Mustafa Kemal Atatürk, Dumlupınar’da Büyük Taarruz’un ardından İzmir’e geçer…
Kordon’da, birkaç gün sonra büyük yangında kül olacak Kramer Palas’ta Körfez’e nazır rakısını içerken, garsonu çağırır:
-Söyle bakalım, Konstantin (Yunanistan Kralı) hiç buraya geldi mi?
-Hayır Paşa Efendimiz, hiç gelmedi.
-O halde İzmir’i neden almak istemiş!
Atatürk’ün bu sözleri, hayata bakış açısını da ortaya koyuyor.
Hayatı cephelerde geçmiş, 57 yıllık ömrüne büyük işler sığdırmış Atatürk, hayatın tadını çıkarmayı da bilen bir lidermiş.
Kramer Palas’ta Yunanistan Kral’ına yaptığı gönderme ise aslında tüm iş koliklere okkalı bir mesaj.
O iş koliklerden biri de İznik Belediye Başkanı Osman Sargın…
Kamudan gelen bir siyasetçi olan Sargın, yoğun iş temposunu belediye başkanlığı görevinde de sürdürüyordu.
Öyle ki 30 yıllık kamu ve 4 yıllık belediye başkanlığı dönemlerinde çok az izin yapmış, yıllarca işlerden başını kaldırmamış bir belediye başkanıdır Sargın.
Ne var ki Sargın’ın yorgun bedeni, geçen aylarda hayati bir uyarı verdi.
Ciddi bir kalp krizi geçiren Sargın sağlığına kavuştu.
Yoğun bakım yatağından gözlerini açtığında ise hayatının kararını verdi:
“Hayatımda yepyeni bir sayfa açıyorum. Geçen günlerime yazık etmişim.”
Sargın’ın bir de sağlığı yerinde olanlara mesajı var:
“Sağlığınızın kıymetini bilen. Sağlıklıyken kendinize zaman ayırın, dinlenin ve benim gibi işkolik olmayın. Çocuklarınıza da zaman ayırın. Kalp krizi geçirdikten sonra hayatın değerini anladım.”
Sargın’a geçmiş olsun dileklerimizi iletelim.
Ancak sözlerini de kalın bir şekilde çizelim.
İster ücretli olarak bir iş yerinde ter dökün, ister kendi işinizde mesai harcayın…
Hafta sonları İznik’in Gölü’nden, Mudanya’nın lebi derya manzarasından, Dağ ilçelerinin saklı güzelliklerinden faydalanamıyor, Muradiye’nin tarihi yapılarında huzur bulamıyor, hasılı her bir köşesi cennet olan Bursa’nın güzelliklerinden mahrum kalıyorsanız, akşam iş çıkışlarında ruhunuzu besleyen bir kültür-sanat etkinliğini kendinize çok görüyor, yaz akşamlarında balkon sefalarından uzak duruyoranız o zaman neden çalışıyorsunuz?
————————-
Çiftlik Bank vakası kaçınılmaz sondur
Çiftlikbank sahibi Mehmet Aydın’la ilgili, ‘vay be’ kıvamındaki haberlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.
Adamın her tarakta bezi varmış.
Çıplak gösteren gözlük satışından, arıcılığa varıncaya kadar…
Son bomba haber ise Bursa’dan…
511 milyon lira ile sırra kadem basan Mehmet Aydın, Bursa’nın eğlence mekanlarında bulaşıkçılık yapıyormuş!
Yusuf Sabahyıldızı’nın işlettiği Ataevler’deki mekanda…
Sabahyıldızı, “Çok gariban bir çocuktu, temiz ve güler yüzlüydü. İlk başladığında çorabının üzerine giydiği terliklerle işe gidip geliyordu. Onun bu durumuna çok üzüldük, yardım ettik” demiş.
Geçmişte örtülü ödenekten bile milyonlarca lira tırtıklayanların cirit attığı memlekette, bulaşıkcılıktan dolandırıcılığa uzanan bir adamın hikayesi şaşırtıcı gelmedi bana.
Da, binlerce kişinin, hiçbir garantisi olmayan bir işe parasını kaptırması hakikaten sosyolojik bir vaka.
Ancak tesadüf değil.
Köşe dönmeciğin, kısa yoldan para kazanmanın, bir koyup üç almanın vatandaşın zihnine zerk edilmesinin kaçınılmaz sonucudur Çiftlikbank vakası.
Boşuna mı demiş Usta:
Demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu sende canım kardeşim.
———————
Hayat’ın 40. yılı
Hayat Hastanesi 40. yılında Ankara Yolu’nda inşa ettiği yepyeni bir yapıyla gazetecilerin karşısına çıktı.
Yaklaşık 2 yıldır önünden geçtiğim hastaneyi, dün bitmiş haliyle gördüm.
Bölge, hastane için sorunlu bir yer olsa da geniş otoparkla bu sorunu aşmaya çalışmışlar.
Ancak kapalı otoparka mesafeli olan vatandaşı yönlendirmek için özel çaba gösterilmeli, Ahmet Özkul’un bilgisine.
Hastaneyle ilgili ilk gözlemlerim:
Bina modern, personel güler yüzlü, yönetim ise samimi.
En iyi tarafı da fiyat politikası.
Nitekim Ahmet Özkul, orta direğe yönelik hesaplı fiyat politikalarını yeni hastanede de sürdürmeye devam edeceklerini söyledi.