Antidemokratik hükümetleri sandık yoluyla iktidardan indirebilirsiniz ancak eli silahlı darbecilere sandık işlemez.
Sandıkla gelen siyasal iktidarlar halka karşı sorumludur ama silah zoruyla gelen cuntacılar hiç kimseye hesap vermezler.
Sivil iktidarlar yasaları kendilerine yontmaya çalışabilir ancak darbeciler yasa masa tanımaz.
Başkanlık, yarı başkanlık veya parlamenter sistemle idare edilen ülkelerde, iyi kötü demokrasiden söz edilebilir ancak tankla, topla iktidarı ele geçiren darbecilerin yönettiği ülkelerde demokrasinin esamesi okunmaz.
Sivillerin yönettiği ülkelerde baskılara maruz kalsa da medya özgürlüğü yasalarla güvence altına alınmıştır ancak cunta yönetimlerinde, gazete manşetleri kışlanın onayıyla çıkar, televizyonlar darbecilerin oluruyla yayın yapar.
Yani, en kötü iktidarlar, cunta yönetimlerinden yeğdir.
O halde ama’sız, fakat’sız bin yıl da geçse 15 Temmuz’u unutma, unutturma.
O geceye dair aklımda kalanlar
Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın kendinden emin ve sağduyulu bir şekilde, olan bitenin kalkışmadan ibaret olduğunu anlatan açıklamasıyla yüreklere su serpmesi.
Kendilerine Yurtta Sulh Konseyi adını veren FETÖ’cü darbecilerin bildirisinin TRT’de okunması.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TRT’ye giderek, darbecilere meydan okuması.
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla, darbecilerin süngüsünün düşmesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, darbe girişimine karşı halkı sokaklara davet etmesi.
Önce Özel Harekât Binası’na, ardından Meclis’e bombaların atılmasıyla hadisenin sadece darbe değil aynı zamanda bir terör eylemi olduğunun anlaşılması.
Halkın sokağa çıkıp, Türk bayraklarıyla meydanları gelincik tarlasına döndürmesi ve darbecilere karşı canını siper etmesi.
İstanbul’da açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, darbe girişiminin başarısız olduğunu ilan etmesi.
Darbecilerin Akıncı Üssü’nde alıkoyduğu dönemin Genelkurmay Başkanı Hulisi Akar’ın sabaha karşı helikopterle Ankara’ya ulaşıp özgürlüğüne kavuştuğu an.
15 Temmuz’un genç kahramanı
Ve hiç kuşkusuz darbenin başarısız olmasını şehitlere ve gazilere borçluyuz.
O gecenin yiğit kahramanlarından biri de gencecik Abdurahman Kafkas.
Orhanelili Kafkas, o gece yaşadıklarını tüm detaylarıyla OLAY TV’de anlatmış, ben sormuş o yanıtlamıştı.
O söyleşiden bir bölüm:
“15 Temmuz gecesi, abimle birlikte darbe girişimini öğrenince, hiçbir çağrı gelmeden Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne koştuk. Beştepe’yi korurken 22 şarapnel parçası bacağıma isabet etti. İkisini çıkardık, 20’si bacağımda. Olsun, vatan sağ olsun, onlar benim şeref madalyalarımdır. Darbeciler, bize uyarı yapmadan ateş açtılar. Bizse kurşunların üzerine yürüdük. O gece herkes sokağa şehit olmak için çıkmıştı.”
Yani hayatını kurtarmış.
Çünkü biraz daha geç kalınsa, belki de şehit düşecekti.
Ve Kafkas, kendisini hastaneye taşıyan kişinin kim olduğunu bugün dahi bilmiyor.
Kafkas’ın hikâyesi, 15 Temmuz gecesi yazılan destanlardan biri.
Kim bilir kamuoyuna yansımayan nice destanlar yazılmıştır o gece!
3 yıl önce…
O akşam kentin Valisi İzzettin Küçük, Bursa’nın Belediye Başkanı Recep Altepe’ydi.
Garnizon Komutanı Seyfullah Saldık, Başsavcı Abdülkadir Şahin, o gece izinden apar topar dönen Emniyet Müdürü Selami Yıldız’dı.
AK Parti’nin İl Başkanı Cemalettin Torun, ana muhalefet partisinin İl Başkanı da Şadi Özdemir’di.
Tüm bu isimler, o gece darbeye karşı durdular.
Aradan 3 yıl geçti.
Kimi siyaseti bıraktı, kimi başka görevlere atandı.
O halde siyasette de kamu kurumlarında da 3 yıl hiç de uzun bir zaman değil.