Suriye’de terör örgütü YPG’nin ilerleyişi… Türkiye’nin fırtına obüsleriyle YPG güçlerini bombalaması… Ankara‘da 28 kişinin şehit olduğu saldırı… Ve Rusya ile krizin derinleşmesi… İşte bu sıcak gündemde, Ortadoğu uzmanı, dış politika ve uluslararası ilişkilerde saygın bir akademisyen olan Prof. Dr. Tayyar Arı‘yla söyleştik.
28 kişinin şehit olduğu Ankara saldırısını nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle şehitlerimize Allah‘tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı dilerim. Hükümetin, failin YPG militanı olduğuna dair açıklamasını doğru kabul edersek, saldırının Türkiye‘nin içeride ve dışarıda yaptığı operasyonlar serisine bir tepki olarak gerçekleştirilmiş olabileceğini söyleyebiliriz. Veya Türkiye‘nin Suriye‘de atacağı adımları da engellemek için de yapılmış olabilir. Ya da her ikisi de birlikte olabilir. Çünkü PKK ile PYD ikiz kardeşler ve beraber hareket ediyorlar. Ve bu saldırının arkasında Esad rejim güçlerinin de olduğunu görüyoruz. Suriye‘nin BM Daimi Temsilcisi Caferi’nin PYD’yi desteklediklerine dair açıklamaları var. Bu da PYD‘nin muhalif gruplardan değil, rejim unsurları arasında sayılabilecek bir yapı olduğunu gösteriyor. Ve tuhaf olan Esad‘ın desteğini alan PYD‘nin ABD tarafından da desteklenmesi. PYD‘nin İran, Rusya ve bazı Batı ülkeleri tarafından desteklenmesi işimizi zorlaştırıyor.
SALDIRIN ARKASINDA BİRÇOK GÜÇ OLABİLİR
Yani Ankara saldırısının arkasında dış devletlerin olabileceğini mi söylüyorsunuz?
Dolaylı olarak bunun üzerinde durmak mümkün. Bu kadar profesyonel saldırıların arkasında dış istihbarat servislerinin olduğunu söylemek her zaman mümkün. Ankara saldırısının arkasında da bir veya birkaç devletin olma ihtimali yüksek. Onların organizasyonuyla planlanmış, onlardan destek alınarak yapılmış ve onların amaçları doğrultusunda gerçekleştirilmiş olmaları muhtemel. Saldırıyı, bu olasılıklar üzerinde okuyabiliriz.
O zaman PYD/YPG bir taşeron örgüt diyebiliriz
Hem kendi amaçları doğrultusunda hem de başka güçlerin amaçları çerçevesinde hareket edip, bir piyon, bir taşeron olarak kullanıldıklarını söyleyebiliriz.
Saldırının arkasında PKK-PYD ve dış ülkelerin işbirliği olma ihtimalinden söz ediyorsunuz
Uluslararası ilişkiler her zaman gördüğümüz şekliyle yürümüyor. Bir de gerçeğin görünmeyen yüzü vardır. Olayları her zaman görünen yüzüyle analiz ettiğiniz zaman yanılabilirsiniz. Zaten amaçları da kamuoyunu yanıltmak olabilir. Büyük güçler karşı karşıya gelemedikleri, askeri çatışmayı göze alamadıkları için başka unsurlara başvuruyorlar. Maalesef diplomasi az kullanılıyor ve çoğu zaman çözüm de getirmiyor. Savaşın da riskini göze alamayan devletler başka yollara başvuruyorlar. İktisadi savaşlar mesela. Ticari ambargolar koyarak, yatırımları yönlendirerek, sermaye hareketlerini değiştirerek bir ülkeyi yıkıma uğratabilirler. Propaganda da çok önemli günümüzde. Mesela son zamanlarda Batı ve Rusya, Türkiye‘nin IŞİD‘e, El Kaide‘ye destek verdiğine dair kara bir propaganda yürütüyor ve bunda da etkili oluyorlar. Ancak istihbarat gruplarını kullanmak, günümüzde en önemli savaş aracı haline dönüştü.
TÜRKİYE’NİN KARA HAREKATINA HAKKI VAR
Ankara saldırısıyla birlikte Türkiye’nin YPG güçlerine karşı sınır ötesi bir kara harekatı yapmaya hakkı var mı? Ve bu ihtimali nasıl görüyorsunuz?
Normal şartlarda meşru müdafaa çerçevesinde bu hakkımız var. ABD‘nin El Kaide saldırısı nedeniyle Afganistan‘a saldırmasını, yine ABD‘nin Irak’ın kitle imha silahlarıyla ülkesine saldıracağı ihtimali gibi komik bir gerekçeyle savaş açtığını hatırlayalım. Daha sonra Irak‘ın elinde böyle bir silah olmadığı ortaya çıktı. Tüm bunları dikkate aldığımızda Türkiye’nin karşı karşıya olduğu durum gerçek bir saldırıdır ve nereden geldiği de bellidir. Ama Türkiye bu hakkını nasıl kullanacak veya kullanacak mı, tüm bunları ayrıca analiz etmek lazım. Çünkü Suriye uluslararası devletlerin güç mücadelesine, büyük devletlerin kozlarını paylaştığı bir arenaya dönüştü. Türkiye‘nin daha fazla risk alması mümkün ama bunun getirdiği başka riskler de gelebilir. Sınır ötesi kara harekatının son zamanlarda artan bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin buna hakkı var ama buna karar verecek olan askeri ve sivil bürokrasidir. Ben, operasyonun olması gerektiğini düşünüyorum. ABD’nin nasıl bir tavır alacağını, NATO’nun ne yapacağını hesap etmek lazım. Ancak bazen de çok hesap yapmaya gerek yok. Türkiye, istikrarına çok önem veren bir ülke. Tüm bunları risk alarak yapabilirsiniz ama risk alırsanız da birşey olmaz. Yani Türkiye sınır ötesi operasyon yaparsa Rus uçaklarıyla karşı karşıya gelmez. Çünkü Ruslar doğrudan bir çatışmayı göze alamaz. Hiç kimse savaşmak istemiyor, sadece karşısındaki ülkenin nereye kadar ilerleyebileceğini görmek istiyor, hayati noktasının neresi olduğunu bilmek istiyor. Türkiye eğer karar vermişse sınır ötesi operasyon yapabilir.
AGRESİF OLAN SİVİLLERİ KATLEDEN RUSYA’DIR
Türkiye’nin Suriye’de agresif bir politika izlediğine dair iddiaya ne diyorsunuz?
Agresiflikten ne anlıyoruz? Rusya agresif. Çünkü tüm Suriye’yi bombalıyor ve günde 50-100 sivil öldürüyor. Geçen hafta 3 hastaneyi, 2 okulu bombaladılar. Öldürdükleri insanlar, ne muhalif ne de savaşçı. Çocukları ve sivilleri öldürüyorlar. Şimdi bu kadar büyük katliamlar yapan Rusya pasif, Türkiye mi agresif? İran askeri gücüyle Esad’ı destekliyor. İran’ın arkasındaki Hizbullah, 2013 Ağustos’undan itibaren savaşın bir parçası. Esad, çok mu pasif her gün onlarca, yüzlerce sivil öldürüp ülkesini harabeye çevirdi? Diğer ülkeler gibi Türkiye de koalisyonun bir parçası ama hava operasyonu yapmıyor. Türkiye‘nin agresifliği Rus uçağını düşürmekse, bu olaya meşru müdafaa olarak bakmak lazım. Türkiye‘nin agresifliği muhaliflere destek vermekse, ABD, Batı ülkeleri, Ürdün, Suudi Arabistan ve Katar da destek verdiğini söylüyor. Ayrıca muhaliflerde hafif silahlar var ve sahada üstünlük kuramıyorlar. Rus bombardımanı sayesinde Suriye güçlerinin ilerleyişi, ABD’nin hava destekli operasyonları ve YPG unsurlarının etkisiyle farklı bir yapı var Suriye‘de. Türkiye‘nin agresif olması sadece sert bir dil kullanmasından dolayı olabilir ama bu da zaten sahaya yansımıyor. Agresif sıfatını Türkiye için değil de Suriye’yi cehenneme çeviren ülkeler için kullanabiliriz.
Türkiye, Suriye’de yalnız mı kaldı?
Aslında yalnız değil. Esad‘ın gitmesini isteyen çok sayıda devlet var. Ama etkili olamıyorlar. Türkiye, Esad’ın gitmesini sahaya yansıtmak noktasında daha istekli. Ama Türkiye gibi Suudi Arabistan ve Katar da istekli görünüyor. Çok yalnız değiliz ama Esad’ın gitmesi için irade gösteren az devlet var.
ABD ve Rusya’nın son dönemde birlikte hareket etmesi ve ateşkes konusunda anlaşmasına ne diyorsunuz?
İki ülkenin yaptığı açıklamaların ve ateşkes anlaşmalarının hiçbir önemi yok. Çünkü söylediklerinden sonuç çıkmıyor. Kerry ve Lavrov’un görüşmelerinden sonra çok büyük umutlar veriliyor ama en masum aşama olan ateşkes bile sağlanmadı. Ve kısa zamanda da ateşkesin sağlanacağı görünmüyor. Bunların söyledikleri, suya yazılmış yazılardan farksız.
Türkiye’nin Suudi Arabistan’la Suriye konusunda yakınlaşmasını nasıl okumalıyız?
Her geçen gün artan güvenlik kaygıları 2 ülkeyi yan yana getirdi. 2 ülkede de ABD tarafından yalnız bırakılma hissi var. Bölgede de ciddi bir güvenlik açığı olduğu için, iki ülke yeni tedbirler alma yoluna gittiler. Türkiye ve Suudi Arabistan işbirliği daha da güçlenecek.
TÜRKİYE ÇOK SEÇENEKLİ DIŞ POLİTİKA İZLİYOR
Türkiye, son dönemdeki politikaları ve hamleleriyle Batı’dan kopuyor mu?
Hayır, bu çok mümkün değil. Buna içinde bulunduğumuz dönemin özellikleriyle bakmamız lazım. Artık soğuk savaş dönemlerindeki gibi kalıcı ittifaklar, kalıcı dostluklar veya kalıcı düşmanlıklar yok. Her sorunda, hatta her sorunun parçası içinde yeni koalisyonlar oluşuyor ve bu koalisyonlar, aynı sorunun farklı unsurları içerisinde değişik koalisyonları oluşturabiliyor. Mesela, Türkiye, İncirlik Üssü’nün kullanımı gibi Suriye sorununun belli noktalarında Batı ile birlikte hareket ederken, Suriye sorununun bir başka noktası olan YPG konusunda anlaşamıyoruz. Bu nedenle, sürekli bir Batı dostluğu veya Batı karşıtlığı beklememek lazım.
Peki Türkiye yönünü nereye çevirmeli?
Türkiye son dönemlerde Rusya tehditi nedeniyle NATO‘ya yaslandı. Ama o tehdit geçince, normal gündeme döneceğiz. Türkiye’nin Avrupa-Atlantik ilişkisi devam edecek ama bu durumunu olabildiğince çeşitlendirmeye çalışıyor. Doğu ve Asya‘ya doğru ilişkilerinizi genişletmeniz lazım.Türkiye de Orta Asya ve Balkan ülkeleriyle ilişkilerini geliştiriyor. Türkiye‘nin önceliğini kendi istikrarına vermesi lazım. Ekonomik istikrar, siyasi istikrarı getiriyor. Daha merkez olan ve her yöne derinlikli ilişkiler kuran bir ülke olması gerekir Türkiye‘nin.
RUSYA İLE İLİŞKİLER KISA VADEDE DÜZELMEZ
Rusya ile ilişkilerin kısa vadede düzelmesini öngörüyor musunuz?
Kötüye gidiş olmaması için taraflar adım atıyorlar. Çünkü bundan kötüsü savaştır. Dikkat ederseniz iki ülke de hala bir yerlerden ilişkiye başlama ihtimalini dışlamıyorlar. Ancak ilişkilerin kısa vadede düzelmesi ihtimali görünmüyor. Bu kriz bölgedeki tüm ülkeleri etkiliyor. Rusya’yı çok büyük felaket bekliyor. Afganistan’ı işgal etmek nasıl SSCB‘yi bitirdiyse, Suriye de Rusya’nın dağılmasına ve küçülmesine yol açabilir.
Prof. Dr. Tayyar Arı kimdir?
Mersin doğumlu olan Arı, 32 yıldır Bursa‘da yaşıyor. ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi‘nden mezun olan Arı, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü’nde yüksek lisansını, aynı bölümde doktorasını yaptı. Genç yaşta profesör ünvanı alan Arı, 50 ülkede akademik çalışmalar yaptı, 13 kitap yazdı. Uluslararası ilişkiler, Ortadoğu ve dış politika alanında Türkiye’nin sayılı akademisyenleri arasında gösterilen Arı‘nın kitapları, 100 üniversitede temel ders olarak okutuluyor. Bazı kitapları alanında ilk olan Arı, halen Uludağ Üniversitesi Uluslarası İlişkiler Bölüm Başkanlığı görevini yürütmekte, Uludağ Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi‘nde derslere girmekte.
FOTOĞRAFLAR: Aykut Güngör