Mahallemizdeki berber kardeşlerim Adem ve Murat’ın yanında çalışıyordu Suriyeli Hüseyin…
14-15 yaşlarında…
Ailesiyle birlikte savaştan kaçıp, ülkemize sığınanlardan…
Kısa zamanda çevre esnafa da sevdirmişti kendisini…
Adem ve Murat, Türkçeyi daha iyi öğrensin, eğitim alsın diye okula gitmesini de sağladılar.
Fakat bir gün duydum ki Suriyeli Hüseyin, işi de okulu da bırakmış…
Artık hafta sonları sadece gezmeye geliyormuş berber abilerini gezmeye…
*
Geçenlerde tıraş olurken karşılaştık…
“Tekstilde çalışıyorum ben artık abi!” dedi…
Sonra aklıma nereden geldiyse, “Afrin’i bilir misin Hüseyin? Nasıl bir yerdir oraları?” diye sordum…
Büktü boynunu:
“Bilmem mi abi, pazara giderdik oraya… Afrin’in peyniri çok meşhurdur. Çok güzeldir, parmaklarını yersin!”
Takıldım:
“Peki şimdi nesi meşhur, biliyor musun?”
Yüzüme baktı çocuk saflığı ile:
“Bilmiyorum nesi meşhurdur abi?”
*
Dilimin ucuna kadar geldi ama diyemedim çocuğa…
Yutkundum, sustum…
Nasıl derdim ki;
“Ah Hüseyin ah!
Şimdi kalleşleri, hainleri, teröristleri meşhur! Afrin’in o güzel pazarlarında peynir yerine ülken satılıyor! Hem de kilo hesabı değil parça parça!
Binbir türlü silahların açıktan sergilendiği terör tezgahlarının önünde-arkasında ne kirli ve kanlı pazarlıklar yapılıyor bir bilsen!
Hele ki pazarlığı kızıştıran ülkeleri görsen, parmaklarını değil aklını yersin Hüseyin!”
*
Sohbetin final cümlesi, saçlarımı keserken çok yorulan kalfa Oğuzhan’dan geldi…
Önümüzdeki günlerde askere gitmenin heyecanını yaşayan Oğuzhan kardeşim, seslendi Suriyeli Hüseyin’e:
“Üzülme len Hüseyin! Bak ben de gidiyorum askere… Afrin’i yine ailenle pazarında huzur ve güvenle alışveriş yaptığınız, çok sevdiğin peynirinden alıp yediğiniz günlere döndüreceğiz evvelallah!”
Görüyorsunuz…
Biz, Suriyeli Hüseyin’in peynirini düşünüyoruz, bölgeye çöreklenen ülkeler ise terör örgütleri üzerinden hangi hain planların, projelerin peşinde?
Ama gel de anlat bunu kavanoz dipli dünyaya!
Yedikardeş’in kaygısı
Bursaspor’un tarihinde ilk kez 2009-2010 sezonundaki Süper Lig şampiyonluğunu anlatan simgesel bir anı duvarı bu…
Nilüfer Belediyesi yaptırmıştı.
Geçtiğimiz günlerde, şampiyonluk sezonunun yöneticilerinden Mustafa Yedikardeş’le sohbet ediyorduk…
O anı duvarıyla ilgili bir kaygısını dile getirdi…
Dedi ki;
“Nilüfer’deki kentsel dönüşüm projelerinden gözüm korktu. O şampiyonluk anı duvarımız da dönüşüm kurbanı olmasın! Aman sahip çıkalım, yıkılmasın! Zira Bursaspor’un şampiyonluğunu anlatan, hatırlatan şehirde ondan başka bir obje yok!”
Kaygısında da haklı!
Bana sorarsanız, aslında o anı duvarının yeri, yıkılan Atatürk Stadı’nın önü olmalı!
Müze sözü yattı!
Hiç olmazsa, ona baktıkça şampiyonluk hatıraları canlansın gözümüzde Bursaspor’un…
Tuzlama
Önce, “tuz kullanmalı mı, kullanmamalı mı?” tartışması çıktı.
Tam, tuzsuzluğa alışıyorduk ki, Canan Karatay Hoca sayesinde bu defa da “kaya tuzu mu daha sağlıklı, sofra tuzu mu?” tartışması başladı.
Bu tartışmanın biteceği yok…
Tuzluğu olan konuşuyor!
Bir yanda şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle ilgili tartışmalar, bir yanda kaya tuzu-sofra tuzu tartışmaları…
Vatandaşın zaten tadı tuzu yok!
Korkuyorum verecek kendisini üçüncü beyaza!
Mastika
Bursaspor 9 hafta sonra kendi sahasında Kayserispor’u 1-0 yenmeyi başarıp, 3 puan alınca, bizim gazetenin spor servisi coşmuş…
Galibiyet sevincini, roman oyun havasının sözleriyle dile getirmişler:
“Oooooo mastika mastika!”
Bu maçı da alamasaydık, başlığı ben atacaktım:
“Ali Başkan’ın bir çiftliği var!”