınlar!
Fakat aynı soruyu bir anneye sorsanız, saniye düşünmeden verir cevabı:
“Yedinci ayının on dokuzuncu günün gecesi saat on bir sıraları ayağımda sallarken baba demişti ilk defa! Bir ay sonra da anne dedi! Tarifsiz bir mutluluktu, sabaha kadar sevinçten uyumamıştık!”
*
Çocuklarının ilk emeklediği, ilk adımını attığı, düşüp canının yandığı, ateşlendiği anlar da sıcağı sıcağına kayıtlıdır.
Sorun, o gün üzerindeki giysilerine, yedirdiği mamanın gramına, çıkardığı gazın miktarına kadar söyler!
Aşı karneleri de hafızalarına işlidir annelerin…
Çocukken geçirdiğimiz tüm hastalıkları ilk günkü gibi hatırlarlar.
Sağlık Bakanlığı’nda yoktur böyle güncel bir arşiv!
İlk diş heyecanını, ilk saç tıraşını, makyajını, okul ve meslek hayatına atılan ilk adımı, ergenliğe geçişi, mezuniyet ve düğün telaşlarını, sözünü dinlemediğinizde başınıza gelenleri, ona ilk kazancınızla aldığınız hediyeyi, götürdüğünüz, gezdirdiğiniz yerleri, bilerek bilmeyerek söylediğiniz acı-tatlı sözleri, babanızın bile bilmediği aranızdaki masum sırları, beyaz yalanları…
Ne sorarsanız sorun, yıl, ay, gün ve saat olarak söylerler…
*
Bu konularda Google eline su dökemez annelerin!
Koyun önüne fotoğraf albümünü, hayatınızın tarihsel belgeselini anlatsın size…
Yaşları kaç olursa olsun…
Anneler evlatlarının hiçbir şeyini unutmazlar, sadece biri dışında…
Ne mi o?
Vefasızlığını!
Bu duyguyu konduramazlar evlatlarına…
Bilirler ki, aramıyor, sormuyor, ziyaret etmiyorsa çocukları, vefasızlığından ve hayırsızlığından değil işlerinin yoğunluğundandır!
“Sağlığımda gelmese de, nasılsa öldüğümde kabrime gelir” diye avunur, hiç gücenmezler!
Ne mutlu annelerine bu duyguyu yaşamasına fırsat vermeyen, hard disklerine pişmanlık virüsü bulaştırmayan çocuklara!
NOT:
Tüm annelerin gününü kutluyorum…
Şehit analarımız başta olmak üzere hayatta olanların hepsinin ellerinden saygıyla öpüyor, aramızdan ayrılanları da rahmetle anıyorum.