Ülke yangın yeri adeta.
Bölgeden yükselen çatışma sesleri her geçen gün çoğalırken, şehit cenazesinin olmadığı gün yok.
Zaten ağır aksak yürüyen 3 yıllık çözüm süreci de yerle yeksan olurken, olan Mehmetçik‘e, Türk subaylarına, bölge halkına ve adeta dünyası başına yıkılan şehit yakınlarına oluyor.
***
Korku filmini andıran 90’lı yılların kaotik ve çatışmacı ortamına adım adım yürüyoruz galiba.
Ne var ki terör örgütüyle en sert yöntemlerle mücadele edildiği o yıllarda bile terör bataklığı kurutulamamıştı.
Bakın bu durumu Türkiye’nin sayılı uluslararası ilişkiler uzmanlarından olan Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Tayyar Arı nasıl açıklıyor:
“Terörle mücadelenin, sadece askeri tedbirlerle yürütülmesi gerektiğini söyleyenlerin hiçbiri bölgeyi tanımıyor. Bölgeyi gezmiş biri olarak söylüyorum ki, Doğu‘da karakollar rehin alınmış gibi. Düşünün köyün ortasında bir jandarma karakolu var. Ancak o köyün tamamı HDP‘lilerden veya PKK’lılardan oluşuyor. Karakoldaki asker, dışarı çıksa can güvenliği olmayacak. Dışarı çıkmasa, bir saldırı olasılığından dolayı yine can güvenliği tehdit altında. Dünyada, hiç bir devlet yok ki, terörü askeri tedbirlerle bitirmiş olsun. Dünyada hiçbir terör örgütü de amacına, terörle ulaşamamıştır. Terör, bir siyaset aracıdır. En nihayetinde insanlar konuşarak sorunlarıı halledebilir. Silah nihai bir amaç değildir. Devlet için de silah bir araçtır. Devlet, halkını saldırılardan korumak, barış içinde yaşatmak için kullanır silahı. Ancak silah, sürekli kullanılacak bir araç değildir. Gelişmiş demokrasilerde devlet, sorunları silahla mı çözüyor, silahsız mı hallediyor? Veya gelişmiş ülkelerin insanları, haklarını silahla mı alıyor, yoksa silahsız mı? Biz de bu konuda gelişmiş ülke tavrı göstermeliyiz.”
***
Şu bir gerçek ki, bölge halkının terör örgütüne hatırı sayılır desteği var.
Hadi, ifadeyi biraz daha yumuşatıp, bölge halkının çoğunluğunun terör örgütüne tavır almadığını belirtelim.
Peki bu durum, onlara nasıl yansıyor?
Tayyar Arı‘ya göre, çatışma ortamından Kürtler kazanmaz.
Çünkü çatışmanın olduğu yerde, ne ekonomik yatırım olur, ne sağlık, ne de eğitim hizmeti gelir.
Yani bölgenin gelişimi durur, hatta geriye gider.
***
Arı’nın HDP‘ye yönelik tespitleri de var.
PKK‘nın eylemleri, HDP‘nin son seçimlerde elde ettiği meşruiyeti kaybetttiriyor.
Erken seçimde HDP batıdaki oylarının önemli bölümünü kaybedecek, doğudaki oylarını arttıracak.
Ancak Arı, bu durumu Türk demokrasisi açısından sakıncalı, toplumsal olarak da kamplaştırıcı görüyor.
Yani olması gereken, batıda HDP‘nin, doğuda HDP dışındaki partilerin de oy alması.
Ancak Arı’ya göre HDP, geleneksel tabanına (Kürt ulusalcısı) hapsolmaya başlıyor ve Türkiye partisi kimliğini kaybediyor.
Durum bu olunca, “HDP barajı aşsa ne olur, aşmasa ne olur?” diyen Arı, önemli olanın HDP’nin meşruiyetini koruması olduğunu özellikle vurguluyor.
***
Gerçekten de HDP, terörün hortladığı bu süreçte, marjinalleşiyor ve kendisini yüzde 13’e taşıyan gruplarla ittifakını bozmaya başlıyor.
Ve politikasını da değiştirmezse, haritanın sadece bir bölümüne hapsolmuş bir HDP‘yle uyanabiliriz seçim sabahı.
HDP ve Kürtler tavır almalı
Bölgeden çatışma sesi eksik olmasa da, silahlı mücadele devrinin kapandığını düşünenlerdenim.
Hele HDP‘nin, MHP kadar milletvekili çıkardığı, İstanbul‘da 3’üncü parti olduğu, batı illerinden hatırı sayılır oranda tercih edildiği bir dönemde.
Terör örgütünün silaha başvurması, en başta Kürtlerin kazanımlarını kaybettirir.
Legal yollarla siyasette bu kadar geniş bir mevzi kazanmışlarken, PKK‘nın sıktığı her kurşun, batı illerine gelen her şehit cenazesi, kazanılmış haklarının birer birer elden gitmesine yol açabilir.
Ancak bunu tersine döndürecek iki kesim var.
Biri HDP…
Daha cesur olup, şiddetle arasına mesafe koymalı…
Diğeri Kürtler…
PKK‘ya artık dur deyip, desteğini çekmeli.
Aksi halde, Tayyar Hoca‘nın dediği gibi, kazanan taraf onlar olmayacak.
Klavye milliyetçileri
Hayatında kalaşnikof sesi duymamış, askerliklerini kışla kantininde yapmış, Ankara’nın bir karış ötesini görmemiş arkadaşların, plazaların klimalı odalarında, çaylarını yudumlarken ‘vuralım, kıralım, köklerini kazıyalım” türünden paylaşımlarını hayretle okuyorum.
Terör uzmanlarının tümü, terörün tek bir ayağının olmadığını, uluslarası, kültürel, tarihsel, sosyolojik ve hatta psikolojik boyutu olduğunu, sadece güvenliği esas alan tedbirlerle bu işin çözülemeyeceğini söyleyip duruyorlar.
Klavye milliyetçileriyse, masa başında terörün kökünü kazıyor.
Bu yaklaşım, terörü bitirmez, aksine ayrışmayı derinleştirir, kamplaşmayı körükler.
Anlayana tabii…