İnsan benliği ile zât, ruhuyla cevher, aklıyla ilah, tekliğiyle bütün, çokluğu ile fani, ruhuyla bâki, halden hale geçişiyle ölü, kemal yönünden diri, ihtiyaç bakımından noksan, istek bakımından tam, varlığın özü, kendisinde her şeyden bir şey bulunan ve her şeyle ilgisi bulunan bir varlıktır.( Yaşar Nuri Öztürk)
Her insan, bir yönüyle evrenden bağımsız, diğer yönüyle de, son derece bağımlıdır.
Olumlu ve olumsuz özellikler, insanın varlık yapısı içerisinde sürekli yer değiştirirler. Bütün varlık kategorilerini kendisinde barındıran insan, en üst düzeyden en alt alana kadar, bütün düzeyleri yaşan-tılayabilecek iki yönlü bir yaratılışa sahiptir.
İnsanın kendisini gerçekçi bir şekilde görerek değerlendirmesini, kendisini olduğu gibi kabullen-mesini ve kendisine sevgi,saygı duymak suretiyle kendi özüne güvenebilmesini sağlayan olumlu bir ruh hali olarak benlik saygısı, ruhsal anlamda sağlık ve mutluluğun bir anahtarı ve başarılı olmanın ön koşuludur.
Kişinin kendisini beğenmesi, kendi benliğine saygı duyması için üstün niteliklere sahip olması gerekmez. Çünkü benlik saygısı, kişinin kendini olduğundan aşağı ya da olduğundan üstün görmek- sizin kendinden memnun olma durumudur. Diğer bir ifadeyle kişinin kendisiyle barışık olma halidir.
Kendini değerli, olumlu, beğenilmeye ve sevilmeye değer bulmaktır. Kendini oluğu gibi, gördüğü gibi kabullenmeyi, özüne güvenmeyi sağlayan bir ruh halidir. İnsanlığın bugün en çok ihtiyaç duyduğu şey bu hal olsa gerek.
İnsanları derinden etkileyen ve hayatlarına yön veren bir olgu olarak din, bizim kendimizi doğru bir şekilde algılamamamızda bir mihenk taşı teşkil eder.
Din, benlik yapımızdaki unsurlara belli bir amaç doğrultusunda yön vermekte ve onları bütünleştirmektedir.
Din insanın kendisini merkez edinmemesini, kendisine başka bir açıdan bakmasını dolayısıyla kendisini gerçekçi bir gözle görmesini sağlar.
İnsanı antropolojik yönden tanımlamak için bilinç, akıl, konuşma yeteneği gibi nitelikleri öne çıkarılır. İnsanın bu niteliklerine eklenmesi gereken bir de dini boyut vardır. Bu boyut insanın kendisiyle, diğer insanlarla, çevresiyle ve Tanrı ile ilişkisinde keşfedilir.
Dini ilişkide insan şüphesiz, sadece ruhsal yönü öne çıkarılarak tanımlanan bir varlık değildir. Bu ruhsallığın dinamizm kazandırdığı maddi bir beden ve ilişkiler ağı (ahlak alanı) vardır. Bunun da ilk adımı ‘haddi’ bilmektir.