Bir kenti özlemek, o kenti yeniden sevmek, değerini anlamak için başka bir şehirde geçici de olsa yaşamalı.
Uzaklaşılmalı ki, başka yerlerde olmayan güzellikleri özlemeli terkedilen şehrin.
Hele Bursa gibi bir kentte yaşıyorsa insan…
Tanrı‘nın bahşettiği muazzam güzellikleri var bu kentin.
Dağsa dağ, gölse göl, yaylaysa yayla, denizse deniz, kaplıcaysa kaplıca, tarihse tarih.
Son yıllarda trafiği tahammül sınırlarını zorlasa da, yine de Bursa, yaşanılabir kentlerinin başında geliyor.
Ancak, tüm bu zenginliklerini yeterince ekonomiye döndüremeyen ve idarecilerin vizyonsuzluğu nedeniyle kabuğunu kıramayan da da yine Bursa.
Oysa Bursa‘nın en büyük doğal zenginliklerinin başında gelen şifalı su kaynakları çok az kente nasip olmuş.
Cumhuriyet öncesi, Avrupa’nın en büyük ticaret merkezi ve ipek deposu Bursa’dan başka bir kent değil.
Türkiye‘nin ilk Organize Sanayi Bölgesi‘nin temelleri de yine bu kentte atıldı.
Bursa, bir sanayi kenti kimliğinin yanı sıra dört başı mamur bir turizm kenti de olmalıydı.
Dünyanın birçok ülkesinde, hem sanayisi hem de turizmi gelişmiş kentleri görmek mümkün.
Ancak Bursa, sanayide ileri noktalara gelirken, turizmde aynı gelişimi gösterememiş.
Geçen haftaki Gürcistan ziyaretimiz öncesi bazı AK Partili milletvekileriyle de sohbet ediyoruz.
Masada Emine Yavuz Gözgeç, Osman Mesten ve Müfit Aydın var.
Dağın gelişiminden söz ederken ben dağ ilçelerinin kırsal turizmle kalkınabileceği fikrimi paylaştım.
Dağlı milletvekili Mesten de aynı şeyler düşünüyormuş:
Dağ ilçelerinde maalesef göçü durduramadık. Ancak kırsal turizm sayesinde bir cazibe bölgesi haline gelebilir dağ ilçeleri. Bursa’dan çıkın Düzce’ye kadar tüm köylerde herkesin küçük bir girişimci olduğunu görürsünüz. Köylüler evlerini turizme açmışlar. Çok da büyük ilgi var. İnsanlar şehrin keşmekeşliğinden sıkıldılar. Kırsal turizmi geliştirmemiz lazım.
Dağ ilçeleri için anahtar kelime galiba kırsal turizm.
Nitekim dağda kırsal turizme yönelik atılan tüm adımlar sonuç verdi.
Harmancık Belediye Başkanı Mustafa Çetinkaya‘nın çabalarıyla yükselen Harmancık Eko Turizm Tesisleri’nde oda bulmak için günler öncesinden rezervasyon yapmanız gerek.
Keles‘teki Gököz Natural Park‘a ilgi yoğun.
Büyükorhan Derecik Yaylası’nda bungalov tipi evlerin yapılacak ve Orhaneli‘nde bahçeli evlerin inşa edilecek olması da kırsal turizme yönelik önemli adımlar.
Tüm bunlar sadece dağ ilçelerinin değil, Bursa’nın da topyekün turizm kulvarına gireceğini işaret ediyor.
Siyasetçiler ve idareciler ise Bursa turizminin önünü açmak için daha çok çaba sarf etmeli.
Dağa 55 milyon liralık yol
Birkaçı dışında AK Parti‘nin Bursa milletvekillerini medyada göremiyoruz.
Kendilerinin tercihi midir, gazetecilerin ilgisizliği midir bilemeyiz ancak bir iletişimsizlik olduğu kesin.
Mesela Orhaneli Yolu’ndaki viyadük ve tünel ihalesi için Osman Mesten, ilgili bakanlıklara deyim yerindeyse kamp kurmuş.
Sohbet ederken Müfit Aydın, “Osman Mesten, 55 milyon liralık ödenek almak için aylarca gidip geldi bakanlıklara. Sonunda çalışması meyve verdi” dedi.
Bakanlıklara Türkiye‘nin 81 ilinden milyarlarca liralık ödenek talep ediliyor.
Yani Mesten’in 55 milyon lirayı Bursa’ya kazandırması küçümsenecek bir iş değil.
Neden olmasın?
Bayram sonrası AK Parti Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin ile siyasi partilerin bayramlaşma törenlerine dair sohbet ediyoruz.
Bu işin rutine bindiğini ve her yıl aynı şeylerin yaşandığını söyledim ben.
O da benzer düşüncelerini paylaştı.
Ortak görüşümüz ise şu:
“Önümüzdeki bayramda, 3 siyasi parti (AK Parti, CHP , MHP) aynı mekanda bayramlaşsın ve konuşmalar da bayramın ruhuna uygun yapılsın. Böylelikle birlik ve beraberlik görüntüsü oluşur”
Riskli ancak denemeye değmez mi?
Ilımlı ve hoşgörülü yapısıyla bilinen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, bu işin öncülüğünü yapabilir.
İşte o eski bayramlar
Dün, “Nerede o eski bayramlar” demiştim.
Harmancık‘tan Mehmet Arı isimli bir okuyucum sosyal medyadan ulaşarak şunları yazmış:
“Her gün Olay Gazetesi alırız köylüler olarak. Bugünkü yazınızda nerede o eski bayramlar diye sormuşsunuz. Ancak Harmancık İshaklar Köyü’nde eski bayramları o kadar güzel yaşıyoruz ki, sizleri de misafir etmek isteriz. Bayram namazında çocukların sesiyle uyanıyor, komşular olarak tüfek sesiyle birbirimize haber veriyoruz. Namazdan sonra cami önünde yaş sırasına göre dizilip bayramlaşırız. Evlerimizden getirdiğimiz yiyeceklerle köy meydanında kahvaltı yaparız ve daha sonra çocuklar gruplar halinde evleri ziyaret ederler. Gün içinde yaşı daha büyük olan gruplar da evleri ziyaret ederler ve o gün yaşlılar evlerinden hiç çıkmazlar. Akşam olunca da özellikle kadınlarımızın muhabbetleri görülmeye değerdir. Sizler böyle bayramları yazmadıkça, biz daha çok ‘nerde o eski bayramlar’ der, dururuz.”
Harmancık’taki sevgili okurumuz Mehmet Arı‘ya ve köyüne selamlarımı yolluyorum.
Eski bayramları yaşatanlara ne mutlu.