İdris Küçükömer, “Düzenin Yabancılaşması” adlı kitabında: Türkiye’nin “solcu”ları gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukarıdan aşağı otoriter bir örgütlenmenin savunucusudurlar. Halkı yönetilecek sürü olarak görürler.( Batlılaşma ve Düzenin Yabancılaşması Profil Yayıncılık)
Küçükömer Abdülhamid ve İttihat Terakki Cemiyeti’nden söz ederken Abdülhamid’i bir denge taktikçisi olarak görür özellikle Batıcı bürokrat Jön Türklere karşı. Çünkü Abdülhamid imzaladığı Muharrem Kararnamesi ile gelen Düyun-u Umumiye emperyalizmin koşulları içinde, bürokrat Batılılaşma olaylarının ekonomide yarattığı kaçınılmaz bir sonuçtur, diyor.
John Haslip, İttihat ve Terakki Komitesi’nden söz ederken şöyle yazıyor: Her ne kadar komitenin başındakiler ekseriyette Yahudi ve Arnavut asıllı kimseler idiyseler de, Resne ve Manastır kışlalarında “Türkiye Türkler içindir” parolası dillerde dolaşıyordu.
Yine 1908’in hemen sonrası için: “Türkiye Türkler içindir”, “boyunduruktan kurtulalım!” sloganlarıyla iktidara gelmiş olanlar (ittihatçılar), şimdi imparatorluğu yeniden teşkilatlandırmak için tekrar yabancılardan ibaret bir heyeti davete mecbur olmuşlardı. Bu surette maliyede bir Fransız, gümrüklerde bir İngiliz bulunuyordu. Bir başka İngiliz de uzun zamandan beri ihmal edilmiş olan deniz kuvvetlerini ıslaha memur edilmişti… Ticaret odasında bir Alman, Jandarma teşkilatında da bir İtalyan çalışıyordu.
Batılılaşma hareketlerini yürütenler, mülkiyet- sınıf meselelerini, iktidar ve sınıf ilişkilerini, bunun organik bağlantılarını dikkate almıyorlardı. Bürokratik Jön Türk hareketine dahil olanların Sultan Abdülhamid’e karşı Paris’te 1902 yılında yaptıkları kongre son derece önemlidir.Bu toplantı Osmanlı toplumunda artık iyice beliren ikileşmenin, daha doğrusu Batıcı bürokratlar ile onlara karşı olan İslamcı-Doğucu halk cephesine dayanılarak farklılaşma eğiliminin çekirdeğini ortaya çıkarmıştır. Ve bugüne kadar gelen üstyapıdaki, temele indirilemeyen kavga ile yaratılan fasit daireyi biçimlendirmiştir. 1902 Kongresinde hedef a) Abdülhamid’i devirmek ve b) sonra nasıl hareket edileceğini kararlaştırmaktı.
Farklı görüşe sahip olan Jön Türkler, iki gruba ayrıldı. Milliyetçi bürokratlar, Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’ni kurdular. Diğerleri ise; teşebbüsü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni kurdular. Söz konusu ayrılık için Profesör Tarık Zafer Tunaya şöyle demektedir:”Ve bu ayrılık- yahut muhalefet- 1908 kapısından girecek, fırkalar teşkil edecek, bütün bir imparatorluğun insanlarının iki hasım kampa bölecek tohumlarını serpecektir.
Toplumun ne denli ayrıştığını daha yakın tarihimizden örnekleyelim. 1960 askeri darbesini solcular alkışlarken muhafazakâr kesim tasvip etmiyordu. 1982 Askeri darbesi sağdan soldan insanları biçerken bu kez sol kesim karşı çıkmış muhafazakâr kesim sessiz kalmıştır. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı adayı olduğunda seçilmemesi için 367 garabetini solcular tatbik etmişti. 17-25 aralık polis ve yargının darbe teşebbüsünü solcular destekledi. Gezi olayları, FETÖ’nün medya ve bankalarına devletçe el konduğunda yine solcular karşı çıkmıştı. 15 Temmuz darbesine tiyatro diyenler yine solcular olmuştur.Nisan E muhtırası solculardan destek gördü. Örnekleri çoğaltabiliriz ama gerek yok. Anlayana bu kadarı yeter.