14 Kasım 2013 tarihinde Türkiye’de yürürlüğe girdi.
Ancak ABD’de 50, Kıta Avrupası’nda 40 yıldır uygulanıyor.
İngiltere’de davaların yüzde 90‘ından fazlası bu sistem sayesinde yargıya ulaşmadan sonuçlanmış.
Arabulucuktur bu sistemin adı.
Evet Türkiye, Kasım 2013 tarihinde dünyada arabuluculuk sistemine dahil olan 161‘inci ülke oldu.
Yani dünyanın nerdeyse tüm ülkelerinde olan alternatif çözüm sistemi, Türkiye‘ye yıllar sonra geliyor.
Peki arabulucuk sistemi nedir?
Kişilerin özel hukuk uyuşmazlığını, hakim karşısına çıkmadan 3’üncü kişilerin hakemliğinde çözen dostane yöntem.
Postmodern ahilik sistemi de deniliyor.
Tazminat davaları, işçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklar, ticari davalar, arabulucuk süzgeçinden geçebiliyor.
Bizde çok yeni bir sistem olduğu için yaygın değil.
Ancak 3 yılda toplam 250 uyuşmazlık davasının 245‘i arabuluculuk sayesinde çözülmüş!
Yani iş, davayı mahkeme koridorlarından arabulucuğa taşıyabilmekte bitiyor.
Peki sistem nasıl işliyor?
Oval bir masa düşünün…
Masanın iki ucunda davalı ve davacılar, ortasındaysa Adalet Bakanlığı tarafından atanan Hukuk Fakültesi mezunu olan bir arabulucu…
Çaylar ve kekler de ikram…
Stres ve endişe en aza indirilmiş, cübbe görmüyorsunuz, avukat, hakim ve tanık da yok…
Tamamen dostane bir ortam ve sonuna kadar uzlaşı arayışı…
Bir toplumsal barış projesi…
Davacı veya davalı olanlar, bu yazıyı okuduktan sonra bir de arabulucuk yöntemini düşünün.
Henüz duruşma salonlarıyla tanışmamış olanlarsa, aklınızın bir yerine arabuluculuk sistemini yazıverin.
AKP’li firecilerin işi zor
AKP’nin kısa tarihinde, 1 Mart tezkeresi ve yıllar sonra Yüce Divan oylaması dışında, ciddi bir çatlak yaşanmamıştı.
Üstelik, bir biri ardına patlayan demeçler, Yüce Divan firesinin, sadece oylamayla sınırlı olmadığını gösterdi.
Nitekim, partinin bazı milletvekilleri ve kimi yetkililerin demeçleri, gece ile gündüz kadar farklı.
Peki bu çatlak, su alır mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, devreye girip, küçük çaplı isyanı, kansız bir şekilde bastıracağı kanaatindeyim.
Tıpkı 1 Mart tezkeresinde olduğu gibi, bu hadise de kısa zamanda partiye zarar vermeden aşılır.
Çünkü, sözünü ettiğimiz parti hala iktidarda ve yakın gelecekte de iktidardan düşeceğine dair belirti yok.
Ancak, fire olayının, miilletvekili listelerine yansıması işten bile değil.
Evet, oylama gizliydi.
Ancak, firecilerin kimliğini bulmak zor değil.
Genel eğilimi bozan milletvekillerinin listelerde yer bulacağı ihtimali hayli düşük.
At etleri ve denetimsizlik
Birinci at eti skandalının dumanı tüterken, ikincisi de patladı dün.
Bu kez Kestel’e giden bir aracın içinde bulundu, kesilmiş at etleri.
Tam 93 kilo…
Üstelik Bursa at eti haberiyle çalkalanırken, at hırsızları ve gıda teröristleri, umarsızca ve elini kolunu sallaya sallaya atları satmaya gidiyorlardı.
Üstelik, yine aynı kişiler!
Ve yine bu atları da polis buldu…
Peş peşe gelen bu iki olay, şu acı gerçekleri gözler önüne serdi:
Bu kentte, gıda denetimi yapıldığı koca bir yalan…
Veya denetimler, kağıt üzerinde yapılıyor…
Kenti idare edenler, topu birbirine atıyor ancak herkesin bir miktar sorumluluğu var.
Kamu gücünü elinde bulunduranlar, yetkisini bu hadiselerde kullanmayacak da ne zaman kullanacak?