İngiltere, Rusya, Fransa ve Avusturya 1815’te Avusturya Başbakanı Prens Metternich’in önderliğinde bir araya gelerek Avrupa’da statünün korunmasına ilişkin “Viyana Kongresi kararları adı altında” bir anlaşmaya vardılar. Yapılan anlaşmaya göre Avrupa’da statünün değiştirilmesine ilişkin hiçbir adım desteklenmeyecekti. O sıralarda Avrupa’da statünün değişikliğini, Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçi fikirler neticesi, merkezi imparatorlukları tehdit eden bağımsızlık hareketliydi.
“Viyana Statüsü” kararlarına göre Avrupa’da hiçbir devlet, komşusu ya da uzağındaki hiçbir devletin içinde oluşan iç isyanları desteklemeyecek, hatta onları tanımayacaktı. Bu çerçevede, rakibini zayıflatma adına bile olsa rakibi olan devletlerdeki iç isyanlara destek olmayacaktı. Çünkü bu destek, yarın kendisine dönecek bir namlu haline dönebilirdi.
Avrupa devletlerinin kendi aralarında aldığı bu karar, 1830 ve 1848 ihtilallerinde büyük oranda işe yaramış ve Avrupa devletleri büyük anlamda bu karara uymuştu. Ancak Avrupa, konu Osmanlı olunca böylesi bir kararı kendi almış olsa bile dikkate almamış, çiğneyebilmişti. (Ebubekir Sofuoğlu- Balkanlar’da kuşatma var- bky yay.)
Dün Osmanlı’ya karşı yapılanlar nelerse bugün, farklı söylem ve taktiklerle Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yapılmaktadır.
Türkiye kırk yılı aşkın PKK terörü ile uğraşmış, bu zaman içerisinde on binlerce insanını yitirmiş, milyarlarca doları bu mücadeleye harcamak zorunda kalmıştır. Bu terörü besleyenler ABD- AB ülkeleri ve İsrail’dir. Türkiye’ye karşı terör suçu işleyenlerin koruyucusu ABD ve AB ülkeleridir.
Bu emperyalist ülkelerin kullandıkları” uluslararası hukuk- serbest piyasa ekonomisi ve demokrasi” kavramları kendi sömürü düzenlerine hizmet ettiği müddetçe savunacakları kavramlardır. Kendi uygulamalarında bu kavramlar sadece birer sis bombasıdır.
Geçmişi bir kenara koyup günümüzdeki gelişmelere bakarak bunun böyle olduğunu rahatlıkla anlarız. Afganistan, Irak, Bosna, Libya, Suriye, Mısır, Türkiye ve son olarak Venezuella.
Afganistan’da on yıllarca süren işgal neticesinde DEAŞ diye bir örgüt peydahladılar ve bütün İslam coğrafyasının başına bela ettiler.
Irak’a demokrasi getireceğiz yalanıyla Irak’ı parçaladılar ve milyonlarca insanın katlini seyrettiler.
Libya’yı bir daha kendine gelemeyecek derecede dağıttılar. Suriye’yi iç savaşa sürüklediler insanların katlini ve ülkeyi terk edişlerini seyrediyorlar. Mısır’da darbeye destek verdiler ve buna da utanmadan demokrasiyi kurtardık dediler. Bosna’da, Srebrenica’da Müslüman Boşnakların soykırımını sadece izlediler. Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimini desteklediler.
Şimdi soralım: Demokrasi nerede, uluslararası hukuk nerede?