Ne yazık ki, Türkiye’de gerçek aydınlar dünyayı tanımış Doğu’yu, Batı’yı, Uzakdoğu’yu yaşamış, deneyim sahibi olmuş insanlarımız, ustalarımız gittikçe azalıyor.
Ülkemizi gırtlağına basa basa cahil küheylanlar tarafından batırılan müflis sanayici, beş lisanı ana dili gibi konuşan, akıl küpü Halil Bezmen’in “Barbaros sevgilim” isimli kitabında bahsettiği Barbaros Hayrettin Paşa ve komutanları ile navigasyon subayı Rum çocuğunun hatıralarını okumak lazım.
Donanmayla yaptıkları seferlerde birçok Doğulu, Batılı ülke tanımışlar, kalite ve simge kokusunu hissetmişler, dolu dolu adamlar olmuşlar.
İşte o zamanki üniversiteler bu gezginlerin hayatlarında yaşadıkları ve gördükleri unsurlarla bilgi oluşturmuş.
Adam bilge kişiyse kendisinin herkesten daha fazla dolu olduğunu biliyorsa hafif küstah olur. Sanki karşısındakini küçük görüyormuşçasına tavırlıdır. Haklı mıdır, bunu tartışmıyorum. En güzel iki örneği de İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı havaları ne olursa olsun insan onları dinlerken bilmediklerini ve gerçekleri öğreniyor.
Geçen akşam enerji dünyasını gezici gemileriyle sarsan Osman Karadeniz’in misafiriydim. Hani Atlantik’i geçtim diye kendini denizci zanneden kompleksli kardeşlerimiz var ya… Osman en az 20-30 kere Atlantik’i geçmiştir. Tekneleriyle gezdiği dünyanın en güzel nimetlerinden istifade etmiştir. Kültür ve bilgi hazinesi sahibidir.
Masada antika otomobiller kulübü başkanı, kulüp üyelerinden bazıları refikalarıyla hazırdılar. Ben bir fotoğraf gösterdim başkan beye bu otomobil ne marka diye sordum. O da bulamadı, diğerleri de. Araba 1952 model Amerikan malı Kaizer’di. Bizim antika otomobilcilerden size bir örnek.
Osman “Kurtuluş Savaşı nedir ve niye yapılmıştır?” suali sordu. İnternette girmediğimiz delik kalmadı her biri Kurtuluş Savaşı diye bize anlatılan geçmiş tarihi farklı ifadelerle yazıyor. Sonunda da 10.000 Yunanlı asker kılıklı eşkıya ile ordumuzun çarpışarak bu 10.000 kişiyi nasıl toz duman ettiğini gördük. İngilizlerle ve diğer Avrupa ülkeleriyle savaşmamışız. Bu da ilginç…
Osmanlı muhteşem bilgili insanlar yetiştirmiş veya bilgili insanları kapıp Osmanlı’ya getirmişler. Padişahlarımız itibar etmiş, alaka göstermişler, Mimar Sinan’lar gördüğünüz harika eserleri yaratmış.
Bilir misiniz ki, Mimar Sinan iki adet hamam yapmış. Biri şu anda İstiklal Caddesi’ndeki Garanti Bankası Genel Müdürlüğü’nün eski binası ve Akademi İstanbul Yüksekokulu’nun (ki aynı binadır) altında kafeterya olmuş, dağılmış, gitmiş. Bina sahibi bir hacı ama işi tefecilik…
Dinimizin usul ve adaplarını abartıp zorlaştırmak için ulema geçinen garipler büyük gayret sarf etmekteler. Müslümanlık dünyanın en itibarlı ve modern dinidir. Şu andaki uygulanmasıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bunun nasıl olması gerektiğini kafası kavuklu adamlara değil, bilim adamlarına sormak gerekir. Yeni anayasamız inşallah olacak, Türkiye Cumhuriyeti de çağdaş bir Müslüman ülke olarak ilelebet payidar kalacaktır.
İlber Hoca televizyonlarda bizlere hitap ederken zaman zaman içimden o televizyona girip gözünü şişirmek gelir ama neticede söyledikleri doğrudur. Bu insanları özellikle siyaset felsefelerine uymadıkları zaman kulaklarından tutup bir kenara atmamalı. Demokrasi dediğimiz tek dişi kalmış canavar idare şeklimiz ise bu kişilere konuşmaları, anlatmaları, öğretmeleri için fırsat tanınmalıdır.
Bugünkü camilerimizde fetva veren hocalarımızın kainatın yaratılmasından başlayıp kainattaki diğer gezegenlerde yaşayan bizden minimum 5 milyon yıl evvel doğmuş ve muhteşem teknolojilere sahip gelişmeler hakkında eğitilmesi bence modern İslamda farz olmalıdır. Tabii ki, hepimiz Kuran’ın vecibelerini yerine getirmeliyiz ancak uydurulmuş hadislerle Kuran’ı takviye etme gayreti Müslümanlığımıza zarar vermektedir. Bunun da bilincinde olmak gerekir. Bizdeki muhalefet denen komedi takımı İslamın başkanlığını yapan Diyanet İşlerimizin başkanının kullandığı otomobil markasıyla uğraşacağına bu tür çağdaş faziletleri insanlara deklare etme tavsiyelerinde bulunsa muhalefet görevini yapmış olacaktır.
Bunu bile beceremeyen muhalefetimizin karşısındaki iktidar tabii ki, canı ne isterse onu uygular. Bir hususun üzerinde hassasiyetle durmak istiyorum. Ülkemizde köy, kasaba, ilçe, illerimizde devletçe yetki verilmiş fanatik kişilerin saçma sapan icraatlarının her birinden hükümetin başı ve hükümet üyeleri sorumlu tutulamaz. Bazı şeylerin onların bilgilerinin dışında yapılabildiğini bilmemiz lazımdır. Hani kraldan fazla kralcı derler ya…