Her ne kadar adına parti içi yenilenme, gençleşme ve değişim reformu dense de…
AK Parti’li bazı il, ilçe ve belediye başkanlarının zorunlu istifaları, geçtiğimiz yılın en çok konuşulan ve tartışılan konularındandı…
İstifalara gerekçe olarak, performans düşüklüğü, heyecan kaybı ve metal yorgunluğu gösterildi!
Koltuğu bırakma talimatı bizzat partinin liderinden yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldiği için istifaya direnen, itiraz eden olmadı.
Partililer de “Reis, istifa etmelerini istiyorsa, vardır bir bildiği” dediler.
Çaktırmadan sevindiler bile!
*
Yerel seçimlere 1,5 yıl kala böyle bir kararın uygulanmasını siyaseten riskli bulanlar da az değil…
Özellikle halk tarafından 5 yıllığına seçilmiş bir belediye başkanının, görev süresi bitmeden görevini bırakmasını, iradeye saygı ve demokrasi açısından sakıncalı görenler de oldu.
Bu zorunlu istifaların, belediye başkanlarını olduğu kadar partiyi de zan altında bırakabileceğine dair kaygılar vardı.
Parti içinde şu sorular çok soruluyor:
“Madem metal yorgunuydular niye her seçimde aday gösterildiler? Seçime 1,5 yıl kala mı çıktı yorgunlukları? Yoksa bizim bilmediğimiz, bizden gizlenen daha esaslı başka nedenler mi var?”
*
Evet varmış meğer!
AK Parti kulislerinde son günlerde işte o nedenlerden biri konuşuluyor…
Ve deniliyor ki;
“Görevlerinden zorunlu olarak istifa ettirilen il ve ilçe yöneticileri, belediye başkanları eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile sürekli görüşüyorlardı… Aralarındaki bu samimiyet Tayyip Bey’in çok dikkatini çekti! Üstükapalı ikazlara rağmen görüşmeyi sürdürenler için istifa mekanizmasını çalıştırmak kaçınılmaz oldu! Sonuçta, 2019’da gelen komşu düğünü değil seçim!”
Bu ilginç iddia ne derece doğru bilinmez ama çok da mantıksız gelmedi bana…
Hele ki son KHK ile ilgili yaşanan ‘muğlak’ polemiğinden sonra!
Taşeron!
Eski İl Sağlık Müdürü Osman Ayyıldız, taşeron konusuyla ilgili sosyal medyada harika bir paylaşımda bulunmuş…
Tam fıkra gibi!
Diyor ki;
“Taşeron işçilerin kadroya geçişi ile ilgili algıyı özetleyen cümle, hastanede taşeron olarak çalışan bir temizlik personeli tarafından özetlendi:
“Ya biz hepimiz kadroya geçince bu hastaneyi kim temizleyecek?”
Kadroya geçme sınavında, taşerona ilk sorulacak soru bu olmalı!
Affet doktorum!
İsveç’te yapılan araştırma, hastaların yüzüne bakarak teşhisin mümkün olduğunu ortaya koymuş.
Bu durumda;
Kamu hastanelerindeki doktorlarımıza bir özür borcumuz var!
Her gün kapısını çalan yüzlerce hastasına, muayane etmeden uzaktan bakarak teşhis koyup ilaç yazıyorlar diye çok eleştirdik.
Günahlarını almışız…
Demek ki, dokunmadan hastasının yüzüne bakarak da oluyormuş…
Bundan böyle, pazarcı esnafının pazarlarda “SSK doktoru gibi uzak durma, yaklaş vatandaş!” şeklinde bağırmaları da yasaklanmalı.
Kır gitsin!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Uyuşturucuyla Mücadele Toplantısı’nda polislere vermiş süper yetkiyi:
“Yakaladığınız uyuşturucu satıcısının kırın ayağını! Sorumluluk bana ait!”
Gençlerimizi zehirleyen bu hainlerin ayaklarını kırmak da yetmez…
Ağzını burnunu da kırıp, gözlerini de morartsınlar ki, mahkemeyi göremesin, ifade veremesinler!