Birkaç gün önce kalabalık bir heyetle gittiğimiz, Gulfood 2016 Dubai fuarından döndük. Geçmiş yıllardan beri yaşamı mizahı enstantanelerle süsleyen hiciv yeteneğini yerinde kullanan insanlara hep yakın olmaya çalışırım. Bu seyahati ve izlenimlerimi gezi notları şeklinde paylaşacağım. Ancak, gezideki algınız daha çok yamacınızdakilerin yaklaşımlarından da etkileniyor…
Aslında toplum olarak zor bir süreçten geçtiğimiz hepimiz, özellikle iş dünyası çok farkında olmasına rağmen; motivasyonunu canlı tutacak paradigmaların da arayışında…
Türkiye’de girişimci şapkası taşımak oldukça meşakkatli ve sabır isteyen bir misyondur…
Sinerji yaratan seyahatlerde en keyifli fıkralar ortalama moral katsayısını da yükseltiveriyor…
Yaşamı süsleyen pozitif enerjisini etrafına cömertçe veren kişilere bu dönemlerde daha yakın durun, şahsen bunu deneyimliyorum…
“Katolik ülkesinden birinin bir kentinde yaramazlık yapan hanımlar kiliseye gidip günah çıkarıyorlarmış. “Muhterem peder” diyorlarmış. “Ben dün yine kocamı iki defa aldattım.” Papaz : “Evladım kiliseye şu kadar bağışta bulunun 6 tane de mum dik Meryem Anamıza, bir daha da zina etme, evine arınmış olarak dön günahlarından” diyormuş…
Ancak aynı konuda günah çıkarmaya gelen kadınlar bir hayli bolmuş;
“Muhterem peder ben bu sabah kocamı üç defa aldattım…”
“Evladım kiliseye şu kadar bağışta bulunun…”
Sonunda papaz günah çıkarmaya gelen kadınların kocalarını nasıl aldattıklarını anlatıp durmalarındaki aşırı pervasızlıktan sıkılıp, gelenlere bir öneride bulunmuş:
“Evladım kocamı şu kadar kez aldattım deme. Onun yerine “Ayağım iki defa taşa takıldı. Ayağım bir defa taşa takıldı de. Ben zaten hemen anlarım!”
Bu kez günah çıkarmaya gelen kadınlar başlamışlar : “Dün ayağım üç defa taşa takıldı, bu hafta ayağım beş defa taşa takıldı, demeye… Derken sık sık günah çıkarmaya gelen kadınların haberi olmadan papaz değişmiş !!!
Kadınlar ise kilisedeki kapalı hücrede sürdürüyorlarmış günah çıkarmalarını. Papaza da : “Önceki gün ayağım şu kadar taşa takıldı, dün öğleden sonra ayağım bu kadar taşa takıldı” demeyi.
Yeni gelen papaz bakmış ki her gün bir yığın kadın, ayaklarının taşa takıldığını anlatıp duruyor. Belediye Başkanı’na durumu anlatmış. Başkan: “Rica ederim peder, demiş. Burası Bağdat Caddesi değil bir Avrupa kenti. Bütün yollar ya parke, ya asfalt. Taş maş yok hiçbir yolda. Papaz: “Aman yapmayın efendim nasıl olur” demiş. “Daha bu sabah sizin madam da geldi; Dün ayağım beş defa taşa takıldı” diyerek!
Dubai’de en çok bu fıkra yeniden bizleri güldürdü. Gerçekten neler olup bittiğini algılarımızın manipüle edilmesine izin vermezsek daha net anlıyoruz. Bu konuda kendimizi de eğitmemiz gerekiyor. Öyle ki bu paylaştığım fıkradaki gibi burnumuzun dibindeki çoğu şeye yabancı kalabiliriz.
Dubai boynuz kulağı geçer sözünü doğrularcasına algı yönetmekte ve PR konusunda adeta
üstadı Amerika’ya fark atmış durumda.
Aslında sistem “money talks” yani paran varsa her şey esneyebilir yaklaşımıyla kurulmuş. Çoğu Arap ülkelerinin turizme ve küresel ticarete katı dini kurallardan dolayı uzak kalmasına rağmen bu ülkede global entegre ekonominin şifresi çok önceden çözülmüş.
Milli gelir ortalaması dünya ortalamasının üzerinde olan Dubai’de kendi toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarını korumak adına da önlemler alınmış.
Sandığımızın aksine doğal kaynaklarına petrole sırtını dayamadan bir ticaret modeli kurulmuş. Çevredeki gökdelenlere baktığınızda kendinizi çoğunlukla Manhattan’da hissediyorsunuz. Hatta güvenlik olarak burası daha üst sıralarda yer almaktadır. Her inanç ve giyim tarzından insanı gayet medeni şekilde aynı mekânda görebiliyorsunuz.
Son günlerde yakamızı bırakmayan gribal enfeksiyona ısrarla antibiyotik kullanma yanılsamama bakınca bazen sorunun çözümlerinin de bizim bakış açılarımızdaki sabit fikirlerden dolayı bizi teğet geçtiğini görüyoruz. (Dubai yazısı devam edecektir.)
Keyifli pazarlar.