Kılıçdaroğlu’nun helalleşme açılımını değerlendiren CHP İl eski Başkanı Şadi Özdemir, iki liderin tarihe kahraman olarak geçeceğini belirterek, “40-50 yıl sonra bu dönemi yazan kitaplarda Temel Karamollaoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu toplumsal barışı sağlayan kahramanlar olarak anılacaklardır. Çünkü muhafazakâr ve sosyal demokrat kesimi yaklaştırarak, geçmişteki travmaları unutturup, yeni travmaların yaşanmaması için hamleler yapmak, büyük bir kahramanlıktır” dedi.
Bilişim sektöründe 30 yılı aşkın birikime sahip olan Özdemir, yazılım sektörüyle ilgili de önemli açıklamalar yaptı. Teracity olarak yapay zekâ projelere yoğunlaştıklarını anlatan Özdemir, “ Bir market için yeni bir proje geliştirdik. Marketten çıkan müşteri memnun mu, hangi yaş grubu mutlu çıkıyor? Kadınlar mı, erkekler mi mutlu ayrılıyor marketten? Kasaya gelen müşteri mutlu mu, değil mi? Tüm bunları yapay zekâ ürünü projemizle ölçeceğiz” diye konuştu.
——————-
Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu CHP İl eski Başkanı Şadi Özdemir.
Özdemir ile siyasetle başlayıp yazılım sektörüyle süren bir söyleşi yaptık.
“SOSYAL DEMOKRATLAR ÖZ ELEŞTİRİ YAPMALI”
Bir önceki seçimde de Hayri Türkyılmaz’ın kampanyasını yönetmiştim. Yani Mudanya Belediyesi’nin AK Parti’den CHP’ye geçmesinde katkım olmuştu. İşimle ilgileniyorum ama parti ile ilgili görevler olursa üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.
Türkiye’de merkez sol, yaklaşık 30 yıldır iktidar olamıyor. Son olarak sağ/muhafazakâr bir parti 20 yıldır iktidarı elinde tutuyor. Sosyal demokrat partiler neden iktidar olamıyor?
30 yıldan bu yana iktidar olamamak iyimser bir cümle. Çünkü sosyal demokratlar çok partili hayata geçişten bu yana tek başına iktidar olamadılar. En son Bülent Ecevit başbakanlığında DSP, 1999-2002 arasında 125 milletvekiliyle koalisyon ile iktidar oldu. Sosyal demokratların öz eleştiri yapması lazım. Sağ kesim, Cumhuriyet döneminden beri solu ötekileştirdi ve düşmanlaştırdı. CHP tüm bu bagajları taşımak zorunda kaldığı için iktidar olamadı. Ancak CHP’lilerin de çalışma anlayışlarını değiştirmesi lazım. Bu dönem bir miktar bakış açıları değişti ve toplumun farklı kesimleriyle iletişim kurabilen hale gelindi. Bu dönem, diğer tüm dönemlerden daha fazla iktidar olma şansı var CHP’nin. Bunun arkasında da Sayın Genel Başkan’ın çeşitli toplum kesimleriyle iletişim kurma adımları var. Özellikle muhafazakâr kesimlerle kurduğu diyaloglar bizi güçlendirdi.
Son seçim sonuçlarına baktığımızda muhafazakâr ve milliyetçi partilerin dar gelirli seçmenden daha çok oy aldığını, CHP gibi sosyal demokrat partilerin ise orta sınıf ve ekonomik olarak üst tabaka olarak tanımlanan kesimlerin oyunu aldığını görüyoruz. Bu durumu nasıl okuyorsunuz?
Asıl dar gelirlilerin yaşadığı bölgelerden daha fazla oy almamız lazım. Ancak 12 Eylül ile birlikte, muhafazakârları güçlendiren, sosyal demokrat ve sosyalistlerin ana önderlerini siyasetin dışına iten, hapislerde çürüten, idam eden bir Evren Paşa düzeni var. Bu düzende muhafazakâr yapılar kamuda kuvvetli şekilde ilerleme sağladılar ve bizim toplumla bağımızı zayıflattılar. O yüzden siyaset anlayışımızın ve eski alışkanlıklarımızın değişmesi lazım. Oradaki insanların da çaresizliği, umutsuzluğu, hayata karşı zorlanmaları kendilerini dini kullanan kesime daha çok yaklaştırdı. Sosyal demokratlar o alanda örgütlenmeli, kılcal damarları çalıştırmalı. Sosyalistler de dahil olmak üzere sokaklara, sahalara inme sorununu hala yaşıyoruz. Daha varsıl ve daha nitelikli yaşam süren yurttaşlarımızın olduğu Ege’de, Akdeniz’de de yaşam tarzlarına müdahale gibi kaygıları var. Bu da bizi o bölgelerde daha da güçlendirdi.
CHP’de il başkanlığı yaptığınız için daha iyi biliyorsunuz. Parti içi tartışmaların yoğun yaşandığı bir parti CHP. Bu durumu CHP’nin iktidar hedefini nasıl etkiliyor?
Parti içi tartışmaların olması gayet normal. Seviyeyi bozmadan yapılan tartışmalar, partinin doğru fikirlere hareket etmesini sağlar. Esas tartışmıyor olmak, yanlıştır ve bizim eleştirdiğimiz tek adam modelidir. Ben AK Parti’nin çift adaylı kongresini görmedim. Kongrede aday olanın da siyasi hayatı biter. O yüzden seçime de gerek yoktur kongreye de. Hatta birini seçelim o yönetsin anlayışındalar. Bugünkü model de biraz böyle.
“CHP, BURSA’DA TARİHİNİN EN YÜKSEK OYUNU ALDI”
Doğrusu Bursa’nın potansiyelinin çok yüksek olduğu bir kent olduğunu düşünüyorum. Eğer bir yerde seçimi uzun süre kaybediyorsanız kendinize bakacaksınız, nerede hata yapıyorum diye. Bursa’da siyaset yapan arkadaşların bunu değerlendirmesi lazım. Buna ben de dahilim. Bursa’da DSP 1999’da, CHP de 1977’de seçim kazanmış son olarak. 12 Eylül’den sonra CHP ve SHP seçim kazanamadı Bursa’da. Bunda 12 Eylülün getirdiği baskıcı ve muhafazakâr yapının etkisi elbette var ama daha çok bizim örgütlenme anlayışının payı var. Sosyal demokrat partiler örgütlü şekilde mücadele etmeli. En büyük örgütlü güç de sendikalardır. 1980’den önce sadece DİSK’e bağlı sendikalı işçi sayısı 2,5 milyon iken bugün tüm Türkiye’de sendikalı işçilerin sayısı 2,5 milyondur. Yani ana tabanımız olan işçi örgütlerinin zayıflatılmasıyla örgütlü gücümüzü kaybettik. Ama bunları aşacak ilişki ağlarımız vardır. Son yerel seçimlerde bunu gördük. Aslında CHP Bursa’da son yerel seçimde 870 bin gibi çok ciddi oy aldı. Cumhur ittifakı ile 47 bin oy farkı vardı. Orana baktığımızda CHP Bursa’da tarihinin en büyük oyunu almıştır. Çünkü 9 ay önceki seçimde 420 bin olan oyunu 870 binlere çıkardığına göre nereye geldiğini görmüş oluruz.
“BURSA’YI AK PARTİ KAZANMADI CHP KAYBETTİ”
Ben de Bursa’ya geliyordum. Son yerel seçimlerde CHP; İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana gibi kentleri kazanırken Bursa’yı neden kaybetti?
Aslında Bursa’yı AK Parti kazanmadı, CHP kaybetti. O seçim hayır ile evet bloğunun yarışmasıydı. CHP’nin kazandığını söylediğiniz 5 ilde hayır verenlerin oyu fazlaydı, bir tek evet oylarının çoğunlukta olduğu kent Bursa idi. Bursa’da referandumda evet diyenlerin oranı yüzde 53,2 idi. İstanbul, Ankara, Adana Mersin ve Antalya’da oyların çoğu Millet İttifakı’ndan yana kullanılmıştı. Son yerel seçimi de referandum sonuçlarıyla kıyaslamamız gerekir. Burdan baktığınızda da son yerel seçimlerde 5 ilde oylar düşmüşken, yalnız Bursa, hayır bloğunun üstüne çıktı. Bu açından bence çok başarılı bir sonuç aldık. Ama burada kabul etmemiz gereken bir şey var, o da kazandığımız seçimi kaybetmemizdir. Ancak hepimizin hatalarının toplamıyla kaybettik seçimi. Başta genel merkez, Bursa İl Başkanlığı, adayın ilişkileri, performansı, hataları, milletvekili arkadaşların eksikleri ve hepimizin yaptığı bireysel ve kurumsal hatalarla aldığımız seçimi kaybettik. Burada tüm hataları ortadan kaldırması gereken Bursa İl Başkanlığı idi. Çünkü Bursa’da genel başkanı temsil eden il başkanıdır. Bu nedenle en önemli meselenin il başkanının tutumu olduğunu düşünüyorum. Ancak yalnızca il başkanının ya da il başkanlığının tutumundan seçim kaybettik demek haksızlık olur. Hepimizin ortak üretimi ve hatalarımızın toplamı aldığımız seçimi vermemize neden oldu.
“BOZBEY GÜN SAYIYOR”
Bu seçimden öğrendiğimiz çok şey oldu. Ben inanıyorum ki önümüzdeki seçimde Bozbey, çok büyük bir hata yapmazsa tartışmasız büyükşehir belediye başkanıdır. Bozbey gün sayıyor başkanlık için. Tabii ki bu seçim bir ders oldu. Kendi içimizdeki diyaloglar iç sorunlar, kampanyaya yansıdı. Sandıkların korunmasından saha yönetimine kadar birçok sorunumuz vardır. Bana göre parti, büyükşehir belediye başkan adayının kampanyasıyla kampanya yapmaz. İl başkanlığının ayrı kampanyası olur. İl başkanlığı; eski ve mevcut milletvekilleri, eski il başkanlarını, eski ve mevcut PM üyelerini, kanaat önderlerini sahaya sürerek bir kampanya düzenlemesi gerekir. Aynı zamanda ilçe başkanlıklarının da ev, pazar, esnaf ziyaretleriyle, zayıf olan bölgeleri güçlendirme çalışmaları yapması lazım. Büyükşehir belediye başkan adayının kampanyası da ayrı olması gerekir. Seçim süreci boyunca, projelerini anlatacağı gezi ve organizasyonlar yapması lazım. Buralarda eksilerimiz, hatalarımız oldu. Ancak bu dönemde Bozbey’in etrafında bir konsensüs olduğunu görüyorum. Bursa’da en yüksek oya Bozbey ile ulaştığımızı gördük. Dolayısıyla geçmiş dönemdeki hatalardan ayrıştığımızı görüyorum. Ayrıca geçen seçimde Bursa burjuvazisine yarıştığımızı ikna edememiştik. Böyle hep yarışıyormuşuz gibi yapıp yarısı kadar oy aldığımız algısı vardı. Bu nedenle bize sahip çıktıklarını söyleyemem. Ancak bu dönem kent burjuvazisi de seçimi alacağımızı görüyor. Bugün daha güçlüyüz. Daha az hata yaparak, daha çok çalışarak, daha geniş kesimlerin desteğini alarak, seçim kampanyasını da başarılı şekilde yürütüp, kazanacağımızı düşünüyorum.
“KILIÇDAROĞLU PARTİ İÇİNE MESAJ VERDİ”
Kılıçdaroğlu son Bursa programında CHP’nin adayının Mustafa Bozbey olduğunu ilan etti. Kılıçdaorğlu’nun bu hamlesini nasıl okuyorsunuz?
Bence Genel Başkan, geçen seçimde parti içi meseleler ve iç mücadeleler yüzünden kaybettiğimizi gördü. Bu mücadele artık bitsin, adayımız budur ve bu aday üzerinden yürüyün diye bir mesaj verdiğini düşünüyorum. Erken açıklama 3 yıl gibi uzun propaganda süreci nedeniyle aday için zor olacak ama Bursa için iyi oldu. En azından adaylık tartışması bittiği için Bozbey’in etrafında birleşeceğiz.
“BİR ANKET FİRMASI BİZİ YANILTTI”
Yerel seçimler öncesi Bozbey’in çok önde olduğunu gösteren anketlerin yapıldığını biliyoruz. Ancak 31 Mart akşamı sandılar açıldığında bu anketlerin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Seçim yenilgisinde anket şirketlerinin de payı olduğunu düşünüyor musunuz?
Bu tür kampanyalarda bir firmayla anket yaparak sonucu analiz edemezsiniz. Sağlıklı bir ankette hata payı +2, -2’dir. Seçim sürecinin başlarında Bozbey’in büyük farkla önde olduğunu gösteren anketler vardı. Daha sonra 4,5 puan önde gösteren anketler oldu. Diğer adayın oylarını 2 puan az, bizim adayın oylarını da 2 puan fazla gösterdiği için hata payı normaldi son anketlerin. Ancak bize sık anket sunan firma bizi yanılttı.
CHP’de kurultaylar ve kongreler erken seçim olasılığı nedeniyle ertelendi. Bu kararı antidemokratik olarak yorumlayanlar oldu. Sizin değerlendirmeniz nasıl?
Bunun parti içi demokrasiyle örtüşmediğini söylemek haklı bir eleştiri değil.Üye tabanını hareketlendirmek için kurultay ve kongreler bugün yapılsa daha iyi olurdu sözlerine katılabilirim. Ama parti tüzüğü, kongreler 2 yıldan erken, 3 yıldan geç olamaz diyor. Tüzüğün verdiği hakkı kullanmak antidemokratik olamaz.
Sizi yeniden ne zaman aktif siyasette göreceğiz? Milletvekili adaylığı veya başka bir hedefiniz söz konusu olacak mı?
Şaid Özdemir’in ne olacağının hiçbir önemi yok. Hiç kimsenin bir şey olmasının önemi yok. Önemli olan siyasi fikrinizin iktidar olmasıdır. Biz siyasetteki hiçbir görevimiz için kavga etmedik. Görev düştü yaptık, verilmedi yapmadık. Eğer Bozbey, gelecek seçimde de kampanyasını yönetmesini isterse yönetirim, istemezse yönetmem. Bir başka ilçeden talep gelirse, oranın da seçim kampanyasını yönetirim. Biz partiliyiz, inancı olan insanlarız. Dolayısıyla adaylık hesabı üzerinden siyaset yapmıyorum.
“HELALLEŞME İLE TRAVMALAR SON BULACAK”
Gerçekten toplumda çeşitli travmalar var. Sağ siyasette yaratılan travmalar üzerinden CHP düşmanlaştırıldı. İstiklal mahkemeleri, başörtüsü meselesi veya 28 Şubat’ı hatırlatıp, bunlar bizim travmalarımızdır denildi. Bizim mahallenin de travmaları var. Sivaslar, Çorumlar, Maraşlar, 12 Eylül zindanları, 12 Mart zindanları… Ancak bu travmalar üzerinden siyasetin örgütlenmesi ve ileriye gitmesi Türkiye için faydalı değil. O yüzden insanlar artık yeni travmalar yaşamasın diye toplumsal barış ve mutabakata ihtiyacımız var. Kimin ne kadar suçlu olduğunun önemi yok. Genel başkan helalleşme adımlarıyla bu travmaları bitirelim ve yeni travmalar olmasın diye mücadele ediyor. Ben inanıyorum ki belki 40-50 yıl sonra bu dönemi yazan kitaplarda Temel Karamollaoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu toplumsal barışı sağlayan kahramanlar olarak anılacaklardır. Çünkü muhafazakâr ve sosyal demokrat kesimi yaklaştırarak, geçmişteki travmaları unutturup, yeni travmaların yaşanmaması için hamleler yapmak, büyük bir kahramanlıktır. Bunların kıymetini hem sosyal demokratlar hem de muhafazakârlar bilmeli. Bu noktada iki liderin çok büyük rol üstlendiklerini görüyoruz.
Biraz da kendi işinizi konuşalım.30 yılı aşkın zamandır bilişim sektörünün içindesiniz. Yazılım sektörünün bugünü ve geleceğimizdeki rolü ile ilgili neler söylersiniz?
Bizim 40 yaş üstü kuşağın bir şansızlığı var. Ne eski kuşağız ne de yeni teknoloji kuşağıyız. Tabii yazılım dünyada artık her şey demek. Yazılımla yapılan ticaret çok büyük. Yapay zekâlar, robotik sistemler çok kıymetli. Yazılım sanayi de hızla gelişiyor. Dünya ticaretinin yazılım sanayisiz olma şansı yok artık. En basit yazılımlar bile sizin fabrikalarınızdan daha kıymetli olabiliyor. WhatsApp yazılımı 18 milyar dolara el değiştirdi. Bu neredeyse TOFAŞ’ın değeri kadar büyük bir para. Yazılım sanayi olmadan büyüme şansımız yok. Özellikle yapay zekâ teknolojisi üzerinden savunma sanayinde önemli gelişmeler var. Ticari alanda yerli yazılımlar önde. Türkiye dünyada kendisine yer edinmek istiyorsa, yazılım sanayisini geliştirmesi şart.
“YAZILIM SEKTÖRÜNÜN YÜZDE 10’U BİZE AİT”
1990’larda Elmasbahçeler’deki Rant Bilgisayar’dan 2020’lerde Özlüce’deki Teracity Yazılım Teknolojileri’ne uzanan bir bilişim yolculuğunuza tanığız. Bu yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz?
1986’da bilişim sektöründe faaliyet göstermeye başladık. O yıllarda da yazılımla başlamıştık. Daha sonra sunucu sistemleri ve bilgisayar ticareti yaptık. Dünyanın en önemli markalarıyla işbirliği yaptık. 2000’li yıllardan sonra yazılım alanında da ciddi yatırımlar yaptık. Türkiye’deki yazılım sektörünün yüzde 10’u bizim yatırımlarla yürüyor. 2010’dan sonra şirketimize Osman Akın arkadaşımız ortak oldu ve daha da güçlendik. Yatırımlarımızla daha da büyüdük. 2015 yılından itibaren de Yazılım Ar-Ge Merkezi olarak burada faaliyet gösteriyoruz. Ar-ge bölümlerini Osman Akın yönetiyor. Bulunduğumuz mekan da yazılım ar-ge merkezidir. Burada kamuya ve özel sektöre birçok yazılım yapıyoruz. İş yönetimi, proje yönetimi, WhatsApp muadili iletişim yazılımları, toplantı yönetim yazılımlar ve robotik ürünler üretiyoruz.
Son olarak Teracity’deki hedeflerinizi sorarak söyleşimizi noktalayalım.
Daha çok yurtdışı pazarına açılmayı hedefliyoruz. Birçok projemizin arkasında TUBİTAK’ın desteği var. Çünkü yapay zekâ üzerine çok fazla yatırım yapıyoruz. En son yüz tanıma sistemleri geliştirdik. Ancak biometrik verilerin saklanması Kişisel Verileri Koruma Kanunu gereği izne tabi. Bir market için yeni bir proje geliştirdik. Marketten çıkan müşteri memnun mu, hangi yaş grubu mutlu çıkıyor? Kadınlar mı, erkekler mi mutlu ayrılıyor marketten? Kasaya gelen müşteri mutlu mu, değil mi? Tüm bunları yapay zekâ ürünü projemizle ölçeceğiz. Bir başka çalışmamız da, politikacıların kamera görüntüsünü alıp, konuşurken ne kadar samimi olduklarını ve kitleyi ikna ettiklerini ölçmek olacak. Daha çok yenilikçi yatırımlar yapıyoruz. Afrika bölgesi için hedeflediğimiz yazılımları yapacağız. Avrupa bölgesi için araştırmalarımız var. Yazılım olmadan kalkınmamız mümkün değil.
FOTOĞRAFLAR: DERYA DEMİR PINAR