Olay Gazetesi Bursa

Hegemonya savaşları

Bu yüzyıl, iki büyük dünya savaşına sahne olan 20. yüzyılı aratmayan bir küresel hegemonya mücadelesine sahne oluyor. Dünyanın dört tarafında egemenlik, paylaşım, nüfus savaşları veriliyor. Latin Amerika’dan Asya Pasifik’e, Güney Çin Denizi’nden Ortadoğu’ya, Doğu Avrupa’dan Kara Afrika’sına bu kapışmanın izlerini görmek mümkün. Bütün bu çalışmalara da uluslararası hukuki bir zemin, bir meşruiyet uyduruluyor. Şimdilik işin […]

Bu yüzyıl, iki büyük dünya savaşına sahne olan 20. yüzyılı aratmayan bir küresel hegemonya mücadelesine sahne oluyor. Dünyanın dört tarafında egemenlik, paylaşım, nüfus savaşları veriliyor.

Latin Amerika’dan Asya Pasifik’e, Güney Çin Denizi’nden Ortadoğu’ya, Doğu Avrupa’dan Kara Afrika’sına bu kapışmanın izlerini görmek mümkün. Bütün bu çalışmalara da uluslararası hukuki bir zemin, bir meşruiyet uyduruluyor. Şimdilik işin başını ABD çekiyor.

Dünyanın dört bir tarafında savaş ve çatışmalar yaşanıyor. Seksen civarında bölgede savaş, çatışma var. Suriye, Yemen, Ukrayna, Irak, Afganistan, Libya, Somali, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Brezilya, Venezuela, Filistin ilk akla gelenler arasında.

ABD, İngiltere, Fransa’nın; Samir Amirin ifadesiyle “kollektif emperyalizm’in Irak ve Libya saldırılarında olduğu üzere uluslararası hukuku hiçe sayarak Suriye’ye gerçekleştirdiği saldırı yaklaşmakta olan büyük çatışmanın işareti olabilir mi? İsrail’in  bu coğrafyadaki  emelleri dikkate alınırsa evet.

İsrail denince akla ABD geliyor. “Hazırlan Rusya, füzeler geliyor!” tweet’iyle Suriye üzerinden Rusya ve müttefiklerine gözdağı veren Trump, “ticaret savaşı”nı başlatarak Çin’e karşı açık bir meydan okumaya girişti. Kudüs’ü İsrail’in ebedi başkenti ilan etmesinin ardından İran ile yapılan nükleer anlaşmayı da tüm itirazlara rağmen bozması, ABD’nin yeni çatışma alanları peşinde olduğunu gösteriyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında mutlak bir güç olarak tarih/siyaset sahnesine çıkan ABD’nin bu gücü muhafaza etmekte zorlanması, liderliğini yaptığı küresel kapitalist düzenin çatırdamaya başlaması yeni çatışma alanlarına yönelmesini getiriyor. Diğer bir husus, Evanjelizm inancından kaynaklanıyor.

ABD’nin “hegemonik güç” konumunun zedelenmesine paralel olarak, yeni aktörler boşluğu doldurmaya soyunuyor. Çin’in ekonomik, Rusya’nın askeri güç projeksiyonlarında ABD’ye kafa tutma kapasitesi Washington’ı sıkıştırıyor.

Ortadoğu’ya yakınlığı, enerji nakil hatlarının kesişme noktasında yer alması ve zengin enerji rezervleri nedeniyle Doğu Akdeniz de yeni bir kriz merkezi olma yolunda. İsrail, Mısır, Lübnan, Suriye, Kuzey/Güney Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye ile Avrupa Birliği, ABD ve Rusya’nın müdahil olduğu “paylaşım savaşı” derinleşiyor. Türkiye haklarını kullanarak bu bölgede sondaj çalışmalarına başladı bile.

Yani “soğuk savaş” denkleminin geri döndüğü hegemonya mücadelesinin ekonomik, askeri, politik ayakları var.

ABD liderliğindeki Batı ittifakının Rusya, İran, Venezuela, Belarus, Kuzey Kore, Küba gibi “küresel liberal sisteme” entegre edemediği “sistem dışı” ülkelere uyguladığı yaptırımlar ise hegemonya kavgasının diğer bir parçasıdır. İran’a uygulanan yaptırımların temel nedeni İsrail’in güvenliği ve genişlemesidir. Irak ve Suriye için de aynı durum geçerlidir.