Beklenen oldu ve Uludağ Üniversitesi Rektörü Yusuf Ulcay, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alındı.
Ulcay’ın görev süresi boyunca tepki çeken uygulamalarını defalarca bu köşede yazmıştım ama yine de bir özet yapmak gerekirse…
-Uludağ Üniversitesi’nin dünya üniversiteleri arasındaki yerini her geçen gün geriletti. Öyle ki Orta Doğu Teknik Üniversitesi Enformatik Enstitüsü’nün üniversitelerin dünya genel sıralaması ve bilim alanı sıralamasına dair son raporunda Uludağ Üniversitesi 2018’de dünya üniversiteleri genel sıralamasında 1226. sıraya gerilemişti. Yani Uludağ Üniversitesi ilk 1000 üniversitenin arasında bile yoktu Ulcay döneminde.
-Göreve gelir gelmez ilk başta kendi yol arkadaşlarına yanlış yaptı, neredeyse tümüne yüz çevirdi.
-Bursa’nın dinamikleriyle işbirliği yapmadı, üniversite-şehir bütünleşmesini sağlamak adına adım atmadı.
-Öğrencilerin sınav tarihleriyle oynayarak, gençlerin tepkisini çekti.
-Saygın bir bilim insanına, büyük bir üniversitenin rektörüne yakışmayacak şekilde sosyal medya hesaplarından adeta kin, nefret ve buram buram düşmanlık kokan paylaşımlarla iktidara yaranmak için ne gerekiyorsa yaptı ancak iktidar partisinin bile tepkisini çekti.
-Bir Bakan’ı üniversite açılışına davet etmeyerek AK Parti’deki fikir ayrılıklarına hiç gereği yokken taraf oldu, ekipler arasında saf tutmaya çalıştı.
-Nilüfer Belediyesi‘nin öğrencilere ücretsiz çorba dağıtımını engelleyecek kadar belediye yönetimine düşmanlık yaptı ancak işi düştüğünde belediye yönetimini ziyaret ederek yardım istedi.
Kılavuz kimdir?
İlahiyat Fakültesi’nden kelam ve akait uzmanı olan Kılavuz, insani ilişkileri ve sosyal yönleri bakımından iyi bir hoca, alanında başarılı bir akademisyen olarak tanınıyor.
Uludağ Üniversitesi Kelam ve Akait Bölüm Başkanlığı ve Rektör Yardımcılığı gibi idari görevleriyle deneyimli bir hoca olan Kılavuz’la ilgili bir başka detay da şu:
Kılavuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın çevresinden ünlü ilahiyatçı Hayrettin Karaman’ın damadıdır.
Kılavuz’un atamasıyla Uludağ Üniversitesi’nde normalleşme başlıyor diyebiliriz.
Otomotivdeki tablo sandığa yansımadı
2017’de 1 milyon 700 bin otomobil üretilmiş, 2018’de 1 milyon 500 bin, 2019’da da 1 milyon 400 bine düşeceği öngörülüyor
Bu rakamlara paralel olarak 2017’de 900 bin olan otomobil satışı, 2018’de 600 bine düşmüş, içinde bulunduğumuz yıl da 400 bine düşeceği öngörülüyor.
Yani bu şu anlama geliyor:
İç piyasada ciddi bir daralma var.
İç piyasadaki daralma da Türkiye’deki otomobil üretimini olumsuz etkiliyor.
Evet, Avrupa’da da bir durgunluk var ve hatta bu durgunluğun önümüzdeki yıllarda daha da derinleşeceği öngörülüyor ama iç piyasadaki durgunluk çok daha fazla.
Ne ki, Türkiye ve Avrupa ülkelerinde tablo böyleyken Rusya otomotiv pazarında ciddi bir yükseliş gösteriyor.
Öyle ki Rusya’da otomotiv pazarı 3 milyona dayanmış.
Bir çarpıcı gelişme de şu ki, Fas dünyada otomotiv üretiminin üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Şimdi bu tablodan Bursa’daki siyasi gelişmelerle bir bağ kurmaya çalışalım.
Otomotiv sektöründeki olumsuz tablonun siyasete yansıması en fazla Bursa’da hissedilmesi gerekiyordu.
Çünkü Bursa, otomotivin üssü.
Ancak olumsuzluk, 31 Mart yerel seçimlerine yansımadı.
Nitekim otomotiv sektöründeki daralmayı en fazla hisseden Bursa’da, AK Parti-MHP ittifakı, Mustafa Bozbey gibi karizmatik ve dişli bir adaya rağmen Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmakla kalmadı, 3’ü dışında ilçeleri sildi süpürdü.
O halde şu tespit yerinde değil midir:
İdeolojik damarı çok güçlü olan Bursa seçmeni, ekonomik tablonun tüm olumsuzluklarına rağmen, muhafazakar ve milliyetçi partilerin adaylarını desteklemeye devam etti.
Yani, İstanbul ve Ankara’nın aksine ideolojik refleksler, iş ve aşa galip geldi Bursa’da.
Elektrikli otomobil çevreci mi?
Elektrikli araba üretimi çevrecidir.
Evet doğru…
Ancak önemli bir nüans olduğunu söylüyor Cengiz Eroldu.
Eğer enerji kaynağınız temiz değilse, isterseniz tüm araçlar elektrikli olsun nafile.
Mesela, Türkiye gibi yenilenebilir enerji yerine termik üretimden elde edilen elektriği kullanan ülkelerde, elektrikli araç kullanımının yaygın olmasının çevreye hiçbir faydası yok.
Hatta istihdama olan olumsuz etkisi nedeniyle zararı var.
Mesela yeni nesil elektrikli araçlarda direksiyonun olmaması, fabrikaların direksiyon üretim bölümlerinin kapanmasına yol açacak.
Veya benzinli ve dizel araç üreten fabrikaların kapanması da 10 binlerce yeni işsiz demek.
Hep aynı şeyi tekrarlıyoruz ama şu bir gerçek, teknolojinin hızla gelişmesinin insanlığa faydası olduğu kadar zararları da var.
Yerli ve milli otomobil
TOFAŞ Ceo’su Cengiz Erdolu, yerli ve milli araba üretimiyle ilgili de konuştu:
“Milli ve yerli otomobil üretmek faydalıdır, sorun yok. Ancak bir otomobilin piyasada tutması çok uzun bir süreç. Mesela TOFAŞ, 50 yıllık bir birikimin ürünü. Bir koltuk testi için bile uzun yıllar deneme süreçleri gerekiyor. Bir de seri üretim yapmak kolay değil. Otomobil yaptınız ve 200-300 bin üretmeniz gerekiyor. Otomobili pazarlamak için de ciddi bir tanıtım kampanyası yapmalısınız. Yeni bir otomobilin en büyük zorluğu seri üretim ve tanıtım.”