Sakho’nun, maç sabahı mecburen kadrodan çıkartılmasının, Bursaspor için büyük handikap oluşturacağını düşünmüştüm… Çünkü, kolay pozisyona giren ancak zor gol atabilen yeşil beyazlılarda, bu yükü kaldırabilecek oyuncu yok gibi bir şeydi…
O yüzden, maçın kaderini her iki takım açısından bireysel yeteneklerin veya duran topların belirleyeceğini umuyordum. Ta ki, karşılaşmanın daha 2. dakikasında Latovlevici’nin attığı goler kadar…
Çok kısır bir mücadele beklerken, özellikle ilkyarıda atılan 2 gol ve kaçan en az 3 net pozisyon vardı…
Şunu da aslında birbirimize sormalıyız; 10 hafta geçti “Bursaspor kötüydü” diyebileceğimiz bir iki maç sayabiliriz… Onun dışındakilerde bariz üstündü… Peki sizce, Bursaspor mu hakikaten çok iyi oynuyor yoksa rakipler mi çok kötü?
Kaleci Okan’ı biraz stresli gördüm, zaten bunu da açık açık belli etti… Onun dışında, sonradan girenler Lima, Furkan ve Umut Nayir ise tam bir felaketti…
“Sakho yok golü Stancu atar mı?” dedik ama atamadı… Hele hele, kendisine yakışmayacak bir fırsatı da harcadı… Tunay, takıma yavaş yavaş ısınıyor fakat henüz yeterli değil… Kaçırdığı iki ne pozisyon var ki, ne bizim ne de onun hatırlamak istemeyeceği türdendi… Aslında tam Sakho’luk maçtı… Latovlevici, bir gol bir asistle öne çıkan isim gibi gözükse de bence maçın adamları Badji-Aytaç-Burak Kapacak üçlüsüydü… Barış’ın biri golle sonuçlanan iki ince pasını da unutmadım… Pablo’yu anımsattı…
Siz de dikkat ettiniz mi bilmiyorum; Bursaspor’un ben bu hırsını, futbola susamış futbolcuların çokluğuna bağlıyorum ben… Mesela, Okan Kocuk, Umut Meraş ilk Süper Lig deneyimlerini yaşıyorlar. Chedjou, Latovlevici, Tunay neredeyse bir yıl aradan sonra sürekli oynar hale geldiler. Keza Sakho da geçen sezonu boş geçmişti… Bunlara bir de heyecanlı gençler eklenince alkış toplayan bir takım çıktı… Samet Aybaba’nın da hakkını unutmayalım…
Son sözümüz şu olsun; Başkan Ali Ay ve arkadaşları herhalde çok çok uzun bir aradan sonra rahat, arkalarına yaslanarak ve gururlanarak maç izlemiştir…