Avatar
Olay Gazetesi
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Tereciye tere satmak

 

Şayet ilk – ortaöğrenim dönemlerinde öğrenim gören çocuklarınız varsa siz de benim gibi tatil maratonundan nasibinizi almışsınızdır. Bir de bizimkiler gibi açık ara yaş farkı da söz konusu ise her günü yüksek devirde dolu dolu yaşayabilirsiniz.

Her akşam yatağa girmeden bizimle yarınki programı konuşup revize edilecek kısımlarını kendine göre subjektif değiştiren küçük kızımın manipüle yeteneğinin karşısında büyük kızımın ergenliğin de verdiği yetkiye dayanarak yapılan programları sık sık veto etmesi, sömestr tatilimizin ana temasını oluşturmaktadır.

Öyle ki son günlerde yaşanan Cumhurbaşkanlığı ve Merkez Bankası kutuplaşması bizim evin hallerinden daha resesif kalabilir.

Birkaç gün evvel soluklanmaya diye uğrayan arkadaşımla çocukların tatilinden bahsederken, onların Euro Disneyland’dan, Paris’ten döndüklerini öğrendim. Bu arada çok ilginç bir şey dikkatimi çekti. Arkadaşım Paris’ ten çok güzel bir koku aldığını söyledi. Urushi adlı koku, Hint parfümü; şu sıralar Paris’te oldukça beğenilen ve talep gören bir kokuymuş.

Yoo yanılıyorsunuz! Evet mesleği, işi ne olursa olsun tüm kadınların içinde bir Ayşe ARMAN var deyip klasik kadın yazısı sohbeti zannetmeyin.

İşin ilginç yanı parfümün anavatanı ve Paris’in reyonlarına böyle bir ürün sokan firma, toplumunun % 85’i açlık ve sefaletle uğraşan halis Hintli. Yakın zamanlarda Hindistan’dan dönen tanıdıklarımın hep bir ağızdan “Kokudan hiçbir şey yiyemedik” sözlerini çok sık duyarken, bir Hintli markanın Avrupa’da yükselişi beni şaşırttı.

Hindistan’da Mumbai’de (eski adı ile Bombay) Deepak Kanegaonkar adında girişimci bir işadamı, traktörler için hidrolik sıvı üreten bir iş yapıyormuş. Çok heyecan verici olmamakla beraber başarılı bir işi olan Deepak, gördüğü bir rüya sonrası girdiği parfüm işiyle bütün yaşamının seyrini değiştirmiş. Uzun çalışmalardan sonra Deepak ve kimyagerleri parfümün kimyasal formülünü netleştirmişler.

Deepak numuneleri aldığı gibi soluğu İsviçre’de almış. İsviçre’de müşteri memnuniyeti ölçme araştırmaları yaptırmış. Sonuç tam bir hayal kırıklığı. Çünkü parfümün kokusu, ortak görüşle “ıslak köpek kokusu” na benzetilmiş. Deepak üzülmüş ama hırslı ve inatçı yanı ağır basmış. Bilirsiniz Doğu insanı mücadeleyi sever. Kolay pes etmez.

Deepak, tekrar tekrar denemiş. Ortaya yeni bir parfüm çıkarmış. Bu kez daha iyi ama rağbet görmeyen bir kokuymuş. Araştırma sonuçları biraz daha umut vericiymiş. Bu kez, bu “ kuru köpek kokusu” gibi demiş Deepak. Kimyagerleri sonunda sandal ağacı tahtasına ait özel kokuyu kullanarak gerçek bir Hint parfümü yapabileceklerini söylemişler.

Deepak’a göre bu ürün sektörde farklılaşma yaratan, Hint kültürünü temsil eden bir ürün olacaktır. Fakat önlerine hiç tahmin etmedikleri bir engel çıkar. Hindistan’da binlerce yıldır yürürlükte olan bir kanuna göre sandal ağacı tahtasının yağı Hint hükümetine aittir ve özel kullanıma verilemeyeceği söylenir.

Bizim inatçı Deepak, uyku tulumunu alıp üç hafta boyunca Adalet Bakanlığı’ nın kapısında yatar. Tek gayesi bakanla görüşüp izin almaktır. Ve sonunda başarır. Bakan’dan bu otantik yağın ihracat lisans iznini alır.

Kendimi kaptırdım ama sözün kısası sandal ağacı tahtasının yağı ile yaratılan parfüm çok güzel bir cam şişenin içine konulur. Bu şişeler el işçiliğiyle yapılan gümüş kutuların içine yerleştirilir. Ve Paris’te bir basın toplantısı ile tanıtılır. Ancak serüven bitmemiştir. Hâlâ önlerinde bir sürü açmaz vardır. Paris’teki Hindistan büyükelçisi bile Deepak’a normal gözle bakmaz. Yaptığı maceraperestliktir ona göre de .

Ve gazetecilere: “Fransızlara Hint parfümü satmaya çalışmak, Amerikalılara F15 uçağı satmaya benzer” diye açıklama yapar.

Deepak, bir yandan da parfümü mağazalara sokma savaşı içindedir. Bir gün tesadüfen Fransız Pazarlama Uzmanı Calvin Klein’in Avrupa yöneticisi Anne Faure Sailly ile tanışır. İyi diyalog kurma ve sosyal zekâsıyla onu kendine inandırır.

Hatta Urushi parfümünün Bambay’daki lansmanına katılır. Urushi’nin tepe yöneticisi olur. Sonrası mı? Tabii ki parfüm Paris’te raflara girer. Zaman darlığı yüzünden bir reklam kampanyası hazırlamak mümkün olmaz. Bu yüzden Vogue ve Marie Claire dergilerinde çok önceden ayrılmış reklam sayfalarına simsiyah ilanlar girerler. Satış noktaları için bile ellerinde hiçbir tanıtım malzemesi olmadan mağaza raflarında küçük cam şişelerde tanıtım yaparlar.

Bütün gün arkadaşımın anlattığı Urushi serüvenini düşünerek Alara’nın kitaplarını toplarken gözüme sincabın öyküsü ilişti.

Yine sabah olmuş, minik sincap yine hayret içerisinde uyanmış ve:

– Vay canına, güneş hergün nasıl da vazgeçmeden doğuyor?” diyerek gerinmiş. Vazgeçmemeyi güneş ona öğretiyormuş.”

KEYİFLİ PAZARLAR

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X