10 Temmuz 1324 (23 Temmuz 1908): Tarihçiler, hukukçular ve sosyal konularda uğraşanlar, İkinci Meşrutiyet’in bu tarihte başladığını kabul etmişlerdir. Osmanlı tarihinin son safhasıdır bu dönem. 23 Haziran 1908 Beyannamesiyle hareketlenme başlar. Olaylardan birisi, 10 Temmuz’dan kısa bir müddet önce, Manastır şehrinde sokaklara asılmış ve çeşitli devletlerin konsolosluklarına gönderilmiş olan beyannamedir.
“Osmanlı Terakki ve İttihat Heyeti İçtimaiyesi” tarafından “gayri meşru hükümetin” Manastır Valisi’ne bir muhtıra mahiyetinde olan bu vesikada açıklanmış olan ana fikirlere göre: Bugünün hükümeti (mutlakiyet sistemi) gayri meşrudur. Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin tek arzusu idareyi alaşağı etmektir.
Bu hareketli dönemde Rumeli şehirlerinde, birbirini saat ve dakika farkıyla takip eden toplantılar dikkat çekicidir. “Firzovik Toplantısı” bunların ilki sayılabilir:
Otuz bin kadar Arnavut, Kosova vilayetinde, Firzovik denilen yerde toplanarak besa (yemin) etmeleri 7 Temmuz tarihini taşır. Camide verilen bu sözlü karardan sonra, “Kosova Vilayeti Ahalisi kulları” tarafından besa, bir kararla Yıldız’a bildirilmiştir.
Firzovik toplantısı sağlıklı yapılıp yapılmadığı tartışmalı bir konudur. Terakki ve İttihat Cemiyeti bu toplantının yapıldığını her nasılsa duyurabilmiştir. Firzovik toplantısının ayrıca değerlendirilmesi gerekir o günün şartlarını anlamak için. İmparatorluk durumun vahametini anlamaktadır. Firzovikliler “namını ipka için çareler” aramışlardır. Tek çare 1876 Kanuni Esasi’sinin hükümlerine uyarak meşru müşveret (seçimli meclis) usulünün yeniden tesisidir. İstanbul’da acele olarak bir millet meclisi toplanmalıdır. Aksi halde, fiili harekete geçilecektir.
Kitle olayları, 10 Temmuz’dan evvelki birkaç gün içinde Rumeli’de zincirlenmiştir. Kosova, Selanik, Serez, İştip, Priştine’den çekilen /çektirilen telgraflar Yıldız’ı aynı mahiyetteki isteklerle sıkıştırmaktadır. Rumeli, hürriyet fikrinin sosyal sirayetinden kurtulamamıştır.
Meşrutiyetin yeniden ilanı İstanbul halkını şaşırtırken, Manastır vilayetinin derhal “Hürriyet” adı verilmiş olan meydanında, Mektebi Harbiye Ders Nazırı Binbaşı Vehip bey (daha sonra paşa), çoktan beri beklenen hürriyet’i 60 numaralı top arabası üstünde “mukaddes ve muazzez vatandaşlar”ına ilk defa resmen ilan ve izah etmiştir. Nutuktaki ana fikirlerin tespiti, Meşruiyetin sonraki siyasi olaylarına bulanmamış bir gayenin samimiyetini taşır. Meşruiyet ne demekti? Kimler iktidardan uzaklaştırılacak, hangi müesseseler yıkılacaktı? Ve nihayet, Hürriyetin alânı ile halk neler kazanabilecekti?
Osmanlı vatandaşları nesillerin bekledikleri cevapları ilk olarak Ders Nazırının nutkundan dinlemişlerdir. Görüldüğü gibi, Meşrutiyet her şeyden evvel büyük kitleye manevi ve ahlaki bir olay olarak açıklanmak istenmiştir. İlk görünüşte, istenilen devlet sistemini topyekün değiştirmek değildi.
10 Temmuz yeni bir devrenin, Osmanlı ferdi ve devleti için yeni bir hayatın başlangıcı olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Bu tarihten itibaren, kendi yollarını yeni şartlar içinde aramak ödeviyle karşılaşmış olan Osmanlılar, bilhassa Türkler, bir hürriyet sarhoşluğu dehlizinden geçecekler, bir devir açmanın, bir hürriyet rejimi vücuda getirmenin güçlükleriyle savaşacaklardır.