Olay Gazetesi Bursa

Balkan harplerinde eğitimin rolü

Balkan Harpleri 8 Ekim 1912 günü Karadağ’ın Osmanlılara savaş ilanıyla başlamış, diğer Balkan müttefikleri Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan da kısa süre sonra, 18 Ekim günü savaşa dahil olmuşlardır. Balkanlar tarihine bakıldığında, büyük güçlerin Balkanlar’da ulusal kurucu mitolojilerin gerçekliğin önüne geçmesine hep izin verdikleri görülür. Fransız Devrimi’nin yol açtığı büyük toplumsal devinimler sonucunda ortaya çıkan süreçlerde […]

Balkan Harpleri 8 Ekim 1912 günü Karadağ’ın Osmanlılara savaş ilanıyla başlamış, diğer Balkan müttefikleri Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan da kısa süre sonra, 18 Ekim günü savaşa dahil olmuşlardır.

Balkanlar tarihine bakıldığında, büyük güçlerin Balkanlar’da ulusal kurucu mitolojilerin gerçekliğin önüne geçmesine hep izin verdikleri görülür. Fransız Devrimi’nin yol açtığı büyük toplumsal devinimler sonucunda ortaya çıkan süreçlerde dili ve dini farklı ulusların yan yana ve birlikte yaşamalarının sağlanması ne mümkün görülüyor, ne de arzu ediliyordu. Balkan harpleri, esas itibarıyla birlikte yaşama kültürünün reddi, bunun tersi yaşam anlayışının siyasi sonuçlarının silah zoruyla elde edilmeye kalkışmasıdır. Sırbistan ve Bulgaristan ulus devletlerini tamamlama hedefinin üstüne çıkarak, aynı zamanda güçlü ve büyük bir Avrupa devleti de olmak istiyorlardı. Yunanistan ise malum megalo idea’ya bağlıydı.

Makedonya’da Manastır Öğretmen Okulu müdürlüğü yapan Ethem Nejat şu çok önemli gözlemlerini aktarır:

Biz aheste ve kendi halimizde yürürken neler oldu! Makedonya öğretmenler ne devrimler yaptılar! Manastır- Selanik tireni sizi Florina İstasyonu’ndan aşağı götürüken karşınıza ufak bir köy, koca bir okul çıkar: Bir Bulgar köyünün lisesi… Bütün Makedonya köylerini gezerseniz, sizi bir genç karşılar. Bu, pek az bir ücretle köyün fedakar öğretmeni olan bir üniversite mezunudur. O okulların öğretmenleri bir yandan fikri ve sosyal devrim yaparken, öte yandan dağlarda gezen çetelerin akıl yoldaşı idi. Rumeli’de bizim köylerde adını yazmasını bilmeyen, elle yazılmış yazıları okuyamayan köy hocaları görev yaparken, kasabalarda milliyetten, Türklükten konuşmayı ayıp ve günah sayan daha yüksek derecede kişiliksiz, miskin öğretmenler yüksek tabakanın çocuklarını eğitirken, Makedonya öğretmenleri daha kaba ve cahil olan gayrimüslim köylüleri insan yaptılar. Sonuç ne oldu? Bizim öğretmenler yenildi, onlarınki kazandı. Savaşı onlara kazandıran okulları eğitimleridir. Bizi de mağlup eden yine okulumuz, eğitimimizdir. Balkanlar’ın askeri okulları değil, öğretmen okulları galiptir.

Fazlı Necip’in 1885- 1890 yılları için verdiği aşağıdaki bilgiler, milliyetçi hedeflerin nasıl uzun süre ve ne denli bir kararlılıkla sürdürülmüş olduğunu ortaya koyar:

O sırada Selanik’te yatılı olarak büyük bir Bulgar okulu açıldı. Bu önemli bir olaydı. Şehirde o güne kadar böyle büyük ve düzenli bir okul görülmemişti. Gerçi Yunanistan’dan gelen paralarla Rum çocukları için” Büyük Yunanistan” hayaliyle kurulmuş okullar vardı ve bunlar çoğunlukla Fransız öğretmenler elinde daha çok hayali gösterişlerle uğraşıyor, Rumları medeni gösterip Avrupalıların gözlerini boyamaya çalışıyordu. Lise düzeyinde, yatılı olarak açılan Bulgar okulunun kısa zamanda gösterdiği başarılar Rumları kıskandırmaya başladı. Okul, Bulgar hükümetinin verdiği ödenekle yönetiliyordu. Öğretmenlerinin hepsi seçme Bulgar gençlerinden derlenmişti, hepsi aynı ideolojiyi güdüyorlardı. Bu okullardan uyanık gençler yetiştirilip köylere gönderilecek, milli duygular çocuklara aşılanacaktı. Bulgarların önce rastgele bir okul gibi tanıtmaya çalıştıkları bu okul, aslında mükemmel bir erkek öğretmen okulu idi. Kısa süre sonra bunu aynı mükemmellikte bir de kız öğretmen okulu izledi. İşin garip tarafı, Selanik kentinin içinde Bulgar nüfusu yok denecek kadar azdı. Bu nedenle erkek, kız öğrenciler hep Makedonya içlerinden, köylerden ve kasabalardan toplanıp getiriliyor, yetiştirildikten sonra da geldikleri yerlere geri gönderiliyorlardı. Hedefleri, Makedonya’da nüfuzlarını artırmak ve zamanı gelince orayı ele geçirmekti.

Kaynak: Altay Cengizer- Osmanlı’nın Son Savaşı- Ötüken Yay.