Televizyon ve gazete haberlerinde neredeyse her gün kadına şiddet uygulandığını haber alıyoruz. İş çığrından çıkarılıyor. Kadına şiddeti içeren olayların gerçek yüzünü ne rapor eden var ne de üstüne eğilen. Sadece konuşuyoruz.
Ben bu gerçeği kabul etmekle birlikte perde arkasında nelerin olabileceğini de düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim. Kadına şiddet hastalığı demokrasinin merkezi olduğunu iddia eden Batı merkezlidir ve Batı ülkelerinde aile bitme noktasına gelmiştir.
Ertuğrul Yalçınbayır 2003 yılında Başbakan yardımcısıydı. Bir gün makamına gitmiştim. Sohbet ederken Yalçınbayır: “Hollanda heyeti geldi ve bana erkeğin erkekle evliliğini niye kabul etmiyorsunuz diye sordular. Ben de bizim toplum yapımız böyle bir şeyi asla kabul etmez dedim.”
Aradan yıllar geçti TBMM’den “İstanbul Sözleşmesi” geçti. Uluslararası bir sözleşme. Nedir bu sözleşeme, neyi kapsıyor? Kısacası şudur:
“İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti önlemek hedefiyle 2011 yılında kabul edildi. ‘Toplumsal cinsiyet’ kavramını tanımlayan ilk belge olan bu Avrupa Konseyi sözleşmesi 2014 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşme doğrudan adını koymasa da LGBT gibi aile yapısını bozan, İslamiyet’e ters düşen durumları koruma altına alıyor. Sözleşmenin orjinalinde aile kavramı geçmiyor. Ailenin çatısı olan erkek yok sayılıyor. Eşlerin yanında ‘partner’ ifadesi kullanılıyor.”
Kamu Denetçisi Şeref Malkoç bir gazeteye verdiği demeçte; “Sözleşme imzalanırken veya bununla ilgili yasa düzenlenirken toplumda yeterince tartışılmadı, Meclis’in gündemine geldi ve geçti” diyor.
Oysa bu sözleşme aileyi çoluk çocuğu Türkiye’nin geleceğini ilgilendiriyor. Bana göre ülkenin bekasıdır. Bulgaristan, Macaristan gibi ülkeler imzalamadı.
Uluslararası sözleşme olduğu için bu sözleşme tartışılmaz deniyor. Bu sözleşme toplumun hiç yararına olmadığı gibi bal gibi zararına olacak. Tartışmayalım mı? Bunun irdelenmesi ve yeniden ele alınması lazım.
Siyasetçiler kendi şahsi meseleleriyle ilgili ortalığı velveleye vereceğine bu işlerin üzerine kafa yorsunlar.
Yalnız siyasetçiler değil, vakıflar, odalar, sendikalar, dernekler, fert fert hepimize görev düşüyor. Söz konusu olan aile yapımız ve geleceğimiz.
Aile yapısı çöktü mü ayakta kalabilmek, medeniyet yarışında söz sahibi olabilmek mümkün olamaz. Sağlıklı, kendine, topluma ve insanlığa faydalı nesiller yetiştirebilmek hayalden ibaret bile olamaz.
Ertuğrul Yalçınbayır hatırlattı. 1 Aralık Dünya AIDS günüymüş. Bu ne anlama geliyor? Uzun uzadıya düşünmemiz gerekir.