Ne büyük şanstır; hayatın amansız koşturması ve baş döndürücü hızına rağmen gülebilme yeteneği değil mi? Kimi zaman yaşamın kuralları suya yazılı oyununa adapte olmaya çalışıp süngümüzü düşürmüşken, hem düşünüp, hem güldüren dostlarımız ilaç gibidir. Her şeyi mizah yeteneğiyle algılayıp yansıtırlar.
Sizi bilmem ama ben yaşamla dalga geçebilen, hatta kendisi ile de alay edebilen mizah yeteneği güçlü dostlarımı çok önemserim. Onlara gözüm gibi bakarım. Neden yaşamımızın onlar antioksidanıdır biliyor musunuz? Bütün toksit algılara ve siyahlara rağmen derinlikleriyle beyazı görüp sizin de odağınızı değiştirebilirler.
Günümüzün kırılgan ekonomik çizgisi ve yaşam mücadelesindeki hızlı değişim her seçmenden insanları geriyor ve yoruyor. Bir yandan da her geçen gün ego savaşları da insanları işten daha fazla yoruyor. Bu somut gerçeğe rağmen çevremizde çatışmalardan ve olumsuzluklardan beslenen kişilere rastlamak da zor değil. Aslolan bu kişilerin de toplumda varolduğunu yok saymak değil, manyetik alanlardan uzak kalabilmektir kanımca. Çünkü üretmeye odaklı ve ilkeli yaşamaya çalışanlar için öfke ve yılmışlık uzak kavramlardır.
Bu hafta mizah yeteneği çok güçlü bir dostumdan bir fıkra dinledim. Sizlerle de paylaşmayı istiyorum: “Katolik ülkesinden birinin bir kentinde yaramazlık yapan hanımlar, kiliseye gidip günah çıkarıyorlarmış. Muhterem peder, diyorlarmış, ben dün yine kocamı iki defa aldattım; Papaz: Evladım kiliseye şu kadar bağışta bulun, 6 tane de mum dik Meryem Anamıza, bir daha da zina etme; evine arınmış olarak dön günahlarından. Ancak aynı konudan günah çıkarmaya gelen kadınlar, bir hayli bozulmuş: Muhterem peder, ben bu sabah kocamı üç defa aldattım. Evladım kiliseye şu kadar bağışta bulun. Sonunda papaz günah çıkarmaya gelen kadınların kocalarını nasıl aldattıklarını anlatıp durmalarından aşırı pervasızlıklarından sıkılıp gelenlere bir öneride bulunmuş. Evladım, kocamı şu kadar kez aldattım deme. Onun yerine “Ayağım iki defa taşa takıldı, ayağım bir defa taşa takıldı” de. Ben zaten hemen anlarım. Günah çıkarmaya gelen kadınlar başlamışlar.“Dün ayağım iki kere taşa takıldı. Bu hafta üç kere takıldı” demeye. Derken sık sık günah çıkarmaya gelen kadınların haberi olmadan papaz değişmiş. Kadınlar ise kilisedeki kapalı hücrede sürdürüyorlarmış günah çıkarmayı. Yeni papaza da, önceki gün ayağım şu kadar taşa takıldı. Ayağım bu kadar taşa takıldı demeyi. Yeni gelen papaz bakmış ki her gün bir yığın kadın, ayaklarının taşlara nasıl takıldığı anlatıp duruyorlar. Belediye Başkan’ına durumu anlatmış, Başkan rica ederim peder, demiş. Burası Bağdat caddesi değil Avrupa kenti. Bütün yollar ya parke ya asfalt. Taş maş yok hiçbir yolda. Papaz aman yapmayın efendim nasıl olur? Demiş. Daha bu sabah sizin madam da geldi; Dün ayağım beş defa taşa takıldı diyerek!”
Gerçekten, neler olup bittiğini, iklimsel özelliklerimizi hissedebilmek için nesnel gerçeklerin dışında kendimizi sezgisel olarak da eğitmek gerekiyor galiba. İlgisiz kalmak da bir tercihtir. Ama hiç beklemediğiniz zamanda kabak başınıza da patlayabilir.
Çoğu zaman yukarıdaki fıkrada olduğu gibi konfor alanından çıkma zahmetine katlanmadığımızdan burnumuzun dibindeki alanlara çok uzak kalırız.
Kim bilir belki de normal olmayan şartları norm kabul ediverişimizden algılarımızda körlük oluşur. Çok sık anlattığım sıcak suya atılan kurbağa örneği gibi ya sıçrayıp kurtulur, ya da atılan ısınan suyla sonumuzu bekleriz. Fark etmişsinizdir, olayın göbeğindeyken durumun vahamet derecesini objektif ölçemezsiniz.
Ekonomi de hepimiz biliyoruz ki güven ve huzur bileşenlerine endekslidir. Yakın tarihte global krizin kaynağı ABD, bu bileşenleri yeniden inşa etmek için beş yıldır azami bir gayret içinde. Çok somut değişimler yaşanmadan ekilen güvenin filizleri yeni yeni ortaya çıkmaya başladı bile. Birkaç ay önce Dallas Fed Başkanı Richard Fisher yine konuştu: “Amerika ekonomisinin beklenenden daha hızlı bir şekilde güçlenmekte olduğunu ve özellikle yüksek riskli tahvillerin bu kadar düşük faiz oranında satılıyor olmasının Amerika ekonomisinin toparlanma gücü konusunda bir kanıt oluşturduğunu söyledi.” Tezlerini de endekslerden örnekler vererek destekledi. Bir nevi beklenen faiz artışının bu konjonktürde beklenenden daha erken alması için ortada yeterince neden olduğunu vurguladı. Doğru muydu? Tartışılabilir. Ama ortalık bir anda toz duman oldu. Amerikan doları Euro karşılığında çok güçleniverdi.
Tabi ki farkındayım. ABD’nin güven rüzgarıyla bizimkinin tesirinin aynı olmadığının. Ancak bizim ekonomimizde iki göstergeye baktığımızda büyüme rakamı ve cari işlemler rakamı kendimizle ilgili çelişkiyi gösterebiliyor. Ve bu değerler aynı evrene ait değerler değil gibi duruyor.
Kendimize üçüncü bir gözle baktığımızda; 6.5 yıllık eğitim almış ve orta ikiden terk bir nüfüsla bu ekonominin dünyanın ilk on veya yirmi ekonomisi arasına girmesi gerçekçi görünmüyor. Bizim en büyük açmazımız dünün subjektif çözümlerinin bugünün makro problemleri olarak karşımıza yeniden çıkması değil midir?
Fen bilimleri gölgesinde berrak beyinlerle biz beklediğimiz güveni ve sıçramayı yapabileceğiz.
Keyifli Pazarlar.